İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sarı Gelin türküsü iki ülkeyi sarstı

Can Dündar

Erivan’daki son gecemizde, gittiğimiz restoranda bir sürprizle karşılaştık. Ermeni şarkıları okuyan sanatçı, finali Sarı Gelin’le yaptı. Türküyü ortak ağıt gibi Türkler Türkçe, Ermeniler Ermenice söyledi

Erivan

Türk – Ermeni ilişkilerinde diyaloğu engelleyen iki tür yaklaşım var:

1. Tarih yokmuş gibi davranmak.

2. Sadece tarih varmış gibi davranmak.

Birinci yaklaşım, 90 yıl unutulmamış bir büyük faciayı küçümseyip yok saydıkça sorunu hepten çıkmaza sokuyor.

İkincisi, öfkeyle geçmişe bakmaktan yüzünü geleceğe çeviremiyor ve ilişkileri mazinin kanında boğuyor.

Bu iki hata, iki komşu devleti sürekli birbirine karşı tetikte olmaya ve üçüncü tarafları ikna çabasına zorluyor.

Ermenistan, “soykırım tasarıları”nı dünyaya kabul ettirebilmek için lobi yapıyor.

Bu kabulün peşinden tazminat talebi geleceğinden endişelenen Türkiye ise -belki “sözde” tazminat talebinden de fazlasını, karşı – lobilere akıtıyor.

İki ülkenin, bu çatışmadan nemalanan üçüncü ülkelere vermek zorunda kaldığı tavizler de cabası…

Oysa çözüm, tarihle cesaretle yüzleşen ve onu aşıp geleceğe yönelen bir yaklaşımdan geçiyor.

“Babam Karslı”

Ermenistan’da sadece radikallerle değil, bu cesarete sahip muhataplarla da tanıştık.

İlk Devlet Başkanı Petrosyan’a yakın sivil toplum kuruluşu Armat’ın Başkanı Papken Ararktsyan, aynı zamanda Ermenistan’ın eski meclis başkanı…

Babası Van, annesi Doğubayazıt doğumluymuş. Göçtüklerinde annesi 1, babası 5 yaşındaymış.

“O kanlı maziyi biz de yaşadık” diyor, “…ama şimdi soykırım sorununun dış politikamızın ve Türkiye’yle ilişkilerimizin merkezine konmasına karşı çıkıyoruz. İyi komşuluk ilişkileri içinde geleceğe doğru yol almak istiyoruz. Milliyetçi örgütler ise bu sorun üzerinden para kazanıyorlar. Tazminat filan bunlar önemsiz şeyler. Ama Türkiye tarafından manevi bağlamda bir yaklaşım olursa, iki ülkenin önünde parlak bir ufuk açılabilir.”

Halk diplomasisi

Aslında, “halk diplomasisi” diye bir şey varsa orada, beklenen sivil gelişme başlamış görünüyor.

Erivan Üniversitesi’nin Türkoloji bölümünde 100 öğrenci okuyor. En son Yunus Emre üzerine bir kitap yayımlamışlar.

Ermenistan Basın Konseyi ile Türk Diplomasi Muhabirleri Derneği bir süredir, basında ırkçı yaklaşımları engellemek için ortak çalışıyor.

Bizi Erivan’a taşıyan uçak, bavul turizmi yapan yolcularla doluydu.

Geçen yıl Ermenistan’dan Türkiye’ye 5 bin turist gelmiş.
1996’da iki ülke arasındaki mal dolaşım hacmi 12 milyon dolarken, geçen yıl 3.5 kat artarak 40 milyon dolara çıkmış.

Ama komik bir durum var:

Uçağa binenler, iki saat ötedeki İstanbul’a gidebilirken, arabaya binenlerin yarım saatlik mesafedeki Kars sınırını geçmesi yasak.

Türkiye ile Ermenistan arasında demiryolu bağlantısı varken, diplomatik engeller yüzünden ticaret Gürcistan üzerinden işliyor. Erivan’da bir Türk işadamı, “Kulağımızı arkadan gösteriyoruz” dedi, “Kars kapısı açılsa bundan büyük oranda Türkiye kazançlı çıkacak.”

Kars açılmalı

Bu, Karslıların da talebi…

Sınır ticareti, ilişkileri yumuşatmakta önemli rol oynayabilir.

Bu arada her iki ülkenin tarihçileri geçmişte yaşanan olaylarda emperyalist ülkelerin rolünü daha net görüp vurgulamaya başladı. Bu da bir ortak payda yaratıyor.

İlişkilerin bir avantajı da diğer Hıristiyan muhataplarda gözlenen “Müslüman antipatisi”nin burada olmaması… Ermeniler, 1915’te kendilerine kol kanat geren Araplar sayesinde Müslümanlara dostlar. O yüzden iki komşu, AB şemsiyesine ihtiyaç duymadan ilişki kurabilir.

Sarı Gelin

Erivan’daki son gecemizde “Ararat Restoran”da yemek yedik.

Sahnede Poghosyan Alexander, önce duduklar eşliğinde yollardan (hep yollardan) söz eden hüzünlü Ermeni şarkıları okudu.

Sonra Türk konuklarına bir jest yapıp manidar bir şarkı çaldırdı:

“Kavuşmamız yâr ne zaman… yâr ne zaman… yâr ne zaman…”

Ve gece, bir zamanlar birlikte yaşadığımız toprağın en güzel miraslarından Sarı Gelin’le sonlandı.

Bir boranda eşlerini, evlatlarını, komşularını yitirenlerin ortak ağıtı gibi söyledik Sarı Gelin’i; Türkler Türkçe; Ermeniler Ermenice…

Ayrılırken sorduk birbirimize:

Bu türkünün yarattığı ortaklık duygusunu, halklar arasında yeniden yeşertmek çok mu zor?

Hesaplaşmamalı, helalleşmeliyiz.

Bütün ihtiyacımız cesaret… biraz cesaret…

DÜNYA ERMENİLERİ BAŞPATRİĞİ 2. KAREKİN:

‘Hiçbir din, savaş dini değildir’

Ermeni dünyasının simgesi nar…

Nar, Ermenilerin hem dünyaya dağılmışlığını hem de bir bütün olduklarını anlatıyor.

Bu bütünlüğün unsurlarından biri de din…

Ermenistan Başpatriği, dünyadaki 9 milyon Ermeni’nin ruhani lideri… Bu sıfatıyla diyasporadakileri de etkileme gücüne sahip.

Eçmiadzin’deki Vatikan benzeri geniş yerleşim alanında, ilk kez bu kadar geniş ve farklı yelpazeden bir Türkiye heyetini kabul etti ve bir saat görüştü. Heyetin Türkiye davetini kabul ederken diyalog mesajı verdi:

Türk-Ermeni ilişkilerini nasıl görüyorsunuz?

Biz, tarih boyunca yan yana yaşamış iki halkız. Taraflar arasında bazı sorunlar olduğu aşikâr. Bu sorunlar devletlerin ilişkisine de yansıyor. Eminim bu tür karşılıklı heyetler, devletlerarası ilişkilerin gelişmesine de katkıda bulunacaktır.

Bir Türkiye ziyaretiniz söz konusu mu?

Ben Başpatrik olarak zaten dünyanın çeşitli yerlerine önderlik ziyaretleri yapmak zorundayım. Bu, İstanbul’daki Ermeni kilisesi için de geçerli. Türkiye’ye gelmek ve oradaki evlatlarımızı da görmek isterim. Böyle bir vesile olması durumunda başka dini önderlerle buluşmaya da hazırım. Aramızdaki sorunların çözümü sadece diyalogla mümkün. Tabii soykırım konusu bizim için tartışılacak bir şey değil; yaşanmış bir gerçektir. Yine de bu sorunun aşılması için iki halk arasında diyalog sağlanması gerekiyor. Bu da ancak ortak çabalarla sağlanabilir.

Din temelli bir medeniyetler çatışmasından söz ediliyor. Nasıl karşılıyorsunuz?

Bu çatışmaların içine dini bir temel koymak çok yanlış. Bu tür paralellikler kurmak yeni tehlikeler yaratır. Tersine sorunların çözümü için dikkatimizi işbirliğine yöneltmeliyiz. Hiçbir din, savaş dini değildir.

-BİTTİ-

Yorumlar kapatıldı.