İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

hürriyet: WAN konukları Yaşar Kemal’i dinledi Ara Güler’i seyretti

Doğan HIZLAN

BİZİM siyasal, toplumsal, sanatsal, ekonomik geleceğimizi üç kelimelik bir cümlede özetleyebilirim:

Kendimizi dünyaya tanıtmalıyız.

WAN toplantısı için Türkiye’ye dünya basınının en önemli adlarının gelmesi, tanıtım konusunda iz bırakacak, başarılı bir girişimdi.

Osmanlı İmparatorluğu’ndan cumhuriyet rejimine geçen bir ülkenin geçmişinde ve bugününde eşsiz kültürel zenginlikler yatıyor. Onları gösterebildiğimiz anda, Batı’nın bize bakışının, değerlendirişinin ibresi hızla olumluya dönüyor.

Kendimizi aldatmayalım, bizi herkes tanır saplantısı pek gerçekçi değil.

Peki, tanınma eylemini nasıl başaracağız?

Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki açılış töreninde; uluslararası yazarımız Yaşar Kemal konuştu.

Yazarlar ‘sis çanı’ gibidir, dünyanın gidişatını herkesten önce sezerler, bize iletirler, biz genelde kulaklarımızı kapatır, gerçekleri onların fantezisi sanıp ilgilenmeyiz.

* * *

YAŞAR KEMAL’in beni çok etkileyen, dinleyiciler üzerinde de aynı bilinç ürpertileri yarattığına inandığım konuşmasından bir bölümü okumanızı isterim:

‘Küreselleşme rüzgárı önüne katılanlar, her dili, her kültürü de yıpratıyor. Buna dillerin, kültürlerin bilinçli insanları izin vermeyeceklerdir. Basın, dillerinin, kültürlerinin bozulmasını ya da yok olmasını istemeyenlerin yanında olabilir.

Basın, dünyamızdaki pek çok kötülüğün bilinmesini, duyulmasını sağlayarak önemli savaşımlar vermiştir. Basın hiçbir çıkarın yanında olmamalıdır, kendi çıkarı olsa bile. İşte basının özgür olması da budur.

Basın bir zanaat değil bir sanattır.’

Çağımızın büyük yazarı, ayrıca eğitimin, çevreciliğin, dünyamız için önemini anlattı.

Yaşar Kemal’in basın dünyası için söyledikleri, bir yazarın uzaktan gözlemleri değildir. Çünkü Yaşar Kemal de gazetecilik yapmış, gazete röportajlarıyla ünlenmiştir.

Hepimizin tekrar etmemiz ve her gün kendimize hatırlatmamız gereken bir sözüne dikkat çekmeliyim:

‘Basın bir zanaat değil bir sanattır.’

Gerçekten de bu söz, muhabirden köşe yazarına kadar, basının işlevini, sorumluluğunu, inceliğini yeniden tanımlamamız gerektiğini göstermektedir.

* * *

AÇILIŞTAN sonra aşağıdaki yemek salonuna inenler, duvarlarda dünyaca ünlü bir fotoğraf sanatçısının (kendi arzusu doğrultusunda böyle yazıyorum) bir foto muhabirinin, Ara Güler’in olağanüstü siyah-beyaz fotoğraflarını gördüler.

İstanbul’u, insanını bu kadar anlamlı sunan hangi objektif vardır?

Hiç kuşkum yok ki gelen konuklardan birçoğu, onun fotoğraflarını dünyanın sayılı dergilerinde daha önce görmüşlerdir.

Ama Türkiye’yi, Türk insanını onun objektifinden tanımak, bir gazeteci için ayrıcalıktır.

Onları seyredenler, İstanbul’a bir kez daha hayran olmuşlardır.

* * *

YAŞAR KEMAL bu kısacık konuşma için günlerce çalıştı, Türkçesi, İngilizcesi için çok uğraştı.

Ara Güler, fotoğrafların baskılarını kontrol etti, hepsine tek tek imza attı.

Gösterdikleri özen konusunda ayrıntıyı vermem, iki uluslararası değerimizin de, sanatlarına ve insanlara verdiği değeri simgelemektedir.

Onlar gibi bizi her yerde onurla temsil eden insanlara saygı duymalıyız.

Çünkü, bana kalırsa 1500 seçkin konuğumuz, ikisini de unutmayacaktır.

Nereye gittiniz sorusuna da, ‘Yaşar Kemal’in, Ara Güler’in memleketine’ yanıtını vereceklerdir.

Yorumlar kapatıldı.