İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kars Kars Olalı Böyle Güzellik Görmedi

Agos

02/10/2004 Hrant DİNK hdink@agos.com.tr

——————————————————————————–

BİA (Kars) – Doğrusu Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu’ndan aylar önce 2. Kars Kurultayı ve Festivali için birlikte birşeyler yapma çağrısı aldığımda “Peki bu kez başarabilecek miyiz?” sorusunu kendime sormadım değil.

Sormalıydım çünkü birincisinde başaramamıştık. Başaramadığımız gibi, elimize yüzümüze bulaştırmış ve de dünyaya rezil olmuştuk. 2000’deki Kurultay’dan bahsediyorum. Hani şu davet ettiğimiz, alıp otellerine yerleştirdiğimiz ama on dakika sonra da polis zoruyla sınır dışı ettiğimiz Ermenistanlı konuklarımız vardı ya, işte o Kurultay’dan…

Şimdi bu başarısız Kurultay’ın ikincisini denemek istiyordu sevgili dostum Alibeyoğlu ve Ermenistan’dan da katılım bekliyordu.

Doğrusu bravo Ermenistanlılara. O yıl olan bitenleri gurur meselesi yapmadılar ve hiçbir şey olmamış gibi dört yıl sonra gelip ikincisine de katıldılar.

Ermenistanlı konuklar

Ermenistan’dan gelen heyette bu kez Erivan Devlet Konservatuarı Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Levon Tanoyon ile birlikte değişik çalgılar çalan bir grup öğrencinin yanı sıra Türkoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aleksander Safaryan ve Türkoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aşod Soğomonyan yer alıyorlardı.

Safaryan ve Soğomonyan kültür ve dil üzerine birer tebliğ sunarak, gençler de halk konserlerine katılarak katkı sundular. Ve belli ki, geçen acı tecrübeden çok ders öğrenilmiş. Ermenistan akademisyenler bu kez içten katkıları dolayısıyla madalya ve teşekkür plaketi ile onurlandırılırken bizzat Vali ve Belediye Başkanı tarafından da uçaklarına yolcu edildiler.

Özellikle gençlerin, festivalin ilk gününde Kars Kalesi’nde, Kardeş Türküler’in verdiği konser öncesi sahne alarak on bini aşkın Karslıyı Ermeni ezgileri ile hüzünlendirmesi ve Ermeni oyun havalarıyla halay çektirecek denli coşturması, doğrusu yaşanması bir lütuf olan andı.

Dile kolay ama Kars Kars olalı ancak 80 yıl sonra Ermenisiyle tekrar buluşuyordu.

Bu öylesine bir coşkuydu ki, şenliğe katılan Gürcülerin, Azerilerin Çeklerin birer de folklor grubu olması onlara herhangi bir avantaj sağlamıyor, Aşod Soğomonyan o koca gövdesiyle sahneye fırlayarak Ermenistan’ın folklor grubunu bir başına temsil, ederek tüm Karslıları halaya iştirak ettirmeyi başarabiliyordu.

Hiçbir tatsızlık bu coşkuyu gölgeleyemezdi. Ne konserdeki resmi geçit sırasında diğer katılımcı ülkelerin bayrağı da yürürken Ermenistan bayrağının “Belediye binasında unutuldu” gerekçesi ile yer almaması, ne de Kurultay öncesi belli kesimlerce açılan “Ermeni zulmü” sergisi. Hiçbir şey ama hiçbir şey tarihin akışını değiştirmiyordu. Dört yıl önce başarılamayan bu kez başarılmış ve Kars, Ermenistanlıları kucaklamıştı.

Kars Kalesi’nde değişik dillerden türkülerin seslendirildiği gecenin finalini Kardeş Türküler yaptı.

Feryal “Zepür gı tarna” adlı o güzelim parçayı seslendirdiğinde sözlerini bilmese de Karslıların nasıl mırıldandığını görmeniz gerekirdi.

Tanrının sevgili kuluymuşum ki o anları yaşayabildim.

Ve Ani’de konser…

2. Kars Kurultayı ve Festivali’ne damgasını vuran en büyük etkinlik ise, yine bir konserdi. Ünlü şef Gürer Aykal yönetiminde Borusan Filarmoni Orkestrası’nın verdiği konserin en büyük özelliği, Doğu’da bir klasik müzik konseri veriliyor oluşu değildi elbet. Karslının çok sesli müzikle, operayla, baloyla çok eskiden tanışıklığı var zaten. Kars’taki tarihi mekânların, duvarların dili olsa da geçmiş modern yaşantıları dillendirseler.

Şimdiki konserin ise asıl önemi, mekânı.

Dile kolay…

Daha düne kadar içine girmek ve gezmek için bin bir kapıdan izin alması, bin bir kontrolden geçmesi gereken insanlar şimdi ellerini kollarını sallaya sallaya özgürce Ani Harabeleri’ne girip çıkabiliyorlar, o kadar ki bu yasak bölgede artık bir konser bile dinleyebiliyorlardı.

İşte Türkiye’nin yaşadığı nadir devrimlerden biri daha yaşanıyordu. İnanılmaz bir durum ama gerçek. Kars Kars olalı böyle güzellik görmemişti.

Ani asırlar sonra ilk kez binlerce kişiyi hep birlikte bağrına basıyordu.
“Ne olurdu” dedim kendi kendime Ani’de…

“Ne olurdu şu iş Ermenistanlılarla birlikte organize edilseydi, onlar da kitleler halinde gelip şu karşı sınırdaki yamaçta otursalardı. Bir o yandan çalsalardı bir bu yandan. Arpaçay üzerindeki yıkık köprüyü müziğin notalarıyla yeniden onarsalardı.”

Bir dahaki sefere diyorum… Bir dahaki sefere… Bunu başaranlar eminim ki onu da başaracaklardır.

Günün anlamım dinamitleyenler

Ani’deki konserin tek tatsız olayı ise Türkiye Tarihi Mirası Koruma Vakfı Üyesi Verkin Aruoba’nın, Vakfın Başkanı eski Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlarından Sabit Osman Avcı’yla birlikte, konser için Ani’ye gelen basını günün anlamı dışında bir konuya odaklamaya çalışmasıydı. Aruoba ne yazık ki bu çabasında başarı da kazanmıyor değildi. Nitekim yerel ve ulusal basın Aruoba ve Avcı’nın yönlendirmesiyle, iki sınır komşusunun barış içinde yan yana yaşamasını hedefleyen böylesine anlamlı bir günde yine Ermenistan’ı suçlayacak bir konuyu gündeme getiriyordu.

Sözgelimi Kadir Sabuncuoğlu imzasıyla Hürriyet’te yer alan haberde, “Ermeni taş ocaklarında çalışan dozerlerin gürültüsünün konseri izlemeye gelen yerli ve yabancı konukları rahatsız ettiği” iddia ediliyor ve Sabit Osman Avcı’nın “Bizim bu iyi niyetli çalışmalarımıza, komşumuz Ermenistan’a çeşitli uyarılarımıza rağmen 300-500 metre mesafedeki taş ocaklarında dinamit patlatması çalışmalarımızı olumsuz yönde etkilemektedir” şeklindeki açıklaması aktarılıyordu.

Ne var ki Verkin Aruoba ve onun vakfının bu iddiası geçersizdi. Doğru olan şu ki Ani sınırında Ermenistan’ın taş ocaklarında dinamit patlatması geçen yıl AGOS’ta da yer almış ve bu konuda Ermenistan UNESCO tarafından da uyarılmıştı. Ermenistan Hükümeti ise uyarıları zamanında değerlendirerek taş ocaklarında dinamit patlatılmasını yasaklamış ve sadece kesimle taş çıkarılmasını sağlamıştı. Dolayısıyla bugün için artık dinamit patlatılması diye bir durum söz konusu değildi. Ne var ki açılmış olan taş ocaklarının varlığı ve yenilerinin de çoğalmış olması Aruoba’nın böylesine bir iddiayı yenilemesine ve günün anlamını dinamitlemesine de kendiliğinden fırsat verir görüntüdeydi.

Ani için gereken

Tüm çalışmalarını ve kaynak bulma çabalarını Van’daki Akhtamar Kilisesi ve Ani Harabeleri’nin restorasyonuna odaklayan Türkiye Tarihi Eserleri Koruma Vakfı’nın niyeti, muhtemel ki bu bölgedeki restorasyon işlerinin kendilerinin uhdesinde kalması. Bunun için yıllardır çaba gösteriyorlar. Nitekim Sabit Osman Avcı’nın panelde yaptığı konuşmada dile getirdiği öneri de aslında Kars’ta cesaretle dile getirilmiş ilklerden biri. Avcı, Ani Harabeleri’ndeki tarihi eserleri birer pırlanta, yakut ve zümrütle işlenmiş kolyeye benzettiği konuşmasında Ermeni Patriği’ni dini ayin yapmaya davet etmeyi düşündüklerini, böylece Ani’ye turist getirmeyi amaçladıklarını belirtiyordu.

Oysa Ani’nin bu tür gösterişe dayalı çarelerden ziyade; daha köklü adımlara ihtiyacı var.

Ani’de herşeyden önce namuslu bir kazı ve restorasyon çalışmasının yapılması gerekiyor. Bu ise ne tek başına Türkiye’nin ya da Türkiye’de kendinden menkul bir vakfın harcı, ne de Ermenistan’ın. Bunun için Türkiye, Ermenistan ve dünyanın bu konularda ileri gelen kuruluşları ve uzmanları akademik, teknik ve maddi olanaklarını birleştirerek birlikte hareket etmeli ve Ani’yi insanlığın ortak değeri haline getirmeliler. Türkiye ve Ermenistan için ise bu proje birlikte de bir iş yapma olgusunun tekrar hayat bulacağı ilk önemli adım niçin olmasın?

“Kıllı Kilise”nin son hali

Kars’ın hakkını vermek sadece Ani’yle de sınırlı değil. Kars için de yapılması gereken iş çok. Ciddi bir örnek daha vereyim.

Kars Kalesi’nin dibindeki tarihi 12 Havariler Kilisesi’nin bu kez içini gez(e)miyorum çünkü ciddi bir ikilem içinde kalıyorum.

Yakın zamanlarda varolan hali korunarak camiye dönüştürülen ve adına ” Kümbet Cami” denilen bu tarihi yapının daha geçen yıla kadar içine girmek sorun değildi. Adı her ne kadar camiye dönüştürülmüş olsa da, kilise müzelik halini koruyordu ve cami olarak da fazla bir işlevselliği yoktu. İçeri girdiğinizde bir camiden ziyade tarihi bir kiliseye girdiğinizi çok rahat hissedebiliyordunuz. Bu yıl ise cami işlevi daha da zorlanmış. Kilise’nin içine cami halıları serilmiş, içerde imam, cübbeli giyimiyle her an gelenleri, buranın bir cami olduğuna ikna etmeye tetikte.

Şimdi siz benim yerimde olsanız ne yaparsınız. Ayakkabılarınızı çıkarıp içeri girseniz bu sizin tarihinizi inkâr etmeniz anlamına gelmez mi? Ayakkabıyla girseniz karşınızdakinin dini ritüeline saygısızlık olmaz mı?

“İyisi mi” dedim, “Görmeyeyim daha iyi.”

Karslılar’ı uyarmakta yarar var. Böylesine “Ben tarihi bir kiliseyim” diyen bir yapıyı cami diye yutturmaya çalışmanın artık boş bir çaba olduğunu anlamaları gerek. Hazır yanı başında yeni de bir büyük cami inşa edilmişken, çatısında bitmiş otlar nedeniyle görenlerin “Kıllı Kilise” ya da “Kıllı Cami” diye adlandırdığı bu yaşlı tarihi yapıyı kendi ait olduğu dünyaya devretmenin ve temizleyip restore ederek insanlığın ortak değeri haline getirmenin zamanı gelip de geçmektedir.

Kilisenin kilise olarak bırakılması ve yarın öbür gün sınırlar açıldığında Kars’a Ermenistan’dan ve dünyanın her bir yerinden gelecek Ermenilerin bu kendilerine ait kiliselerinde hiç olmazsa bir dua edebilmelerinin sağlanması, Kars’a yapılacak iyiliklerin başında gelmektedir.

Aksi halde şimdiki durum, utanılası bir komiklikten öte anlam taşımamaktadır ve Kars’a gelen yerli yabancı her turist için dudak bükülesi mizahi bir görüntüdür.

Selam olsun Kars halkına

İki günlük Kars ziyaretimizde unutulmaz güzellikler yaşadık. Özellikle Kardeş Türküler’deki sevgili dostlarımızla sabahın erken saatinde Ani Harabeleri’nde geçirdiğimiz saatler, yeni kardeş türküler yaratma gerekliliğinin heyecanını ve esin kaynağını oluşturdu.

Kaan Soyak ve Belediye Başkanının kardeşi Alican Alibeyoğlu’yla Akyaka sınır kapısının sıfır noktasında yaptığımız inceleme gezisi ise hayli umutlandırıcıydı.

Gördük ki sınır kapıları hazır, açılmayı bekliyor. Sonuç olarak denebilir ki, Kars belki de kendisini çok iyi tanıyan yegâne Belediye Başkan’ına kavuşmuş durumda.

Bu yürekli insan, halkının geleceği için bölgedeki tüm sorunların bitmesi ve özellikle de komşu Ermenistan’la sınır kapısının açılması gerektiğinin farkında.

Dileğim o ki Kars ve Ermenistan halkları Kuzey Kıbrıs’taki halkımızı örnek alırlar ve o kapalı kapıların açılmasını kendi iradeleriyle zorlarlar.

Bize ise Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç’ın mesajındaki selam düşer:

“Selam olsun Ermenistan sınırının açılması için mücadele veren Kars halkına.” (HD/ÖG)

Yorumlar kapatıldı.