İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

radikal: Kilisenin neresindesiniz?

Tarhan Erdem

İbadet özgürlüğü anlayışımızı değiştireceği için, kilise açılmasında karşılaşılan zorluklara sevinmeliyiz! Adnan Keskin ve Tarık Işık’ın yazdığı, ‘Kilise açabilirsiniz demek dile kolay’ başlıklı haberden
bahsediyorum (Radikal, 26 Mayıs).

Hatırlarsınız, geçen yılın temmuzunda uyum yasalarının altıncısı çıkmıştı. 4928 sayılı bu yasanın dokuzuncu maddesiyle, İmar Kanunu’ndaki ‘cami’ ibareleri ‘ibadet yeri’ olarak değiştirilmiş, imar planlarında ‘beldenin ve bölgenin şartları ile müstakbel ihtiyaçları göz önünde tutularak lüzumlu ibadet yerleri’ ayrılacağı ve ‘mülki idare amirinin izni alınmak ve imar mevzuatına uygun olmak şartıyla ibadethane’ yapılabileceği belirtilmişti.

Dünkü haberde, bu yasa maddesinin uygulanmasında çıkan zorluklar, pek güzel anlatılıyor; İsmet Berkan’ın soruları ve yorumu nelerle karşılaşacağımızı gösteriyordu: ‘Kiliseyi kim açacak? Kiliseye din görevlisini kim gönderecek? Kiliseyi kim yönetecek? Kiliseyi açma iznini kim, hangi kriterlere göre verecek?’, ‘İşte Türkiye’de işlerin karıştığı nokta tam da burası. Türkiye, kendi vatandaşlarına tanımadığı bir özgürlüğü yabancı ülke vatandaşlarına tanıyabilir mi?’

Dünkü Radikal’de laikliğin anlaşılmasına yardımcı başka yazı ve haberler de vardı: Murat Belge’nin bir gün önceki ‘İmam-hatip sorunu’ başlıklı yazısını, Türker Alkan, ‘Laiklik zor iş’ başlıklı yorumuyla irdeliyordu. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin özeti verilen kararında laiklik tanımlanıyordu.

Kilise haberine dönelim ve sayın Berkan gibi soralım: Ülkemizde yaşayan Hıristiyanlar için kiliseyi kim yapacak?

Kim yönetecek?

AKP hükümetinin, nasıl olursa olsun, bu sorulara cevabı, laiklik anlayışımızı değişime yöneltecektir. Çünkü her cevap, ülkemizde devlet işlerinin din işlerinden ayrılmadığını; devletin karar verici, yönlendirici, yapıcı, yorumcu olarak din işinin tam ortasında bulunduğunu gösterecektir.

Devlet, İslamlarla ilgili yüklendiği rolü, Hıristiyanlar için aynen üstlenemeyecektir. Devlet memurları ve daireleri herhalde, kilise yaptırmayacak, kiliseye din adamı tayin etmeyecek, ayin kitabını belirlemeyecektir.

Ben ‘Kilise açabilirsiniz’ denilmesiyle başlayan sürecin, ibadet özgürlüğünün tanımlanmasına ve anlaşılmasına yardım edeceği için seviniyorum. Öyle ya, şimdiye kadar Tayyip Erdoğan kendi inancının devlet eliyle bütün halka dayatılmasını ‘ibadet özgürlüğü’ sanıyordu. Daha geçen hafta Abdullah Gül kamu hizmetinde dini simgelerin taşınmasıyla ilgili olarak, ‘Türkiye üç yıl önceki Türkiye değil’ demişti.

Buyurunuz işte Türkiye, işte ibadet özgürlüğü; Hıristiyanlara ne hakkı veriyorsanız, bizlere de aynı hakları veriniz; devlet, Hıristiyanların ibadetine elini ne kadar uzatacaksa(!), bizim ibadetimizle o kadar ilgilensin.

Hıristiyanlar, nerede ve nasıl Hıristiyanlığı öğreniyor ve öğretiyorlarsa, Müslümanlar da İslamlığı aynı yollarla öğrensinler; Hıristiyanlıkla İslamlık devlet okulları müfredat programında farklı yer almasın.

Artık laikliğin anlatımı ve anlaşılması sadeleşecek: Yapımından yönetimine, kiliselerin devletle ilişkisinde hangi anlayış ve kurallar uygulanacaksa, camilerde de aynı kurallar geçerli olsun; hükümetimiz ve devlet daireleri, kilisenin neresinde duracaksa, camilerin de orasında dursun; ne ileri ne de geri; aynı yerde, aynı mesafede.

Yorumlar kapatıldı.