İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kadife Devrim Senaryosunda Sıradaki?

21 Aralık 2004

Yıldız DEVECİ,
ASAM
Ermeni Araştırmaları Enstitüsü, Asistan

Sovyetler Birliğinin 21 Aralık 1991 yılında dağılmasıyla birlikte Güney Kafkasya bölgesinde etnik ve siyasal sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu sorunlar 1991 yılında Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte doruk noktaya ulaşmıştır. Ermenistan bağımsızlığının ardından kendini bölgede destekleyecek bir güç arayışında Rusya’yla ilişkileri ilerletmiş ve dış politikalarını bu yönde belirlemiştir.

Bağımsızlığın ilanından sonra ciddi bir şekilde ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlarla karşılaşan Ermenistan, Rusya ile olan ilişkilerini daha da geliştirmeye çalışmıştır. Rusya Federasyonu da Kafkasya’da çıkarlarını savunan Ermenistan’ı ekonomik, siyasi ve askeri olarak desteklemiştir.[1]

Sovyetler Birliği döneminde Amerikalılar tarafından 1981 yılında Polonya’da denenmiş ve hüsrana uğramış “sivil darbe” senaryosu daha sonra o dönemde Çekoslovakya’da, 17 Kasım 1989’da binlerce öğrencinin toplanmasıyla başlamıştır. Bu tarihten itibaren kansız devrim dalgası, hemen hemen tüm Doğu Avrupa’yı kaplamıştır.

Batı taraftarı grupların iktidara getirilmesi projesinin Yugoslavya’da başarı kazanmasından sonra 23 Kasım 2003 tarihinde Gürcistan’da ‘Kadife Devrim” olarak adlandırılan “sivil darbe” girişimi gerçekleştirilmiş ve bu proje başarıyla uygulanmıştır. Son günlerde Ukrayna’da gerçekleştirilen seçimlerin de iptal edilmesi akıllara yine “Kadife Devrim” projesini getirmekte ve önümüzdeki dönemlerde bu projeden Ermenistan’ın da etkilenmesi beklenmektedir.

ERMENİSTAN’DA İLK HAREKETLENMELER

Ermenistan’ın ilk Cumhurbaşkanı Levon Ter Petrosyan başlangıçta Rusya ile ilişkilere önem vermiştir. Petrosyan Cumhurbaşkanlığı döneminde bu ilişkilerin Ermenistan’a yarar getirmeyeceğini anlamış ve Rusya ile ilişkilerin yeniden değerlendirilmesine karar vermiştir. Fakat Rusya’nın desteklediği muhalefet Petrosyan’ı istifaya zorlamıştır. Ermenistan’da ilk “sivil darbe” hareketinin kıvılcımlarının atıldığı bu dönemde Rusya’nın desteğiyle dönemin Başbakanı Robert Koçaryan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuştur. Koçaryan’ın başkanlık koltuğuna oturması her ne kadar başta Rusya’nın desteğiyle sağlanmış görünse de dünya basınında ABD’nin de desteklerinin olduğu haberleri ortaya çıkmıştır.

Petrosyan’ın son dönemlerdeki ABD görüşmelerinin gündeme gelmesinin aradından Exspress gazetesi ABD ile Ermenistan arasındaki sıkı ilişkiye yer vermiş ve Ermenistan’da önümüzdeki dönemlerde “Kadife Devrim” hareketlenmelerinin söz konusu olabileceğine değinmiştir. Ermenistan’da geçen yılki başkanlık seçimlerinin Washington‘la Erivan arasındaki ilişkileri iyileştirmiştir. Seçimde Ermenistan Halk Partisinin ve Ermenistan muhalefet lideri Stepan Demirciyan ‘ın ikinci turda galip gelmesine rağmen Koçaryan’ın seçim sonuçlarına hile katarak galip geldiği iddia edilmektedir. Başkanlık seçimlerinden 5 ay sonra Washington ‘un Erivan üzerindeki etkisinin zayıfladığını, çünkü Amerikan idaresinin Ermenistan’da insan hakları ve siyasi özgürlükler konusunda hala ihlaller yapıldığına değinilmiştir.[2]

Azeri basınında ve diğer kamuoyunda bu tür haberler sık sık gündeme gelirken Petrosyan’ın ABD yönetimiyle görüşmesi ortalığı iyice kızıştırmıştır. Ermenistan’da olası bir sivil darbe sonrasında Petrosyan’ın yeniden siyasi arenaya dönmesi ve bunu da ABD’nin desteğiyle yapması bölgede Rusya ve ABD’nin karşı karşıya gelmesine neden olacaktır.

RUSYA-ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ

Rusya-Ermenistan ilişkilerinin temeli 16. yüzyıldan itibaren atılmış ve günümüze kadar gelmiştir. Bu ilişki Ermenistan’ın Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesini işgal etmesinde Rusya’nın askeri, ekonomik ve siyasi desteğini sağlamasıyla hat safhaya ulaşmıştır. Rusya-Ermenistan arasındaki ilişkiler Ermenistan’ın ilk Cumhurbaşkanı Levon Ter Petrosyan’ın istifa etmesi ve yerine Robert Koçaryan’ın seçilmesiyle önemli ölçüde değişmiştir. Koçaryan Petrosyan’dan farklı olarak Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesine önem vermiştir. Bugün hala Ermenistan’da Rus ordusunun askerleri bulunmaktadır.

Rusya’nın, Ermenistan’ın Gümrü şehrinde 12, Ahuryan’da 4, Aragaç’ta 2, Eşterek’te 1, Erivan’da 7, Kafan’da 1, ve Nubaraşen kasabasında 2 askeri üs olmak üzere toplam 29 askeri karakolu bulunmaktadır. Rus askeri üslerinin yerleştiği bölgelere dikkat edilirse toplam 14 üssün Türkiye sınırına yakın bölgelerde konuşlandığı görülmektedir.[3]

Ermenistan ve Rusya, aralarındaki askeri işbirliğinin stratejik önemi olduğunu ve bölgede her iki devletin de siyasi ve askeri çıkarlarına hizmet ettiğini çeşitli nedenlerle dile getirmişlerdir. Ermenistan Savunma Bakanı Serj Sarkisyan, Trend Ajansı’na verdiği bir demeçte “Ermenistan’da bulunan Rus askeri üslerinin varlığı bizim ulusal güvenliğimizin ayrılmaz parçasıdır” ifadesini kullanması iki ülke arasındaki işbirliğinin stratejik önemini çok net ortaya koymaktadır.

Rusya bölgede kendi politikalarına uygun bir yönetimi başkanlık koltuğunda tutmaya çalışırken ABD bu durumdan rahatsız olmaktadır. Basına yansıyan ABD-Petrosyan görüşmesinin de bu rahatsızlıktan kaynaklandığını söylemek mümkünüdür. ABD, Ermenistan’da Batı yanlısı bir güç arayışında Petrosyan’ı kendine daha yakın hissetmiştir ve Petrosyan’ın siyasi hayatına dönme arayışları içinde olduğu da Ermeni basınında sık sık yer almaktadır.

MUHALEFETİN AYAKLANMASI

Ermenistan’ın ilk Cumhurbaşkanı olan Levon Ter-Petrosyan, ülkesinin kapasitesi, siyasi ve ekonomik istikrarı için gerçekçi bir politika izlemişti. Ter-Petrosyan Karabağ sorununun çözümünde ve Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesinde önemli adımlar atmak istemiş, fakat muhalifleri ve Diaspora Ermenilerinin tutumları yüzünden istifa etmek zorunda kalmıştır. Ondan sonra Cumhurbaşkanı olan ve Karabağlıların desteklediği Koçaryan’a göre Ermenistan’ın ekonomik durumunun temel sebebi Karabağ sorunu değil yönetim bozukluğu ve diaspora ile ilişkilerin yakın olmamasıdır. Ter-Petrosyan Ermenistan’a ve Ermeni halkına normalliği getirmek isterken, sonradan gelenler Ermeni halkına onları aşan, önceden saptanmış bir rol atfetmişlerdir.[4] Bugün belkide Ermenistan’daki bütün tartışmaların temelinde bu iki bakış açısının arasındaki mücadelenin sorun yarattığını söylemek doğru bir saptama olacaktır.

Muhalefetin iktidar karşıtı eylemlere başlamasında önemli faktörlerden biri de ABD Demokrasi Enstitüsü ve Soros Vakfı’nın Ermenistan muhalefeti ile işbirliği yapması olmuştur. ABD Demokrasi Enstitüsü Ermenistan Ofisi Başkanı görevine atanan Chet Roger, 2004 yılı başlarında yaptığı konuşmalarda Ermenistan muhalefetini desteklemiş, Rusya yanlısı görüşleri ile bilinen siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının faaliyetini eleştirmiştir.[5]

Ermenistan’da muhalefet yanlısı gruplar 13 Mart 2004 tarihinde Koçaryan’ın 2003 seçimlerinde hile ile ikinci dönem devlet başkanı olduğunu iddia etmiş ve 20 bin kişilik grup başkanlık sarayıyıla parlamento arasındaki Bagramyan Caddesinde dev bir gösteri düzenlemişti. Koçaryan’ın istifa etmesini ve Ermenistan’da referandum yapılmasını isteyen grup akşam saatlerine kadar eylemlerini devam ettirmiş ve ertesi sabah polisle bu göstericiler arasında çatışma çıkmıştı.

Çatışmanın ardından muhalefet partilerinin merkezlerine de çeşitli saldırılarda bulunan polis ve özel komandolar bu merkezlerde parti üyelerini döverek bir çoğunu da göz altına almıştı. Bu gösteriler sonrasında basın açıklaması yapan Koçaryan, Ermenistan’ın Gürcistan ile kıyaslanmaması gerektiğini ve bu tür girişimlerin Ermenistan’da başarıya ulaşmayacağını açıklaması muhalefet yanlıların gözünü korkutmuştu.

2004 yılı Kasım ayı sonlarından itibaren Ermenistan muhalefetinin komşu ülkelerde gerçekleşen karanfil ve turuncu devrimlerden etkilenerek yeni bir hareketlilik içinde olduğu gözlemlenmektedir. Bu gelişmelere Cumhuriyet ve Adalet Bloğu[2] önderlik etse de Ermeni Ulusal Hareketi’nin de (EUH) siyasi hayata geri dönmek niyetinde olduğu konusunda çeşitli haberler yayınlanmaktadır.[6]

ABD’NİN ERMENİSTAN POLİTİKASI

ABD Ermenistan’ın ilk Cumhurbaşkanı Levon Ter Petrosyan’ı başkanlık koltuğundan aldıktan sonra Koçaryan’ı Cumhurbaşkanlığına getirmiş fakat beklediği sonucu elde edememiştir. Son günlerde ABD’nin Kafkaslarda düşündüğü stratejiler için iyi bir ayak olan Ermenistan ‘la ilgili iki önemli projesi bulunmaktadır;

Birincisi, ABD’nin, Ermenistan devlet başkanı Robert Koçaryan’ı aşırı Rusyaperestlikten dolayı siyasi arenadan çekme amacıdır.[7] Bu durumun gerçekleşmesi oldukça zordur; çünkü Koçaryan ‘ı Kremline bağlayan bir çok etken bulunmaktadır. Bu duruma en iyi verilebilecek örnek ise Koçaryan’ın ABD’den çekinmeden Viktor Yanukoviç ‘i Ukrayna devlet başkanı seçilmesi münasebetiyle tebrik etmesi ve aynı tebriğin Vladimir Putin’in kutlamasına denk gelmesidir.

İkinci durum ise Koçaryan’ın yönetimden uzaklaştırılması ve yerine Ter Petrosyan yada Batı yönlüsü başka birinin getirilmesidir. Bu durumda ise muhalefet hareketleri ABD’yi tatmin edemediğinden dolayı riskli bir durumla karşı karşıya kalınmaktadır. Ayrıca yine aynı muhalefetin Rusya taraftarı olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Yani ya Ermenistan’da köklü bir değişikliğe gidilecek yada mevcut statüko korunacaktır. Söz konusu değişiklik ise en iyi Dağlık Karabağ konusunda gündeme getirilebilir.

Ukrayna’da son dönemde yaşanan gelişmelerle birlikte, Petrosyan’ında ABD’deki temaslarının ardından Ermenistan’da önümüzdeki günlerde muhalefet hareketlerinin aktif hale geleceğini söylemek mümkündür. Rusya destekli adayların seçimleri kazanamaması Batı yanlısı muhalefet kesimini hareketlendirmiştir. Önümüzdeki günlerde Koçaryan yönetimine karşı ayaklanmaların iyice belirginleşeceği ve hatta Ter Petrosyan’ın ABD’nin desteğiyle yeniden siyasi hayata atılacağını söylemek mümkündür.

KOÇARYAN’IN ILIMLI AÇIKLAMALARI

Koçaryan’ın son günlerdeki Türkiye’ye karşı ılımlı tavırları başta Ermenistan’da bazı gruplar olmak üzere Ermeni lobisinin de tepkisine neden olmuştur. Koçaryan, Türkiye ile ilişkileri geliştirmek için, hiçbir zaman soykırımın kabul edilmesini koşul olarak dayatmadıklarını açıklması Türk, Azeri ve Ermeni basınında büyük yankılar uyandırmıştır. 20 Kasım 2004 tarihinde Alman “Die Welt” gazetesinin sorularını yanıtlayan Koçaryan, ülkesiyle Türkiye arasında hiçbir ilişki olmadığını belirterek, “Sınır işlemiyor, ticaret yok. Türkiye, açıkça Ermenistan’ı bloke ediyor. Bu eziyet olarak tanımlanabilir. İkili ilişkilerin, hiçbir önkoşul olmadan başlaması gerektiği görüşündeyiz” açıklamasını yapmıştır.

Koçaryan, Die Welt gazetesi muhabirinin “1915’te yüz binlerce Ermeni’nin Jöntürkler tarafından hapsedilmesi, zorla göçe tabii tutulması ve öldürülmesi nedeniyle özür beklemiyor musunuz?” sorusuna ise, “Ermenilere yönelik soykırımın kabul edilmesi bizim için çok önemli. Ancak bu asla ikili ilişkilerin geliştirilmesi için koşul olmadı”[8] cevabını vermiştir. Geçmişte yaşananların gerçek olduğunu, bunu kimsenin inkâr edemeyeceğini öne süren Koçaryan, “Eğer Ankara bu gerçeği kabul ederse, normalleşme doğrultusunda çok büyük bir adım olacaktır” diyerek bu büyük adımı Türkiye’ den beklediklerinin altını çizmiştir.

Koçaryan “Die Welt” gazetesine, Türkiye’nin, Ermenistan’a yönelik ablukasını, Karabağ sorununa bağladığını belirtmiştir. Bu tür ilişkilerin “üçüncü bir ülke tarafından belirlenmemesi” gerektiğini savunan koçaryan, kendilerinin de ilişkilerinin gelişmesini, “Kıbrıs sorununun çözümüne bağlamadıklarının” unutulmaması gerektiğine değinmiştir.

Özellikle şu husus üzerinde durmak son derece önemlidir; Ermenistan’ın Azerbaycan’la Dağlık Karabağ sorununda üçüncü ülke olarak Türkiye’nin olaylara müdahale hakkının olmadığını savunurken Türkiye-Ermenistan arasındaki sorunları uluslar arası platformlara taşımasını da unutmamak gerekmektedir. AB üyesi bir Türkiye’nin çıkarlarına uygun olduğunu da anlatan Koçaryan, Türkiye’nin AB üyeliği yolunda ilerleyebilmesi için bu sorununda engel olacağını belirtmiştir;

“Böylece Ermenistan’ın AB’ye doğrudan sınırı olacak. Ancak bizce, üyelik müzakereleri başlayan bir ülke, komşularını ablukaya almamalı. Eğer bu koşullar altında müzakereler başlarsa, şimdiki durum belli ölçülerde kabullenilmiş olacak. Şimdiye kadar hiçbir ülke bu koşullar altında müzakerelere başlamadı.”

KOÇARYAN’A TEPKİLER

Koçaryan’ın başta Türkiye ikili ilişkilerin düzeltilmesi konusunda yaptığı açıklamalara Ermeniler büyü tepki göstermiştir. Geçtiğimiz hafta Ukrayna’daki seçim sonuçları daha açıklanmadan Viktor Yanukoç’i kutlaması gerginliği tırmandıran etkenlerden biri olmuştur. Koçaryan’ın bu girişimlerine başta Ermenistan’daki muhalefet grupları, Fransa ve Amerika’daki Ermeni lobileri ve Ukrayna Ermenileri büyük tepki göstermiştir.

Ermeni haber ajansı Arminfo’nun 27 Kasım 2004 tarihli haberine göre Koçaryan’ın Ukrayna’daki seçimlerin tam sonuçları açıklanmadan Viktor Yanukoviç’i kutlamasıyla başlayan tepkiler Ukrayna’daki Ermeni topluluğunu adeta çileden çıkarmıştır. Ukrayna’da muhalefet yanlısı Ermeni gruplar Devlet Başkanlarının yaptığı bu hatayı en kısa zamanda farkedeceğini ve Ukraynalılardan özür dileyeceğini açıklamışlardır. [9]

Yine Ermenistan haber ajansı Armeniliberty haber ajansının 29 Kasım 2004 tarihli haberinde Emil Danielyan ve Ruzanna Kaçaturyan imzalı bir makale yer almış ve burada da Ukrayna’daki seçimlerin tıpkı Koçaryan döneminde olduğu gibi Batı tarafından yönlendirildiği vurgulanmıştır.

Koçaryan’a tepki gösteren muhalefet yanlısı Ermeni yazar Levon Melik Şahnazaryan ise Ermenistan’da yayımlanan Golos gazetesinin 23 Kasım 2004 tarihli sayısında, “Kanlı Etken” başlıklı bir makale yazmıştır; yazının girişinde Şahnazaryan, Koçaryan’ın sınır kapısının açılmasıyla ilgili olarak yaptığı açıklamayı adeta topa tutmuştur.

Ne yazık ki, Ermenistan’da, Türkiye ile sınırın açılmasından yana olan insanlar da var; halkımızdan, barışa karşılık olarak topraklarımızı vermeye hazır olanlar da çıkıyor. Ya, “Türk-Ermeni Barış Komisyonu”nu oluşturanlara ne demeli? Onlara Eçmiadzin ile birlikte Erivan’ı dahi versek barış olmayacak. Tersine, her geri adımımız düşmanlarımız tarafından zayıflık göstergesi olarak algılanacak. Onlar, zayıfların ise (hasta, uyuyan, ihtiyar, çocuk) boğazlarını keser ve baltalarlar.”

Şahnazaryan’ın bu açıklamalarından da anlaşıldığı gibi Ermenistan’da bir grup halk Koçaryan yönetimini eleştirmektedir. Koçaryan’ın sözkonusu açıklamalarının Amerikadaki Ermeni lobisini de rahatsız ettiği düşünülecek olursa Ukrayna’dan sonra Ermenistan’da da olası bir halk ayaklanması beklenebilir.

FRANSA’DAKİ ERMENİ LOBİSİNİN TEPKİSİ

Koçaryan’ın ılımlı tavırlarına karşı çıkan bir diğer grupda Fransa’daki Ermeni lobisi olmuştur. Fransa Parlementosunda 21 Kasım 2004 tarihinde Fransa basınında “Türkiye’nin AB’ye Üyeliği Konusundaki Sembolik Oylamada 250’den Fazla Fransız Milletvekili Aleyhte Oy Kullandı” başlığı altında bir haber yer almıştır.

Haberde, Türkiye’nin AB’ye girişi konusunda yapılan sembolik oylamaya katılan 250’den fazla Fransız milletvekilinin, Ankara tarafından “Ermeni soykırımı tanınmadığı sürece” 17 Aralık tarihinde doğrudan müzakerelerin başlaması aleyhinde oy kullandığı açıklanmaktadır. Ulusal Meclis’in bulunduğu Bourbon Sarayı’ndaki toplantıda birçok Ermeni örgütün girişimiyle düzenlenen “oylamada” sağdan ve soldan 30’ar milletvekilinin hazır bulunduğu belirtilen haberde, söz konusu oylamanın organizatörlerinden Murad Papazyan’ın, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’a, Türkiye ile tüm görüşmelerde Ermeni soykırımının tanınmasını “bir önkoşul” olarak kullanma çağrısında bulunarak, “Milletvekillerini bu akşam burada fikirlerini belirtmeye davet ediyoruz, çünkü bunu Meclis çatısı altında yapamamışlardı.”[10] dediği ifade edilmektedir.

Bu sembolik oylamaya, UMP’den Philippe Pemezec’in, 78 milletvekilinin “hayır” yanıtını getirdiği ve “Türkiye’nin girişine muhalefetimizi ifade etmeye geldik. Bu ülke Avrupa’da değildir. Kültürler çok farklıdır ve özellikle Kürt ve Ermenilerin hakları olmak üzere, halen çok sayıda insan haklarına saldırı vardır.” dediği belirtilen haberde, oylamada, “Sosyalist Partiden 144 milletvekilinin hayır” yanıtını getiren Rene Rouquet’in, “Türkiye tarafından Ermeni soykırımının tanınması konusunun, bu ülkenin AB’ye üyelik koşullarının başında geldiğinin” altını çizdiği kaydedilmektedir.

TÜRKİYE ERMENİLERİNDEN DİYASPORAYA CEVAP

Ermeni Lobsinin bu çalışmalarına karşılık belkide en güzel cevap Türkiye Ermenilerinden gelmiştir. 24-25 Kasım 2004 tarihleri arasında Fransa’nın Marsilya kentinde Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini destekleyen Liberation Gazetesi yazarı Jean Kehayan’ın girişimiyle Fransa’nın Marsilya kentinde düzenlenen ‘Avrupa/Türkiye: Anlamak İçin Bir Anahtar’ başlıklı uluslararası toplantıda Türkiye Ermenileri ile diaspora Ermenileri arasında sert tartışmalar yaşanmıştır.

Etyen Mahçupyan’ın, ‘Bizim Türkiye’de yaşamamız sizi rahatsız ediyor’ sözü diaspora Ermenileri’ni adeta çileden çıkarmıştır. Etyen Mahçupyan, toplantıda Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girişini engellenme çabalarına karşı çıktıklarını belirterek şu açıklamalarda bulunmuştur: ‘Bugüne kadar uluslararası toplantılarda Türkiye Ermenileri’nin sesi hiç duyulmuyordu. Bu nedenle, yekpare, total bir Ermeni görüşü varmış gibi görünüyordu.[11] Diaspora Ermenileri’nin bu katı ve hastalıklı tutumu bir kez daha gözler önüne serildi. Çünkü diaspora Ermenileri’nin Türkiye’nin AB’ye girmesine karşı çıkması, hem Ermenistan’ın, hem de Türkiye Ermenileri’nin aleyhine.’

SONUÇ

Sonuç olarak Koçaryan açıklamalarıyla “soykırımın” önkoşul olmadığını açıklarken Ermeni lobisinin cevabı ise sert olmuştur ve Ermeni lobisinin “Kadife Devrim” olarak değerlendirebileceğimiz ilk ayrılık kıvılcımları ortaya çıkmıştır.

Bu tezimizi adeta destekler mahiyette olan bir diğer açıklamada Ermeni yazarı Samvel Martirosyan tarafından yapılmıştır. Martirosyan’a göre Ukrayna ‘da demokratikleşme ve Yuşenko’nun başkanlık kürsüsüne getirilmesinin ardından Amerikalılar Ermenistan‘da çalışmaya başlayacak ve Koçaryan’ı başkanlık kürsüsünden indireceklerdir. Çünkü Ermenistan’daki durum o kadar vahimdir ki Washington’un bu duruma göz yumması mümkün değildir.[12]

Ermenistan Parlamentosu’nun 24-25 Kasım 2004 tarihlerindeki oturumlarında muhalefeti temsil eden milletvekilleri de, Robert Koçaryan hükümetini ağır bir şekilde eleştirmişler ve Azerbaycan tarafından Yukarı Karabağ meselesinin BM Teşkilatı’na götürülmesi ve işgal altındaki toprakların durumunun müzakere edilecek olması nedeniyle Koçaryan’ın halka hesap vermesi ve dış politikada kaybettiğini kabul etmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. [13]

-Kafkaslarda Rusya’nın az olan müttefiklerini kaybetme ihtimali söz konusudur.

-Ermenistan’da halk Koçaryan rejimine karşı hoşnutsuzluğunu önümüzdeki günlerde daha da aktif hale getirebilir.

-Rusya’nın onayladığı Devlet Başkanlarının Batılı güçler tarafından “sivil darbe” adı altında başkanlıktan indirilmesi ve yerine Batı yanlısı başka bir yönetimin getirilmesi bölgede Rusya ile Amerika’nın karşı karşıya gelmesine neden olacaktır.

-Ermenistan’da Koçaryan yönetimiyle Ermeni lobisi arasındaki bölünmeler hızlanarak devam edecek bu durum da sözde Ermeni Soykırımı kutlamaları arefesindeki lobiye büyük bir darbe olacaktır.

-Ukrayna’da Ermeni grupları Ermenistan’daki muhalefetle aynı fikirde ve olası bir ayaklanmada beraber hareket edeceklerdir.

-Ukrayna Ermenileri Koçaryan’ın da Viktor Yanıkoviç gibi Batı’nın desteğiyle koltuğa oturduğunu iddia etmektedir ve bu durumu şiddetle eleştirmektedir.

-Koçaryan’ın Yanukoviç’i kutlaması ve ardından sözlerinin yanlış anlaşıldığını açıklaması muhalefeti iyice kızdırmıştır.

-Ermenistan’ın stratejik müttefiği Rusya’nın Ukrayna politikasını izleyerek Yanukoviç’i kutlaması Ermenistan’a puan kaybettirmiştir.

-Kadife Devrim senaryosunda sırada Ermenistan, Türkmenistan, Beyaz Rusya ve Moldova vardır.[14]

-Ermenistan’da halk Partisi lideri Stepan Demirciyan’ın önümüzdeki günlerde aktif hale gelecektir.

-Koçaryan yönetimiyle Ermeni lobisinin arasında önümüzdeki günlerde soğuk rüzgarlar esmeye devam edecektir. Bunun ilk önemli etkisi Paris Avrupa Parlementolararası Güvenlik ve Savunma toplantısında, Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin tasarıdan, Türkiye’nin üyeliğini Ermeni Soykırımının kabulüne dayandıran madde, Türk parlamenterlerin yoğun çabaları sonucunda gündemden çıkarıldı.[15]

Bütün bu gelişmeler karşısında Türkiye’nin yapması gereken en önemli şey Ermenistan’daki bu ayrılık rüzgarlarından yararlanarak bu durumlara uygun stratejiler üretmektir. Özellikle diyaspora Ermenileriyle Koçaryan rejimi fikir ayrılığına düşmüştür. Bu durumda Türkiye ile komşu ülke Ermenistan’ın ilişkilerinin düzeltilmesi için girişimlerde bulunmamız gerekmektedir.

——————————————————————————–

[1] http://www.avsam.org/turkce/yayinlar
/ankaracalismalari/ankcalis/ankcals15/ankcal15.doc

[2] http://www.express.com.az/second.asp?id=35111

[3] http://www.avsam.org/turkce/yayinlar/ankaracalismalari/ankcalis/ankcals15/ankcal15_ozet.doc

[4] http://www.stradigma.com/turkce/ozel/makale_03.html

[5] http://www.haberanaliz.com/detay.php?detayid=1439

[6] http://www.haberanaliz.com/detay.php?detayid=1439

[7] http://www.express.com.az/second.asp?id=35111

[8] http://bro.byegm.gov.tr/Haber/Abone/2004/11/19/19_11_2004_ABN_14_45_59.txt

[9] http://www.arminfo.am/news-issue943.htm

[10] http://bro.byegm.gov.tr/Haber/Abone/2004/11/19/19_11_2004_ABN_12_14_41.txt

[11] http://www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,sid~1@w~1@nvid~503476,00.asp

[12] http://www.express.com.az/second.asp?id=35111

[13] http://www.diplomatikgozlem.com/haber_oku.asp?id=1998

[14] http://www.express.com.az/second.asp?id=35009

[15] http://www.azg.am/?lang=TR&num=2004120105

Yorumlar kapatıldı.