İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Murat Belge:’Geçiş toplumu’-RADIKAL

Türkiye öteden beri ‘Batılılaşma’ veya ‘modernleşme’ veya ‘kalkınma’

gibi adlarla andığımız bir sürecin içinde olduğu ya da öyle kabul edildiği
için kendimizi bir ‘geçiş toplumu’ olarak görmeye alışmıştık. ‘Bir geçiş toplumu
olarak Türkiye’ lakırdısı tam bir klişe haline gelmişti.

Oysa bu hiç de doğru bir tespit değildi. Türkiye’nin hiçbir yerden hiçbir
yere geçtiği yoktu. Türkiye durduğu yerde duruyor ve zaman geçtikçe durduğu yere
daha derin gömülüyordu.

Şu sırada ayaklarımızı o bataktan çıkarmaya çalışıyoruz. Şu sırada yaşanan
değişime bakınca, bundan önceki evrelerin nasıl bir statik vakit kaybı olduğunu
çok daha iyi görebiliyoruz. Zaman geçmesine geçiyordu ama Türkiye bir ‘geçiş’
değil, ‘geçiştiriş toplumu’ydu.

Ama şimdi ‘geçiş’ denebilecek bir yere geldik. Gelince, bu ‘geçiş’ denen
varoluş biçiminin kaçınılmaz özellikleri de ortaya çıkmaya ve ortalığı kaplamaya
başladı. Bunlar nasıl özellikler olabilir? Temel tanım, birbiriyle çelişen
öğelerin aynı anda ve çok zaman iç içe birlikte varolmalarıdır.

‘Geçiş’ dememize yol açan ‘değişimler’, Avrupa sürecine sıkı sıkı bağlı ve
varolan siyasi-hukuki yapıyı demokratikleştirme yönünde işliyor. İşin mantığı bu,
yapılması gereken, yapılması beklenen bu.

Bir süreden beri, bu sürecin çok özsel bir parçası olan Ceza Kanunu’nun
yenilenmesinde zuhur eden ‘zinaya ceza’ konusunu tartıştık. Böyle bir konunun
zuhur etmesi öyle kolay kolay akıl erdirilir bir şey değildi. Ama etti. Etti ve
günlerce gündemi baştan sona kapladı.

Şimdi bu ‘zina’ zuhuratından kurtulmuş durumdayız. Ama buna karşılık bir ‘milli
fayda’ sorunuyla karşı karşıyayız. Herhalde ‘derin din’i mutlu eden ‘zina
suçu’na karşılık, ‘derin devlet’i mutlu edecek bir yasağın temeli atılıyor.

Korkulan yasak doğrudan yasa metninin kendinde değil, söz konusu yasa
maddesinin gerekçesinde. Durumu inceleyenlerin gazetede yazdığına göre,
sözgelişi, ‘Türkiye askeri birliklerini Kıbrıs’tan çekmelidir’ diyecek olursanız
bir yazınızda, milli faydayı baltalamış oluyor ve karşılığında birkaç yıl hapis
yatıyorsunuz. Aynı şekilde, ‘Türkiye’de bir Ermeni kıyımı olmuştur’ dediğinizde
kendinizi hapishanede buluyorsunuz.

Bu olabilir mi? Gerekçede böyle yazdığına göre elbette ve pekâlâ olabilir.

O halde biz şimdi Ceza Kanunu’nu ‘demokratik yönde’ değiştirmiş mi oluyoruz?
Şu andaki Ceza Yasası’yla böyle cezalar verilemediğine göre,

hayır, tam tersine, Ceza Yasası’nı hem de o verilen örnekleri aşan çok önemli
bir alanda çok daha antidemokratik bir hale getiriyoruz.

Peki ne demek bu? Hangi mantığa uyuyor?

Bence, olsa olsa, ‘geçiş dönemi’nin çelişik karakterine uyuyor. Biri bir yana,
öbürü öbür yana koşan, biri ötekinin getirdiğini alıp geri götüren aktörler.
Herhalde ortamın kargaşalığından yararlanarak araya kendi istediği mazarratı
sıkıştıranlar da eksik değil.

Ama antidemokratik kanun ve nizamlarımız, yıllardan beri, paslanmış bir halde
duruyor ve her şeyi tıkıyorlar. Şimdiki ortam kaotik ve çelişik de olsa,
birileri bu pas tutmuş vidaları gevşetmeye başladı. Bunun arkasını getirmek
gerek.

Yorumlar kapatıldı.