İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Artan belirsizlikler

Gündüz Aktan

17 Aralık günü bize her şeye rağmen bir müzakere tarihi verileceği anlaşılıyor. Bu, üyeliğimize ilişkin yıllar süren belirsizlikleri azaltmak bir yana, belki de artıracak.

31 bölüme ilişkin müzakerelerde üyeliğimizi engelleyecek bir gelişme olması beklenmez.

Bunlar teknik müzakereler. Her alanda AB standartlarına ulaşmak için uygulanacak programlar kararlaştırılacak. AB’nin bu amaçla ayıracağı mali kaynaklar program uygulamalarının hızını, dolayısıyla üyeliğin ne zaman gerçekleşeceğini tayin edecek. En fazla yeterince para vermemek suretiyle müzakereleri uzatabilirler.

Üyeliğimizi belirsizliğe atan unsurlar bu teknik müzakere sürecinin dışında. Bunun kaynaklarından biri Türkiye’ye, ‘özel durumu’ nedeniyle özel muamele yapılması. Çok uzun ve ucu açık müzakereler, müzakerelerin askıya alınması ihtimaline atıflar, özel statü geliştirme ve serbest dolaşımı sürekli yasaklama çabaları, ülke vetolarına imkân sağlamak için Konsey ağırlıklı müzakere yöntemi, giriş antlaşmasının referandumla onaylanması bu ‘özel’ yaklaşımın unsurları.

AB çevreleri ilk Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB) uygulanırken, Türkiye’nin özelliklerine göre istisnai muamele isteyemeyeceğini vurgulamışlardı. Bölgemizdeki istikrarsızlıklar göz önüne alınamazdı. Cumhuriyet’in kurucu ilkeleri olan laikliği ve tekil devlet yapısını içeren Atatürkçülüğün, AB üyeliğiyle bağdaşmadığını ileri sürenler bile çıktı. AB bir kulüptü, buraya giren kurallarına uyacaktı. Oysa şimdi aynı AB, bizim özelliklerimiz dolayısıyla diğer üyelere uygulamadığı yeni kurallar icat ediyor.

D’Estaing’in ve Schussel’in başı çektiği bir ret cephesi 17 Aralık’a kadar imtiyazlı ortaklık statüsünün içini doldurmaya çalışıyor. Amaçları zirvede, ‘giriş’ kelimesini kullanmadan, müzakerelerin başlaması yolunda bir kararın çıkmasını sağlamak. Böylece müzakerelerin ucu imtiyazlı ortaklığa varabilecek.

1999 Helsinki zirve kararı, Kıbrıs sorununun 2002 sonuna kadar çözümünü; 2004 sonuna kadar müzakereyle çözümlenmeyen Ege sorunlarınınsa Adalet Divanı’na sevkini öngörüyordu. Böylece müzakereler teknik nitelikteki 31 bölüme odaklanacaktı. Ancak Kıbrıs Rumları, Annan Planı’nın, Yunanlılar da Divan’ın kendilerine sağlayacağı çıkarlardan çok daha fazlasını, müzakere sürecinde şantajla alacaklarına inandıklarından çözümden kaçındılar. Dolayısıyla ilk teknik bölümün müzakeresinin sonuçlanmasından itibaren veto haklarını kullanarak, Kıbrıs ve Ege’de veremeyeceğimiz tavizler isteyecekler. Belirsizliğin temel kaynağı bu.

Buna müzakerelerin sonuna doğru ‘Ermeni soykırımını’ tanımamız baskıları da eklenebilir.

Öte yandan AB üyeliği çerçevesine sokulan azınlık konusu var. Nisan 2005’te şekillenecek yeni KOB’da bu konuya ilişkin yeni şartlar yer alacak. Eğer son İlerleme Raporu’ndaki yaklaşım benimsenirse, yani Lozan’da gayrimüslimlere tanınan kolektif hakların Kürtlere ve Alevilere teşmilinde ısrar edilirse, hatta ileri aşamalarda Kürtlere bölgesel otonomiye giden siyasi haklar verilmesi de istenirse, çıkacak iç istikrarsızlıklar belirsizlikleri daha da artırabilir.

CHP Genel Başkanı Sn. Baykal’ın bir konferansta belirttiği gibi, iki dünya savaşı arası dönemde Batı büyük bir kriz yaşadı. Bu faşist dönemin ideolojisi, siyasi partileri ve medyası kadar, filozofları, edebiyatı, hatta ‘bilimi’ dahi vardı. 2. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa bütünleşmesi bu krizin tekrarını önlemeyi amaçladı. Cumhuriyet’le Batılılaşma yoluna girmesine rağmen, Türkiye, Batı’nın bu krizi dışında kaldı. Dolayısıyla şimdi AB’ye girmesi doğaldı.

Oysa D’Estaing ve takipçileri, Batı’daki krizin temelinde yatan o anti-semit ve ırkçı dışlama anlayışını şimdi Türkiye’ye karşı kullanıyorlar. Bunun, AB’yi iki savaş arası dönemin kimliğine götüreceğinin farkında değiller.

Ülkeler için büyük belirsizlik yaratan dünya savaşları bile dört-beş yıl sürdü. AB siyasal iradesini oluşturamadığı için, bizden milletçe ve devletçe 10-15 yıl boyunca benzer bir belirsizlik içinde yaşamamız bekleniyor. Oysa müzakere dışı engellerin yarattığı bu belirsizlikleri, bir mucize olmazsa, aşmamıza imkân yok gibi görünüyor.

Yorumlar kapatıldı.