İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

yenişafak: Meğer fişleme yokmuş…

Ali Bayramoğlu

Fişleme-izleme faaliyeti var mı, yok mu? Uygulama yasal mı değil mi? Genelkurmay Başkanlığı’na göre hem var, hem yok; hem yasal, hem keyfi…

Nitekim Genelkurmay’ın konuyla ilgili açıklamasında iki yön var.

“Bir yön” şunları söylüyor…

1. Planın ya da talebin sadece üç maddesinde sıkıntı bulunmaktadır (yazar ve düşünürler; AB ve ABD yandaşları; internet, sosyete grupları). Bu sıkıntı da verilen bir emirden değil karargah subaylarının teknik hatasından, eğitim zafiyetinden kaynaklanmaktadır, bunlarla ilgili tedbir alınacaktır.

2. Buna rağmen bu yönde bir fişleme olmamış, konu saptırılmıştır.

Açıklamanın bu yönü merkez medyayı rahatlatmış durumda.

Bu bir ölçüde doğal; sonuç olarak “bu işe girişenlere geri adım attırıldı”, meşruiyetleri zedelendi. Sürdürülen ya başlatılacak “benzer uygulamaların önü bir ölçüde tıkandı”. Daha önemlisi, ordu içi farklılaşmada Genelkurmay Başkanlığı bir kez daha duruma hakim olan taraf oldu. Genelkurmay Başkanlığı’nın soruna yaklaşım biçimi ve bu yaklaşımın gördüğü genel kabul “ordu içi gerginlik endişelerini de, şeytan def etme kabilinden şimdilik rafa kaldırmaya yaradı”.

Ancak bir de açıklamanın, medyanın göz ardı ettiği, işin özüne gönderme yapan, ordu içi grupların faaliyeti kadar devlet işleyişinin askeri yapısını vurgulayan “diğer yön”ü var.

Bu yönüyle açıklama şunları söylüyor:

1. Bir askeri komutanlık tarafından kaymakamlara gönderilen yazı garnizonların hazırladığı Emniyet Asayiş Planları’nın geliştirilmesi amacıyla yazılmıştır; yani “rutin”dendir.

2. Valiler asayişinden sorumlu oldukları illerdeki asayiş olaylarını önleyemezler ya da önleyemeyeceklerini anlarlarsa en yakın askeri birliklerden yardım isterler; yani “kanun hükmü”dür.

3. Bu tür durumlarda görev alan askeri birliğin görevini başarabilmesi için önceden plan (Emniyet Asayiş Planı) hazırlaması, bunu yapabilmek için çeşitli olaylar hakkında bilgi toplaması, bu bilgilere göre gerekli çalışmaları yapması zorunludur; yani “doğal”dır.

4. Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında İl İdaresi Kanunu’nun uygulanmasına yönelik imzalanmış protokol bilgi toplamayı, gerekli çalışmaları yapmayı öngörmektedir, yani “yasal”dır.

Sorun da işte buradan, özellikle 3. ve 4. hususlardan doğmaktadır.

Bir kere, bir birimin, özellikle “askeri bir birliğin çeşitli muhtemel olaylar, olaylara destek verebilecek kişi ve kurumlar, görüş ve düşünceler üzerine bilgi toplaması, değerlendirme yapması ve bunu gerçekleştirirken mülki ve adli amirden bağımsız davranarak her tür idari ve hukuki denetim dışında kalması, keyfi uygulamalara zemin hazırlaması demokratik rejimlerde kabul edilemez bir uygulama”dır.

Devleti olduğunun ötesinde yüceltip, siyaset ve toplumun efendisi görerek, eğitimden yargıya, din görevlilerinden sağlık personeline kadar “kendi devlet memurlarını izlenmesi gereken sadık kul ya da potansiyel tehlike olarak değerlendiren”, güvenlik kavramını geniş ve muğlak olarak tanımlayan bir “gelenek”te bu tür uygulamalar “mülki amirin asker taleplerine göre hareket etmesi”, daha doğrusu “devletin fiili işleyişinin askerileşmesi” sonucunu yaratırlar.

Nitekim yaratıyorlar ve yarattılar.

Bu uygulama Türkiye’de daha önce vahim sonuçlara yol açmıştır. Örneğin 28 Şubat sürecinde Silahlı Kuvvetler siyasi ve keyfi değerlendirmesi çerçevesinde, bildiride adı geçen EMASYA birlikleri ve planlarının kişi ve kuruluşları takip etmek fişlemek için devreye girdiklerini gösteren bir çok belge vardır.

Aynı süreçte, Refah-Yol hükümetinin devrilmesinden hemen sonra “İçişleri Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı arasında imzalanan, bu köşede daha öncede yayınladığımız, Genelkurmay’ın son bildirisinde adı geçen protokol” bu amaçla imzalanmıştır.

Bu yolla kamu alanının denetlenmesinde mülki idare bir tür devreden çıkarılmış, askeri birimlere gerekli gördükleri durumlarda mülki amirden talep gelmeden müdahale etme ve değerlendirme yapma yetkisi verilmiştir.

Tek cümleyle özetlemek gerekirse, bu protokolle uygulamada “mülki amir emir alan”, “askeri birim emir veren” makam haline dönmüştür. Diğer taraftan “toplumsal olaylara müdahale etme ilkesinden hareketle topluma uzanan denetimsiz ve yasa dışı bir istihbarat faaliyeti meşrulaştırılmıştır”.

Şu hususun sıkça altını çiziyoruz:

Devlet yapısının sivilleşmesi yetmez, devlet işleyişinin de sivilleşmesi gerekir.

Unutmamak gerekir ki, devletin işleyişinin sivilleşmesi için Genelkurmay Başkanı’nın iyi niyetli olması hiçbir şey ifade etmez.

Anlayana…

Yorumlar kapatıldı.