İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

hürriyet: Dönmelik

Hadi ULUENGİN

MERAK ediyorum, zaten travmalı Arabi ve Sırbi ruhiyatlar hariç, acaba komplo teorilerinin Türkiye’deki kadar rağbet bulduğu başka bir ülke halkı mevcut mudur?

Çünkü baksanıza, şimdi başımıza bir ‘Sabetaycılık’ (!) çıktı.

‘Taraftar’ ve aleyhtar’ aklı evvellerin yumurtladığı son herzeler bir alem. Meğer sonsuz sayıda Türk; bihassa da ‘beyaz’ (!) ve ‘elit’ addedilenlerinin hemen tümü soy sop itibariyle, 17. Yüzyılda ‘mehdi’liğini ilan edip sonra da kelle gider korkusuyla İslam’a geçen meczup hahamın ‘gizli mürid’lerinden iniyormuş.

İsimlerin arkasında ‘emare’ keşfeden cingöz mü ararsınız, yoksa devletin tepesinde ‘klan’ bulan ‘araştırmacı’ (!) mı istersiniz? Hepsinden ibadullah…

Zaten ben de kendi adımın ‘Sabetayist’ olduğunu öğrendim ki, yedi kuşağa çıkan familya şeceremi kim takar, böylelikle ‘derin kök’lerime (!) erişmiş oldum. Cart kaba kağıt ve lá havle ve lá kuvvete.

* * *

EN önce terminolojiyi vurgulayacağım: ‘Sabetaycılık’ diye bir deyim yoktur!

Bunu, Apo önünde ‘başkanım’ diye susta duran Yalçın Küçük uydurmuştur.

Türkçede, İzmirli hahama mürid cemaate, Kuran’ı sonra kabullenişten ötürü ya ‘dönmeler’; ya da eski coğrafi yoğunlaşmadan dolayı ‘Selanikliler’ denir. Nokta.

Nitekim ‘korku boku Selanik’ lafı da çoğunluğun kolektif hafızası tarafından, ‘dönme’lerin 1911-12 Türkiye göçüyle birlikte ve hem onların ‘frenkliğini’, hem de Sevi’nin cellat önündeki tavrını hatırlatacak biçimde, sonradan üretilmiştir.

Bu arada, 17. asır sırf Museviler için değil hem Balkan ve Orta Avrupa İsevileri; hem de tekke geleneği Muhammedileri için ‘mehdiyi bekleyiş’ çağına tekabül eder.

Mistik Yahudi ‘Kabala’sıyla anakronik Ortaçağ ‘ezoterizm’ini paketleyen Sabetay Sevi de ortama ‘cuk oturmuş’ ve Mehmet Efendi’ye dönüştükten sonra, zaten ‘mehdi’ fikrine açık Şiiliğin Rumeli varyantı olan Bektaşilikle yakınlaşmıştır.

Fakat, öyle ordu ordu ‘adam devşirdiği’ iddiası tamamen palavrasyondur.

Ve ‘dönme’ler tüm mistisizmlerdeki gibi, çok uzun süre içe kapanık biçimde ve ‘harmanlama’ bir inançla yaşamışlardır. Ama bunda ahım şahım bir şey yoktur.

Eğer, yine Musevi kökenden İberya ‘conversos’ ya da ‘marranes’lerinin ‘dönme’lerden çok önce ‘Katolik harmanlama’ya zorlandığı ve Portekiz Galiçyası’nda bunun hala sürdüğü hatırlanırsa, Amerika’yı tekrar keşfetmek abesle iştigal eder.

* * *

ÖTE yandan, ‘dönme’lerin ‘Türk modernleşmesi’ndeki önemi tartışılamaz.

Fakat arkasında ‘komplo’ aramak; ya da tam tersine ‘paye çıkartmak’, birinciler için cehaletin, ikinciler için ise ‘kimlik bunalımı’nın daniskasıdır.

Sorarım, sırtı Balkan hinterlandına ve gözü deniz ufkuna açık en kozmopolit imparatorluk şehrinde yaşayan ve ticaretin Batı’yı bilmeye zorladığı ilk burjuva kesim ‘modernite öncüsü’ olmasaydı, başka kim ve neresi olacaktı ki? Çemişkezek mi?

Ayrıyeten, Fransa’daki Alzas Yahudilerinden Protestanlığa geçenler gibi, ‘çok kültürlülüğe’ vakıf olmak sayesinde ‘elit’in yaratılması da sonsuz doğaldır.

‘Doğal’ olmayan şeylerden ilki ise ‘varlık vergisi’ dahil, ‘dönme’lere hem kamusal devletin, hem de kolektif hafızanın gizli ‘negatif ayırımcılık’ uygulamasıdır.

İkincisi, Hitler perçemli Nihal Atsız ırkçılığından, ithal anti-semitizmin ilkel İslamcılığına, öküz altında buzağı arayan zevatın ha bre komplo teorisi uydurmasıdır.

Nihayet üçüncüsü, şimdi bizzat bazı Selanik kökenlilerin ‘bastırılmış kimlik’ tepkisiyle ve pireyi deve yaparak, o komplo teorilerine yeni uydurmasyon katmasıdır.

Ve asla ‘dönme’ yoktur, çünkü özde bütün insanlar bir şeyden ‘dönmüştür’.

Yorumlar kapatıldı.