İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

radikal: Kabak tadının Ermenicesi

Mine G. Kırıkkanat

Türkiye’nin yetiştirdiği evrensel değerdeki bilimciler arasında, Fatma Mansur Coşar’ın benim için çok özel bir yeri vardır: Fatma Mansur, sıkılmadan, saatlerce ve ancak kendisi yorulana, ‘Yeter’ diyene kadar dinleyebileceğim belki de tek insandır. Bugün yine onu andım, çünkü yarım yüzyıl önce birilerine verdiği bir yanıtı vermek geliyor içimden ARTIK, birilerine:

Fatma Mansur’un Harward’da ders verdiği yıllardır. Tam olarak 1957 olmalı. Mevsimlerden yaz ve Henry Kissenger’in her yıl dünyanın dört bir yanından bilimcileri davet ettiği seminer zamanıdır. O yıl Türkiye’den Prof. Turhan Feyzioğlu çağrılmıştır. Bir pazar günü, Harward’ın ‘yerlisi’ Fatma Mansur, dostu Feyzioğlu’nu alır ve Harkness Center’a yemeğe götürür. Akademisyenlerin kantini sayılan Harkness Center’ın upuzun masasında, o gün dünyanın dört bir yanından gelen otuza yakın bilim adamı vardır. Hem yarenlik eder, hem yemek yerken, Fatma Mansur hangi milletten olduğunu anımsamıyor, masanın ucundan biri, Harward’ın yerlisi olarak kendisine: “Anlatsanıza kuzum, şu Ermenileri niye kestiniz siz?” diye sorar.

Soru, elbette ki soykırıma dair polemik açmak ve bir pazar günü, ülkesinden gelmiş konuğunu ağırlayan bir öğretim üyesinin keyfini kaçırmak amacıyla sorulmuş; yersiz ve zamansız olmaklığın dışında, soran da en hafif deyimiyle densizin tekidir!

Fatma Mansur, bu soruyla çok karşılaşmış ve densizlerden de, densizlikten de bıkmıştır. Tepesinin tası atar, ancak belli etmez, iki elini masaya dayar ve bütün ciddiyetiyle:

“Biz Türkler bir bahar sabahı kalktık, acaba bugün ne yapsak, diye düşündük, haydi Ermeni soykırımı yapalım dedik, hepsini kırmadık,
birkaç tanesini de bıraktık ki, başka bir pazar sabahına daha yapacak iş kalsın!”

Fatma Mansur’un abuk soruyu sabukla yanıtlayan sözlerinin ardından masaya derin bir sessizlik çöktü, ardından bir kahkaha tufanı koptu. Hemen herkes, durup dururken bir soykırımdan söz edilemeyeceğini, en mantıklı gerekçelerle açıklandığında anlamadıkları kadar iyi anlamışlardı.

Ancak Turhan Feyzioğlu, Fatma Mansur’a aynı sorunun yüzlerce kez sorulduğunu, onun da dilinin döndüğünce yüzlerce kez ciddi ciddi açıklamaya çalıştığını, ve fakat artık sabrının taştığını kavrayamamıştı. Topluluğun kahkahalarla güldüğünü görünce, ‘Ne yaptın Fatma hanım, rezil ettin bizi!’ diye serzenişte bulundu dostuna.

Ama Fatma Mansur, 50 yıl sonra bile haklı olduğuna ve verdiği yanıtın, ciddi ve tarihi nutuklardan daha etkili olduğuna inanıyor. Ben de onun gibi düşünüyorum. Hele dünden beri, iyice pekişti Fatma Mansur’un haklılığına inancım:

Dün sabah Fransız Sosyalist Parti lideri François Hollande, Ermeni Taşnak Partisi Avrupa Başkanı Murat Papazyan’la ortak bir basın toplantısı düzenledi SP’nin Paris’teki genel merkezinde. Hazretlerin, sözle yetinmeyip ortak imzalı yazılı bir bildiriyle yaptıkları açıklama, Türkiye’ye ültimatom niteliği taşıyan bir densizliğin dik âlâsı: Fransız Sosyalist Parti’si, Türkiye’ye AB tarafından müzakere tarihi verilmesini, Türkiye’nin Ermeni soykırımını resmen tanıması koşuluna bağlıyor. Yetmiyor, Fransız Sosyalist Partisi’nin çok yakında Ermeni soykırım inkâr yasa tasarısı sunacağını müjdeliyor. “Böylece,” diyor Hollande, “Türkiye’nin soykırımı resmen tanıması gibi, AB’ye üye alınması için soykırımı inkârın suç olduğunu da kabul etmesi gerekecek!” Ve Türkiye için öngörülen bu ‘soykırım kriteri’ni, Avrupa Parlamentosu’nun 18 Haziran 1987’de aldığı bir karara dayandırıyor. Bu kararda AP, Türkiye’nin AB üyeliğini Ermeni soykırımının resmen tanımasına, Kıbrıs’taki askeri gücü geri çekmesine, insan haklarına, özellikle de azınlıkların ve Kürtlerin haklarına saygı göstermesine bağlıyormuş meğer…

Dünkü basın toplantısı, Fransız ve Ermeni sosyalist liderlerin, 13 Haziran AP seçimlerinde, seçmenleri ‘Ermeni davası’nı savunan sosyalist adaylara oy vermeleri çağrısıyla bitti.

Fransız Sosyalist Partisi, son yerel seçimlerde merkez sağ iktidarını ezdi geçti. Bir sonraki genel seçimlerde iktidar, önümüzdeki AP seçimlerinin de şimdiden galibi, sayın seyirciler. Yani Fransa’nın müstakbel muktedirleri, en üst düzeyde: ‘Türkiye AB’ye alınmayacak’ mesajını verip, altını imzalamış bulunuyor. Halen iktidardaki merkez sağ UMP partisi de zaten geçen ay, Türkiye’nin AB üyeliğine resmen karşı olduğunu açıklamıştı…

Türkiye’nin AB mücadelesini, Fransa’da Ermeni lobisi kazandı. Diğer ülkelerin tavrı ne olur, bilinmez. Ancak Ermeni lobisi, zaten tüm Avrupa’da etkili.

Acaba, Ermeni soykırımını, ‘Bir pazar sabahı kalktık, bugün ne yapalım…’ diye başlayan bir metinle resmen tanısak, diyorum. AB kapılarını açamasak bile, hiç olmazsa civataları gevşetiriz!

Yorumlar kapatıldı.