Özdemir İNCE
Belçika’da oturan bir dostum anlattı. Beyoğlu’nda, Taksim Meydanı’na yakın, Rum Ortodoks Kilisesi’nin avlusuna bakan Hacı Baba Lokantası’nda akşam yemeği yiyormuş. (Rum Ortodoks Kilisesi’nin çevresinin dükkanlarla sarıldığını, kilisenin görünümünün kapatıldığını düşünüyordum. Meğer bu dükkanların mülkiyeti kilise vakfına aitmiş.)
Evet, arkadaşım Hacı Baba Lokantası’nda yemek yiyormuş. Yanındaki masaya 15-20 kişilik bir turist grubu gelip oturmuş.
Yemek sırasında turistlerden biri grubun rehberine sormuş:
“Peki Türkler nerede?”
***
Arkadaşımın anladığına ve anlattığına göre: Turist grubu Tünel tarafından İstiklal caddesini Taksim Meydanı’na doğru yürümeye başlamış.
İstiklal caddesindeki “Art Nouveau” tarzı binaları görmüşler.
Paris, Milano, Berlin ve Londra mağazalarının vitrinlerinden geri kalmayan vitrinlere bakmışlar.
Sofyalı ve Asmalı Mescit sokaklarına girmişler, resim ve sanat galerilerini gezmişler.
Bu arada, dükkanlardan, kahvelerden gelen çeşitli müziği duymuşlar.
Tünel Meydanı’ndan Taksim Meydanı’na uzanan güzergâhta insanlar görmüşler: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Türk, Arap, Ermeni, Rum, Kürt, Çerkez, Gürcü, Boşnak, Pomak, Roman, Levanten… Ve dünyanın dört bir yanından gelen turistler.
Bunlar Beyoğlu’nda omuz omuzadır.
***
Şaşkın turist gördüğü insanların hiçbirini “Türk” olarak düşünemiyor.
Kafasında nasıl bir Türk imgesi var acaba?
Tarih kitaplarında okuduğu, karikatürlerde gördüğü Türk’in imgesi mi?
Yoksa kendi ülkesinde yaşayan Türklerin görüntüsü mü?
Şaşkın turist, gördüğü insanların hiçbirini Türk’e benzetemiyor?
İyi de bu Beyoğlu’nun “art nouveau” binalarını kim yaptı, kim yaptırdı, bu binalarda kimler yaşıyor?
Vitrinlerde gördüğü ve büyük bir olasılıkla beğendiği giyim eşyalarını kim tasarladı, kim üretti?
Resim ve sanat galerilerindeki resimleri, heykelleri ve nesneleri kim yaptı? Bunları kimler satın alıyor?
Şaşkın turist bunların hiçbirinin cevabını düşünüp kendi başına bulamıyor.
Bu da kültür sorunu! Zeka sorunu!
***
Doğal olarak, Türkiye’ye gelen turistlerin hepsi “Bu turist” gibi değil mutlaka!
Ama Avrupalının büyük bir çoğunluğunun kafasında birkaç “klişe imge” var Türkler hakkında.
Bu imgeyi tarih kitapları, ders kitapları, masallar oluşturmuş.
Ve bu imgeye 1960’tan sonra Avrupa’ya giden göçmen işçilerimiz katkıda bulunmuş.
Sözünü ettim turist durumu kavramak için yeterince zeki olmadığından kafasındaki klişeye göre Türk arıyor ve bulamıyor.
***
Ne var ki “Bu turist” de hepten haksız değil! Beyoğlu’nda yürüyen, gezen, öpüşen insanlarla haftada bir “Töre cinayeti” işleyenler arasında bir ilişki kurmak hiç de kolay değil!
Yorumlar kapatıldı.