Bilindiği gibi vakıflarımızın seçimlerinde gerek seçmenlerin gerekse yönetim adayı olan kişilerin aynı vakfın seçim çevresinde ikamet etmesi istenmesi seçim çevresinde az sayıda cemaat mensubu bulunan vakıflarımızı zor durumda bırakmaktaydı.
Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob II, durumu Başbakanlığa, İçişleri Bakanlığına ve İstanbul Valiliğine birer yazıyla bildirerek, soruna bir çözüm bulunmasını istemişti.
Soruna çözüm bulmak amacıyla İçişleri Bakanlığı, seçim çevresini genişletmek isteyen vakıfların İstanbul Valiliğine müracaatlarını müteakip, Valilikçe yapılacak araştırma sonucunda cemaat yetersizliğinin belirlenmesi durumunda vakfın yönetim kuruluna seçilecek kişilerin seçim bölgesinde ikamet etme zorunluluğunun kaldırılarak İstanbul sınırları içinde ikamet etmesinin yeterli sayılmasını öngören bir emir vermiştir.
Bu emri vakıf yöneticilerine bildirmekle görevli Azınlık Büro Amirliği polis memurları, vakıf temsilcilerini Emniyet Müdürlüğü Azınlık Bürosuna çağırarak kendilerine herhangi yazılı bir belge vermeksizin imza karşılığı sözlü bildiride bulunmuşlardır.
Bu bildirim üzerine bazı cemaat vakıfları seçim çevreleri ile ilgili olarak Valiliğe müracaat etmişler ve yapılan araştırmalar neticesinde kendilerine yöneticilerini tüm İstanbul genelinde seçebilecekleri bildirilmiştir.
İç İşleri Bakanlığının emrini sözlü olarak 27.04.2001 tarihinde tebliğ alan Kartal Surp Nişan Ermeni Kilisesi vakfı yönetim kurulu 23.09.2002 tarihinde İstanbul Valiliğine müracaatla seçim çevresinin genişletilmesini talep etmiştir. Bu talepleri “makul süre içerisinde” talepte bulunulmadığı ileri sürülerek Valilik tarafından reddedilmiştir.
Surp Nışan Kilisesi Vakfı yönetim kurulu vekili Av. Diran Bakar, Vakfın seçim çevresinin İstanbul genelinde olması yönünde yapılan başvurunun makul sürede talepte bulunulmadığından bahisle reddedilmesine ilişkin işlemin, makul sürenin ne olduğunun bilinmediği, bu sürenin hak düşürücü bir süre olarak uygulanmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, iptali için İstanbul İdare Mahkemesinde bir dava ikame etmiştir.
İstanbul 1. İdare Mahkemesi yargılama sonucunda aşağıdaki kararı vermiştir “Söz konusu vakıfların yönetilme kuralları, süreleri ve yaptırımları önceden belirlenecek bir düzenleme ile idare edilmesi hukuk devletinin bir zorunluluğudur. Bu durumda vakıfların hangi sürede bu değişiklikten yararlanmaları gerektiği,başvurmaları halinde ne gibi işlem yapılacağı önceden belirlenmesi ve duyurulması yönünde düzenleyici işlemler yapılması gerekirken makul sürede davacı vakfın başvurmadığından bahisle işlemin reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.”
Yorumlar kapatıldı.