Eski bir İslamcı olan Tayyip Erdoğan 2002 yılında tek başına iktidara gelerek Türkiye’nin başbakanı olunca, İsrailliler bölgedeki en yakın dostlarıyla aralarının açılacağından endişe duydu. Gerçi Erdoğan, halk arasında yaptığı konuşmalarda İslamcı geçmişini reddetmiş ve ABD, Avrupa ve İsrail’le dostluk politikalarını sürdüreceğini söylemişti ama İsrailliler kanıt görmek istiyorlardı.
Bugüne kadar İsrailliler bu kanıtı görebilmiş değil. Hatta tam tersine, Erdoğan bir yıl kadar önce İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un Türkiye’yi ziyaret etme ricasını geri çevirdi. Ayrıca ne Erdoğan, ne de Erdoğan’ın Dışişleri Bakanı Abdullah Gül bugüne kadar İsrail’i ziyaret etti.
Her iki tarafın da yetkilileri iki ülke arasındaki ‘özel dostluğun’ güvencede olduğunu söylüyorlar. İki ülke arasındaki yakın ilişkiler her ne kadar Arap ülkelerinde rahatsızlığa yol açsa da, 1996 yılında imzalanan anlaşma uyarınca İsrail savaş pilotları bugün hâlâ Türkiye’nin
hava sahasında eğitim uçuşları yapıyor. İki ülke arasındaki ticaret hâlâ gelişmeye devam ediyor.
Ancak husumet de hâlâ sürüyor. İsrail Dışişleri Bakanı Silvan Şalom bu hafta, Erdoğan’ın iki ülke arasındaki ilişkileri ta kalbinden yaralayan sözleri karşısında İsrail’in “artık kendini daha fazla tutmakta zorlandığını” söyledi. Erdoğan, İsrail’i Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilere “devlet terörü” uygulamakla suçluyor. Türk başbakanı geçen ay içinde de bir İsrailli bakandan “İsrailli sivilleri öldüren teröristlerle, İsrail’in sivilleri öldürmesi” arasındaki farkı açıklamasını istedi. Yine Erdoğan’ın bu ayın başlarında kullandığı benzeri keskin ifadeler, ABD’de görüştüğü bir Yahudi Amerikan grubunu rahatsız etti. Peki Türkiye’nin İsrail politikasındaki bu değişim nereden kaynaklanıyor? Erdoğan’ın Şaron’un politikaları karşısında dile getirmekten sakınmadığı rahatsızlık muhtemelen samimi. Televizyon ekranlarından İsrail tanklarının Filistinlilerin evlerini yıkmasını izleyen milyonlarca Türkün de aynı görüşte oldukları kesin.
Erdoğan’ın ayrıca, Adalet ve Kalkınma Partisi’ndeki muhafazakârları da yatıştırması gerekiyor. Partinin muhafazakâr kanadı, kendilerine göre Erdoğan’ın İslamcı olmayan uygulamalarının yanı sıra, örneğin resmi daireler ve okullarda kadınların türban takması üzerindeki yasağı kaldırmakta başarısız olmasından da hoşnut değiller.
Ancak bununla birlikte, Erdoğan’ın İsrail’e yönelik yeni hasmane tavrının ardındaki en büyük nedenin, İsrail’in Iraklı Kürtleri kendi bağımsız devletlerini kurmaları için teşvik etmesi olduğunu söyleyenler de var. Böyle bir devlet yalnızca İsrail’in bölgedeki yeni müttefiki olmakla kalmaz, aynı zamanda Türkiye’nin yerinde rahat durmayan kendi Kürtleri arasındaki ayrılıkçılığı da körükleyebilir.
New Yorker dergisi son sayısında İsrailli istihbarat görevlilerinin Kuzey Irak’taki Kürt gerillaları eğittiğini yazdığından bu yana Türkiye’nin söz konusu endişeleri arttı. İsrail ise bunu yalanlıyor. Erdoğan, ihtiyatlı olması gerektiğini biliyor. İsrail’i ya da ABD’deki Yahudi lobisini çok fazla rahatsız ederse, Kongre’nin Birinci Dünya Savaşı sırasındaki Ermeni katliamlarının soykırım olarak tanınması yolundaki karar tasarılarını geri çevirmesi güç olacak. (Başyazı, 26 Haziran-2 Temmuz)
The Economist
Yorumlar kapatıldı.