İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Azınlık Raporu´na Azınlık Yorumu

BİA (İstanbul) – Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu’na bağlı Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu’nun çıkardığı Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Raporu’yla ilgili olarak azınlıklara mensup kişiler görüşlerinibianet’e aktardı.

Azınlıklar Raporu’na genel olarak olumlu baktıklarını söyleyen avukat Diran Bakar, Lozan Antlaşması’ndaki azınlık maddelerinin tatbik edilmemesinden rahatsız olduklarını belirtti.

Rapordaki düşüncelerin ne olursa olsun o biçimde saldırıya uğramaması gerektiğini söyleyen Alevi araştırmacı-yazar Cemal Şener de saldırının hiçbir gerekçe ile savunulamayacağını belirtti ve şöyle dedi: “Raporun içeriğinin tümüne ben de katılmıyorum ama onun bu şekilde saldırıya uğraması gerekmiyor.”

Ermenice ve Türkçe yayımlanan Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink ise, bu raporun adının doğru konulması gerektiğini söyledi ve raporun aslında ‘Azınlık’ değil ‘Türkiye’ raporu olduğunu vurguladı. Raporun, Türkiye’nin tam bir fotoğrafını yansıttığını belirten Dink, “İnsan haklarına bakış açısından bu fotoğraf, gecikmiş bir fotoğraftır aslında, ancak çok olumlu bir çabadır” dedi.

Çerkez Federasyonu Genel Sekreteri Cumhur Bal da raporu değerlendirirken, Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu’nun üyesi olduklarını, rapor oylanırken orada olduklarını ve kabul oyu verdiklerini söyledi.

“Lozan’daki maddeler uygulanmalı”

Raporu değerlendiren avukat Diran Bakar, cemaat vakıflarının taşınmaz mal edinememe sorununun hala çözümsüz olduğunu söyledi. Lozan’daki maddelerin uygulanması gerektiğini belirten Bakar, Müslüman azınlık haricindekiler için yorum yapmaktan kaçındı. Şahıs olarak şikâyetleri olmasa da eskiden yaşanmış olayların, 6-7 Eylül olaylarının herkesçe bilindiğini söyleyen Bakar, vakıflar konusundaki hassasiyetlerini dile getirdi ve cemaat kuruluşlarına baskı olduğunu, din adamı yetiştiremediklerini, okul, hastane açamadıklarını sözlerine ekledi.

Şener: Rapor savunulamadı

Alevi araştırmacı-yazar Cemal Şener’in rapora ilişkin görüşleri şöyle:

* Komisyon Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu bile raporunu savunamadı. Bunu Milliyet gazetesinde yer alan söyleşiden hareketle söylüyorum. Kaboğlu, ‘Ben olsaydım, Türkiyelilik kavramını değil, Türkiye Cumhuriyeti kavramını kullanırdım’ diyor.

* Aleviler azınlık kavramına yüklenen siyasi misyondan dolayı azınlık olarak nitelenmekten rahatsız oldular. Azınlık statüsünü kabul etmek, adeta laik cumhuriyete karşı olmakla özdeş olarak ifade edildi. Bu konuda, Alevilerin kırmızı çizgilerinden birisi şeriata, hilafete, saltanat ve benzeri özlemlere karşı laik cumhuriyetin yanında yer almaktır.

* İstanbul’un fethinden beri dinsel gruplar için azınlık kavramı kullanılsa da, bu kavramlar daha çok gayri Müslimleri ifade ediyor. Aleviler Osmanlı döneminde İslam oldukları için azınlık sayılmadılar. Ne azınlık ve de çoğunluk haklarından yararlanabildiler. Bu durum Cumhuriyet döneminde de aynen devam etti. Hiçbir resmi belgede Alevilik meşru olarak görülmedi. Alevilik ilk defa AB İlerleme Raporu ile Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu raporunda yer aldı. Bu belgelerde bu biçimde bile yer alması, Alevilerin kendilerini özgürce ifade etmeleri için bir tartışma ortamı yaratılmış oldu.

“Yok sayılmasındansa tartışılması kazanımdır”

Bu konuların yok sayılmaktansa tartışılmasının bir kazanım olduğunu söyleyen Cemal Şener;AB’nin insan haklarıyla demokrasiye ilişkin getirmek istediği değerlerin, Alevilerin karşı çıkamayacağı değerler olduğunu ifade etti. Azınlık haklarına ilişkin olarak da,”Aleviler 72 millete aynı gözle bakarlar” dedi.

“Raporun aslı Türkiye’nin aslıdır”

Raporu hazırlayanları kutlamak gerektiğini ifade eden Ermenice ve Türkçe yayımlanan Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink , raporun içinde elbette tartışılabilecek unsurlar olabileceğini, ancak bu tartışmanın usulünün raporu yırtmak olmadığını vurguladı.

Dink ayrıca: “Evet, belki raporun bir nüshası yırtılmış olabilir ama o raporun aslı Türkiye’nin ta kendisidir ve asıl gerçeği de yerli yerinde durmaktadır” dedi. Dink sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’nin azınlık algılaması Batı’nınkinden farklı”

* Türkiye’nin azınlık algılamasıyla Batı demokrasilerinin azınlık algılamaları farklı. Batı her türlü farklılığı kendi içinde önemseyip var kabul ederken ve bunu azınlık kavramıyla değerlendirirken, Türkiye kendi azınlık anlayışını sadece Lozan’daki gayrı-Müslim azınlıklara kilitlemiştir.

* Bu algılayış bir güvenlik kaygısıyla yoğrulmuştur. Bu aşağılık kavramdır, bu aşağılık bir statüdür, dolayısıyla biz azınlık olamayız. Oysa bu ülkede, aşağılık ya da ikinci sınıf olarak nitelendirilseler de azınlıklar mevcuttur. Ben de bu kesimin bir ferdiyim.

* Devlet gayri-Müslim azınlığı nasıl güvenlik sorunu olarak değerlendiriyorsa, ben de geleceğime güven açısından bir sorun taşıyorum.

* Dolayısıyla, görülüyor ki, Türkiye’de azınlık kavramı güven ile güvenlik kavramları arasında sıkışıp kalmıştır. Bunun içindir ki, azınlık sadece milli güvenlik ders kitaplarında anlatılmaktadır. Bunun içindir ki, devletin güvenlik kaygısı taşıdığı hemen her bürokratik kademesinde azınlıklara yer yoktur. Türkiye’deki azınlık tanımı ve algılayışı maalesef bu.”

“Kamu-Sen temsilcisinin tavrını tasvip etmiyoruz”

Çerkez Federasyonu Genel Sekreteri Cumhur Bal ise, raporun içeriğine katıldıklarını ve basın toplantısında Kamu-Sen temsilcisinin tavrını tasvip etmediklerini söyledi. Bal, kaba kuvvetle bir şeyi çözmenin mümkün olmadığını belirterek şunları söyledi: “Sonuçta bu rapor oylandı ve kabul edildi. Raporun benimsenmemiş olması şiddeti gerektirmez.” (NS/BB)

Yorumlar kapatıldı.