İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

gazetevatan: Ayasofya´ya giren Fatih `Ey Süleyman bugün seni de yendim..´ diye konuştu

Şehir öğle saatlerinde tamamen düştü.. Osmanlı askeri akın akın şehre giriyordu.. Topkapı tarafından şehre girenler bugünkü Çemberlitaş’a (Constantin Meydam’na) ulaştıklarında Haliç surları önünde boğuşanlar da içeri dalmıştı..

Asker kendine verilen sözün hakkını yerine getirmek için ne bulursa yağmalıyor, bir eve dalan, başka çeriler o eve girmesin diye kapıya boyayla işaret koyuyordu..

Bolonya tarih tutanaklarına göre aristokrat bir kadının evinden 150 bin duka altını değerinde mücevherat çıkmıştı..

Tarihçi Dursun Saadettin ve İbn-Kemal’in bu konuda yazdıkları en doğru kabul edilir ki toplam ganimet 4 milyon duka altını ve değerinde mücevher, eşya olarak hesaplanır..

Şehri savunan paralı askerler; Galatalılar, Venedikliler ve Cenevizliler gemilerine binip kaçtılar.. “Konstantiniyye’yi Türklere teslim etmeyeceğiz..” diye hayatları bahasına yemin eden yirmi dokuz Venedik soylusu ise başka bir şey yaptı..

Constantin Meydanı’ndaki Cemberlitaş’ın üzerinde bulunan Bizans bayrağı indirilip yerine üç hilalli bayrak çekildiğinde bu yirmi dokuz Venedik erkeği topluca intihar etti.

Ayasofya’ya sığınanların sayısı bu saatlerde altı bini aşmıştı.. Büyük kiliseyi kuşatan Osmanlı askeri içerdekileri çıkarmadan bekledi.. Çünkü Fatih’in emri oraya yetişmişti..

Fatih geliyor..

Sultan fethettiği şehre öğleden sonra girdi.. Maiyeti ile birlikte at üzerinde kısa bir gezinti yaptıktan sonra Ayasofya’ya geldi.. Atından indi, kilisenin kapısından içeri girdi.. O anda Patrik ve yüksek rütbeli papazlar dahil, içerde kim varsa yere kapaklandı..

Başını yerden kaldıran Patrik ağlıyor, beraberindeki iyi Hıristiyanların hayatlarının bağışlanmasını istiyordu..

Fatih onun kalkmasını istedikten sonra yüksek sekle “Bugün burada bulunanların hiçbiri öldürülmeyecek.. Hepsinin hayatı benim teminatımdadır..” diye bağırdı ve yanındaki Sadrazam’ı Çandarlı Halil Paşa’ya gereğinin yapılmasını emretti..

Bir gün sonra tutuklanacak olan Çandarlı bu emrin icabını yapıp talimatlar yağdırırken Fatih bu görkemli yapıyı geziyordu..

Tarihçi Dursun Bey’in anlattığına göre “Dokuz katlı gök kubbeye benzeyen kubbesine, duvarlannı süsleyen mozayiklere ve rengarenk kumaşlara, altın ve renkli camdan yapılmış vitraylara..” hayranlıkla baktı..

Yüksek sesle “Ey Süleyman! Bugün seni dahi geçtim..” dedi.. Bu sözleriyle kendisinden önce en görkemli tapınağın sahibi olarak bilinen Hazreti Süleyman’a gönderme yapıyordu..

İçerde bulunanlar kısa zamanda askerin koruması altında tahliye edildi ve Fatih bir müezzine ezan okuttuktan sonra maiyeti ile birlikte ilk kez burada “şükür namazı.. ” kıldı..

Kutsal saray

Buradan geçtiği Bizans Sarayı’ndan ise bu kadar etkilenmedi.. Savaşın ve siyasetin yoksullaştırdığı saray onda hayal kırıklığı yaratmıştı.. Farsça bir beyit mırıldandığını duydular..

Mânâsı “Sultan’ın sarayında örümcekler ağ örmüş.. / Afrasiab’ın kulelerinde baykuşlar öter olmuş..” idi..

O hüzünlü anında bir askerin, hem de çavuş rütbesinde bir askerin duvarların birinde gördüğü mozayiği kılıcıyla sökmeye çalıştığını görüp hiddetlendi..

Elindeki kılıçla askere vurup yaraladı..

Hemen orada bir ferman yazdırıp üç gün üç gece olarak söz verdiği yağmanın bittiğini ilan etti.. Şehrin yeni başkent olduğunu da ilân eden farmanında “Tacım tahtım, en yüce makam İstanbul’dur..” cümlesi kullanılıyordu..

Akşama doğru bir divan toplayıp yeni başkent İstanbul için bir dizi kararlar aldı.. Esir alınan ahaliden fidye alınabilecek soylular ayıklanacaktı.. Ganimetin beşte biri Sultan’ın hazinesine girecekti..

Hıdır Çelebi şehrin kadısı yani yüksek mahkeme başkanı olarak atandı.. Karıştıran Süleyman Bey ise şehir muhafızı oldu.. İstanbul’un asayişini seçtiği 1500 asker ile sağlayacaktı..

İhanet çıkıyor..

Elinde kılıçla yakalanan Bizans soyularından çoğu idam edildi.. Kellesi vurulanlar arasında Bizans’a sığınıp son ana kadar direnen Şehzade Orhan da vardı.. Kesik başı kendisine getirilen İmparator Konstantin için ise üzülmüştü..

Onu yiğit bir lider olarak görüyordu..

Başına gereken saygının gösterilmesini ve Ayasofya’nın bahçesine defnedilmesini istedi.. İmparator’un başı kesik vücudu ise Sultan’ın emrine rağmen bulunamadı.. Zaman, imparatorun kesik başının defnedildiği yerin izlerini silip yok etti..

Fethin ertesi günü şehre yeniden bu kez büyük bir törenle giren Fatih’in yapacağı birçok iş vardı.. Bunların başında ise esirler arasında bulunan Bizans’ın Başbakanı Notharas ile konuşmak geliyordu..

Huzuruna kabul ettiği Notharas ile konuşmasına “Şehri bana savaşsız teslim etmemekle iyi etmediniz.. Etseydiniz bu felaketler yaşanmazdı..” diye başladı..

Fatih uzun uzun konuştuğu Notharas’tan aklında saklı kalan bütün soruların cevabını alıyordu.. Bunların başında da ordusu içinde veya sarayı içinde kendisine ihanet edenlerin kimler olduğu sorusu vardı..

Notharas o zaman Çandarlı Halil Paşa’nın elinden çıkan ve Bizans’a direniş umudu veren mektupları Fatih’e teslim etti.. Fatih o konuşmanın sonunda Çandarlı Halil Paşa’yı ve ailesini tutuklatıp Yedikule’deki zindanlardan birine kapattı..

Sonra o mektubu askerin önde gelenlerine, vezirlerine okudu..

Artık kimse Çandarlı’nın hesabını sormaya cesaret edemezdi.. Çandarlı kırk gün sonra idam edildi, aile efradı ise serbest bırakıldı.. El konulan malarından (520 bin duka altını olarak hesaplanır) küçük bir kısmı çocuklarına iade edildi..

Çandarlı’nın oğlunu himayesine alıp okutan Fatih’in bu operasyonundan sonra hanedan kadar güçlü ailenin 150 yıllık etkinliği sona erdi.. Çandarlı soyundan hiç kimse bir daha devlet içinde yükselemedi..

Notharas’ın sonu

Fatih bilgi ve zekâsına hayran kaldığı Notharas’ı İstanbul’un yeni valisi olarak düşünüyordu.. Notharas da bunu kabul edebileceğini belli etmişti.. Notharas’tan işe yarayan, marifet sahibi Bizanslılar’ın
listesini istedi..

O listede kim varsa şehirde görevlendirmek üzere esirler arasından buldurup bir yere toplattı..

Fatih şehrin Rum asıllı ahalisi ile yeni İslâm nüfusu arasında bir denge kurmak istiyordu.. Aralarındaki düşmanlık henüz taze olan bu iki ayrı dinden cemaatin arasına tamponlar koymayı plânladı..

Şehirden kaçan Galata ve Cenevizliler’i geri çağırırken bütün mallarının iade edileceği sözünü verdi.. Çoğu geri geldi.. Bir ferman da Ermeniler için çıkardı.. Bursa ve yöresindeki Ermeniler’in İstanbul’a getirilerek burada iskân edilmesini emretti..

Fatih’in Notharas’ı şehrin hakimi yapması fikri askeri, özellikle de vezirleri kızdırdı.. Fatih’in en yakını olan Zağanos Paşa ile Şebabettin Paşa tepkicilerin başını çekiyordu..

Ordu ve devlet nizamındaki dengeleri yeniden kritik bir noktaya getirmek istemeyen Sultan istemiye istemiye Notharas’ı gözden çıkarıp, idamını emretti.. İdam ettirdi çünkü böyle yüksek bir zekâyı devletin emniyeti için sağ bırakamazdı..

Bütün işlerini bitirdikten sonra 18 Haziran’da Edirne’ye döndü.. Artık ancak sonbaharda bir daha dönmemek üzere gelecekti..

Haber : Selahattin DUMAN

Yorumlar kapatıldı.