İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

radikal: Fişlenme, `kanunsuz emir´

Turgut Tarhanlı

Değişik toplum kesimlerinin fişlenmesine ilişkin Kara Kuvvetleri Komutanlığı, 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı’nın talimatı günlerdir basında tartışma konusu. Talimatın hazırlanış amacının ve bunun ortaya konuluş biçiminin, gerçeklerden ne kadar uzakta olduğu açık. Bu nedenle
metnin bir kara mizah örneği olduğu bile söylenebilir.

Fakat hiç unutulmaması gereken bir gerçek var: Bu metin, hukuken resmi bir idari işlemdir. Türkiye idaresi adına yapılmıştır. Daha genel bir ifadeyle, devlet adına yetki kullanan kişilerce kararlaştırılmış ve uygulamaya konulmuştur. Devlet işlemlerinin, herkesin keyfine göre karara bağlayacağı bir anlayışla yürütülmediği kabul edilir. Bu nedenle, devlet
idaresi adına yapılan tüm işlemlerin ve tüm eylemlerin belli hukuki dayanaklara sahip olması gerekir. O devlet, demokrasinin hâkim kılındığı bir siyasi rejime sahipse, bu durumda o hukuki dayanakların da, demokrasi ve insan hakları ölçütlerine uygunluğu aranacaktır. Demokratik bir düzende, bu esaslara aykırılıkların öncelikle yargı önünde, ama toplumsal zeminde de sürekli olarak denetlenmesi gerekir ve uygulamanın bu denetime uygun bir yönde gelişimi hedeflenir.

Peki, istihbarat faaliyetleri, bütün bu hukuki esasların dışında mıdır? İstihbarat faaliyetlerinin amacını oluşturan konular, hukuk ve demokrasi bağlamı dışında mı değerlendirilmelidir?

Genellikle, istihbarat faaliyetlerine, bunun doğası gereği bir gizliliğin hâkim olduğu malum. Ama bir demokraside, bu gizli yürütülen faaliyetlerin bile, o ‘kabul edildiği varsayılan’ esaslara aykırı olması düşünülebilir mi? Özellikle o istihbarat faaliyeti, başka devletlere yönelik olmaktan çok, devletin kendi toplumuna yönelmişse. Bu faaliyetlerin yürütülme tarzına ilişkin ilkeler, aslında hiç de belirsiz değildir. Bu düşüncenin aksi, çok açık olsa gerek: Bu tür faaliyetlerin ‘gizli’ olmasına bağlı bir konfordan yararlanarak, ‘başarı’ya ulaşma hırsının o kamu görevlisini alıp götüreceği yerler, herhalde bilinmeyen bir durum değil. Birkaç yıl öncesinin, yeterince aydınlık bir sonuca bağlandığı hâlâ tartışılır olan Susurluk skandalı karşımızda duruyor.

Devlet aygıtlarının elini güçlendirme aracı istihbarat faaliyetinin kuşku uyandıracak bir biçimde kullanılmasının bin bir bahanesi bulunabilir. Ve bu nedenle yürütülen mücadeleye kutsal bir nitelik verildiği bile görülebilir. Ancak bu nedenler gelecekte de hiçbir zaman tükenmeyecek. Bunun aksi bir toplumsal düzeni gizliden gizliye kurma iddiası bir ütopyadır. Ya da Murat Belge’nin haklı vurgusuyla, aslında topluma karşı olmaktır.

O halde, bu talimatı nasıl değerlendirmeliyiz? Eğer devletin tüm faaliyetlerini hukuk çerçevesinde değerlendirmemiz gerekiyorsa, ilkin Anayasa’ya bakılabilir. Orada, Türkiye devleti, ‘insan haklarına saygılı’ bir devlet olarak nitelenir. Ayrıca, hak ve özgürlüklerin sınırlanmasında, ‘demokratik bir toplum düzeninin gerekleri’ne ve ‘ölçülülük ilkesi’ne aykırı olmama koşulu vurgulanır. Bundan kasıt, daha önce sürekli tartışma konusu olan, ‘mevcut ve yakın tehlike’ ölçütüdür. Yani bir kişinin, ancak bu ölçüte uygun bir tehlike oluşturan hareketinin sınırlamaya konu olmasıdır. Elbette, bu sınırlama işleminin kendisi de, hukuk önünde bir denetime tâbi olmak kaydıyla.

Tartışma konusu talimat, genel olarak hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahale niteliği taşıdığı için, öncelikle Anayasa’nın koyduğu bu ölçütleri, bizzat devlet aygıtlarının umursamadığı sonucunu doğuruyor.

Ama konu, kanımca başka bir açıdan da değerlendirilmeli: Anayasa’nın (madde 137) açık bir kuralı olan ‘kanunsuz emir’ ilkesi de bu talimatla ihlal edilmiş görünüyor. Talimat, özü itibarıyla ayrımcılığı teşvik ve hukukun ihlali niteliğine sahip olduğu için, bu madde bağlamında da değerlendirilebilir. Buna göre, ‘Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.’ Anayasa’daki istisnaların da, bu bağlamda etkili olmadığı kanısındayım.

Sonuçta yapılacak bir şey kalıyor: Talimat metni kamuoyunca öğrenildiğine göre, idari yargıda, onun iptali amacıyla bir dava açmak. Metnin içeriği, bu konuda yürütmenin durdurulmasını talep etme olanağı da verecektir.

Yorumlar kapatıldı.