İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

milliyet: Yırtık yarı

Güneri Cıvaoğlu’nun

Paris’in Sen kıyısına bağlanmış, Fransızların peniş dedikleri nehir teknesi piyanist Hüseyin Sermet’in stüdyosudur. Orada Ermeni kökenli Marc Buker ile yarattıkları ve hayata geçirdikleri “BARIŞ KONSERİ” sihirli bir mesaj oldu. Anlatayım…

Harikulade bir yaratıcılık… Sahnede Kıbrıslı Rum, Yunan, Ermeni ve Türk…İranlı, Arap ve İsrailli… Timor ve Sri Lankalı sanatçılar… Hepsi de genç. Yaşamları uluslararası ödüller alarak akmakta. Küresel ünlüler.

Ulusları birbirlerine karşı olmuş. Hatta savaşmış. Ama onlar “Barış Konseri”nde birlikte müzik yaptılar.

“Çatışan ulusların, müzik diliyle barış diyaloğu kuran sanatçıları” olarak seçilmişler. Birer simge …

Haftanın başında salı gecesi Paris – UNESCO’da unutulmaz bir gece yaşattılar.

Bu güzelliğin öyküsü şöyle.

Nehir teknesinde Türk piyanist

Hüseyin Sermet, Türkiye’nin en iyi piyanistlerinden. Paris, Sen kıyısına bağlı bir nehir teknesini stüdyo haline getirmiş.

Orada piyano çalışmalarını yürütüyor. Dünyanın pek çok metropolünde konser vermiş.

Boğaziçi Üniversitesi’nde de öğretim üyesi.

Fransa’da yaşıyor. Fransız vatandaşlığı önerilmiş. Almamış.

Teknede, dostu, Türkiye Ermenisi Marc Buker ile “Türkiye – Ermeni dostluğu için katkılarda bulunmak üzere” bir dernek kurmaya karar veriyorlar. Müziğin diliyle iki ulus arasında, sevgi ve barış ortamı oluşturacaklar…

Marc, Paris’te büyük bir uluslararası şirketin üst düzey yöneticisi.

Çevresi var.

Hüseyin Sermet de Türkiye’de ve dünyada etkili olabilecek isim.

Peki kuruluşun adı ne olacak?

Buluyorlar….

“FRAT.”

Türkiye’nin doğusunda akan FIRAT’la karıştırılmasın.

“FRAT” Fransızca “kardeşlik” anlamına gelen “FRATERNITE” kelimesinin kesilmiş ilk yarısı.

Yani…

Şimdiki durum.

Tehditler

Bu girişimi Paris’teki Ermeni diasporası haber alınca gök gubbe, Hüseyin Sermet ve Marc Buker’in başlarında patlıyor.

Tehditler…

Engellemeler…

Dehşet senaryoları…

Hiçbir girişimleri ilerleme olanağı bulamıyor.

Sanki görünmez bir el, her şeyi engelliyor.

Bu bir süre böyle gidiyor… Daha doğrusu “gitmiyor…”

Sonunda, gene aynı amacı ama çok daha geniş bir vizyonla hedef alan bir yenilenme için karar veriyorlar.

FRAT’ı kapatıyorlar.

Onun yerine ADAP’ı kuruyorlar.

Açık adı “Association des artistes pour la paix. Yani… Barış için Sanatçılar Birliği…”

İşte salı gecesi Paris UNESCO’da izlediğimiz BARIŞ KONSERİ böyle bir tohumun rengarenk açmış çiçeği.

Ermeni diasporası buna – hiç değilse şimdilik – engel olamamış.

Buket

Sahneye ikişer dörder geliyor, klasik müziğin rüya gibi yorumlarını birlikte sunuyorlardı.

Bu gruplaşmalar da bilinçli seçilmişti.

Örneğin…

Türk – Ermeni – Rum – Yunan piyanistler birlikte çaldılar.

Ya da…

Arap – İranlı ile Türkiye Musevisi ve İsrailli…

Birbiriyle çarpışan Sri Lanka’dan Shani Diluka piyanoda ve Timor’dan Ashan Pillai kemanda güzel bir uyum içindeydiler.

Alkışlara el ele eğilirken zaman zaman birbirlerine gülümseyerek bakıyorlardı. İşte insanlığın olması gereken gerçeği.

Tüm salon bu muhteşem gecenin sonlarını ayakta izledi.

Sanata ve “kutsal” amaçlarına saygıydı bu.

Gösterileri başka ülkelerde de sürecek.

Bu yakınlaşma, daha sonra gittiğimiz bir lokantada sahneden yaşama indi.

Yorumlar kapatıldı.