İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

hürriyet: Allah ıslah etsin

Ebru ÇAPA

Kinaye yapıyorsam iki gözüm önüme aksın…

Temennimiz son kertede iyiniyetlidir; kendisini dini bütün bir müslüman ve milliyetçi olarak addeden Vakit Gazetesi yazarı Hüseyin Öztürk, bunu da böylece bilsin…

Hani, nüvesinde bir dirhem insanlık varsa eğer, herhalde ta içinde bir yerlerde kendisinden kurtulmak istediği zamanlar çok oluyordur. Muhtemelen uykularında; ‘Ya Rab, beni bu bağnazlıktan, bu faşizan, bu düşmanca bakıştan kurtar, bana da bir nebze insan sevgisi, akıl, fikir, izan bağışla’ şeklinde sayıklıyor, rüyalarında hasbelkader demokrat bir insan olduğunu görüyordur.

Hafsala başka türlüsünü almadığı için budur yani, tahminim… Kendim için bir şey istiyorsam namerdim. Öztürk adına dilerim:

Allah ıslah etsin…

Hüseyin Öztürk’ün Eurovision ‘eleştirisi’ni okuyanlar, okumayanlara anlatsın. Hatta o makale ‘olmaması gerekene dair bir belge’ olarak, gelecek nesiller için sağlam arşivlerde saklansın… Öztürk’ün bir nev’i ‘Jirinovski üslûbuyla’ kaleme aldığı yazının tümünü buraya alıntılamak mümkün değil ki zaten gönlümüz de böyle bir şeyi çekmiyor.

Öyle bir köşe yazısı ki mübarek, Hitler’in ‘başyapıtı’ Kavgam’ı aratmıyor…

‘Ben bir Türk’üm ve Müslümanım. Bu toprakların gerçek sahibiyim, muhafazakarım, devletimi ve milletimi çok seviyorum.’

Makale böyle başlıyor ve şu minvalde devam ediyor: ‘Bu sahiplenmelerimle Eurovision şarkı yarışmasını izledim. Tam bu satırları yazarken Türkiye’yi temsil eden ‘Ermeni asıllı’ şarkıcı çıktı ve ‘bütün Türkler’den destek beklediğini’ ifade eden mesajıyla şarkıya girdi. Herhalde kendisini Türk kabul etmiyor. Şarkıyı seslendiren Athena grubunun, Beyoğlu, Tarlabaşı’nda yatıp kalkan yabancı uyruklu esrarkeş ve eroinman tiplerden farkı yoktu. İnsan gece onları sokakta görse korkudan herhalde altına eder.’

Öztürk, niyeyse Athena’nın Avrupa’nın muhtelif ülkelerinde yaşayan Türkler’e seslendiğini hiç hesaba katmıyor. Athena üyelerinin ‘Ermeni asıllı’ olduğundan çok emin ya, mevzuyu direkt oraya yontuyor. Gökhan ve Hakan, Ermeni midir, değil midir, biz tabii milletin ırkını, soyunu, sopunu, tabiyetini kurcalamaya Öztürk kadar meraklı olmadığımız için tam olarak bilemiyoruz. Ve her şey bir yana, onun adına biz utanıyoruz. Pesss be kardeşim, Ermeni’yse de Ermeni’dir… Bu senin içindeki nasıl tuz ruhunu andıran bir nefrettir?

Öztürk ayağını gazdan çekmeden devam ediyor: ‘Geçen yıl birinci olan Sertab Erener’i de bu vesileyle izledim. Kadın korku filmlerinde tabuttan çıkan ceset gibiydi. Bayan ya aynaya bakmasını bilmiyor ya da etrafındakiler kadını rezil etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu kadar çirkin bir kadın ilk defa görüyorum, çirkinliğini gizlemek için soyunmuş falan ama o surata bakarak onun vücudunu kim ne yapsın? Sertab Erener’in arkasında dönen adamlara da bir anlam veremedim. Ayrıca Sertab Erener de ‘sabetayisttir.’ O ruhtan yoksundur. Bu yüzden ‘semazenlere’ saygımı ve sevgimi yitirdim. Artık hiçbir sema töreni ve hiçbir semazen beni ilgilendirmiyor, sanırdım ki bu işin manevi bir boyutu var, demek ki yokmuş.’

Onlar Ermeni, öbürü Sabetayist, yetmiyormuş gibi keş ve çirkinler… Bu arada gazetedeki kelle fotoğrafından Öztürk’ün dünyanın en yakışıklı elemanı olduğunu (!) görüp had safhada etkileniyoruz! Benim diyen moda fotoğrafçısı, beyefendi çekimine model olsun diye sıraya girer! Bu arada, maneviyat mı dediniz? ‘Kim olursan ol gel’e ne oldu, söyler misiniz?

Bitmiyor… Öztürk, rasist ve faşist metnini, aman eksik kalmasın diye, seksist bir saldırıyla bağlıyor. Mevzuata tüy dikiyor:

‘Aşağılık kompleksinden kurtulamayan ülkelerden biri de Bosna Hersek’ti. Bosnalılar 24 ülke içerisindeki en rezil ülkelerden biriydi. Bosna’yı bir homoseksüel temsil ediyordu. Bosna’daki savaş sırasında biz bunlar için mi kendimizi parçaladık? Eğer öyleyse kendime bir kere daha acıdım ve çok salak olduğumu peşinen kabul ediyorum.’

Ne yalan söyleyeyim, beyefendinin koca metin boyunca tek bir mákûl kelám etmediği iddia edilemez. Şahsen, son cümlesine sonuna kadar hak veriyorum. Adamın, konu kendisi olduğu zaman, hasbelkader şuura geldiği kesin.

Ne diyelim? Allah’ın hakkı üçtür derler. Duamız belki tutar hesabına, son bir kez daha tekrar edelim: Allah ıslah etsin…

Yorumlar kapatıldı.