İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

zaman: Fişleme 28 Şubat’ın uzantısı

MUSTAFA ÜNAL

Kamuoyu birkaç gündür Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın İstanbul’da ortaya çıkan ‘sosyetik fişleme’ yönergesini anlamaya çalışıyor.

Ama anlayabilene aşk olsun. Son iddia; fiş formunun bütünüyle ABD ordusunun çalışmalarından kopya edildiği, Ku Klux Klan’ın tercüme kazası olduğu…

Haberi duyan herkes şaşkın. Nasıl olmasın ki. Acaba büyük bir şaka olabilir mi? Genelkurmay ‘doğru’ dediğine göre şaka da değil. Yönergenin hedef kitlesi çok geniş; Avrupa Birliği ve ABD yanlılarından azınlıklar ve sosyete gruplarına kadar uzanıyor. Herhalde 70 milyonluk ülkenin 69 milyonu fişlenecekler kapsamına giriyor. Geriye kalan 1 milyonun durumu da tartışılır.

Anketler ortada. Türkiye’nin yüzde 80’i Avrupa Birliği’ne girmek istiyor. Başta Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök Avrupa Birliği taraftarı. Sonra Amerika Birleşik Devletleri Türkiye’nin hasmı değil ki… yıllardır stratejik müttefiki.

Neredeyse Doğu Perinçek dışındaki toplumsal hareketlerin tümü potansiyel suçlu. Yönerge kaymakamların önünde ve geçerliliğini koruyor. İptal edildiğine dair şu ana kadar açıklama yapılmadı. Ne olduğunu anlamaya çalışanların arasında Genelkurmay Başkanlığı da var hükümet de.

Neresinden bakılırsa bakılsın yönergenin uygulama imkanı yok. O kadar insanı yazmaya ne fiş yeter, ne form. Sonra dosyaları saklayacak arşivler de yetersiz kalır.

Böyle anlamsız uygulamalara bu ülkede olağanüstü dönemlerde rastlanır. 28 Şubat sürecinde olduğu gibi. Hatırlanacaktır, Batı Çalışma Grubu sokaktaki köftecilerden berberlere kadar herkesi kategorize ederek fişlemişti.

Dün bir gazete Bursa’nın eski, laiklik hakkında keskin görüşleriyle bilinen valisi Orhan Taşanlar’ın ‘irtica eğilimlisi’ olarak fişlendiğini belgesiyle birlikte duyurdu. Taşanlar 28 Şubat kararlarını acımasızca sahada uygularken birileri bizzat kendisini ‘sakıncalı’ sınıfına sokmuş.

Şöyle düşününce denebilir ki Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın yönergesi olsa olsa o dönemin uzantısıdır. Feshedilen Batı Çalışma Grubu’nu Kara Kuvvetleri’nde yeniden diriltme çabası olabilir. Devletin içinde Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunda yol almasını hazmedemeyen, Kopenhag kriterlerinin Türkiye’ye taşınmasını içine sindiremeyenler, dolayısıyla kıpır kıpır yerinde duramayanlar var. Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın bir önceki görevi Jandarma Genel Komutanı idi. Jandarma kır polisi demek. Görevleri arasında istihbarat toplamak da var. Acaba eski görevinin refleksi olabilir mi? Jandarmanın bu kadar kapsamlı fişleme yapacağını sanmıyorum.

Gerçi son zamanlarda Jandarma’da bazı hareketliliğin yaşandığı gözleniyor. Daha çok 28 Şubat dönemini hatırlatan çalışmalar. Sözgelimi 20 gün önce Ege Bölgesi’nde bir ilçenin jandarma komutanı özel bir okulun yönetimine yazdığı yazıda ‘Yapılacak bir çalışmaya esas olmak üzere müdür, öğretmen ve öğrencilerin nüfus bilgilerini göndermenizi rica ederim’ dedi. Fişlemenin bir başka tezahürü.

Fişleme haberini okuduğumda aklıma hemen geçen yıl emekli olan Birinci Ordu Komutanı Çetin Doğan’ın ‘Herkes takip edilecek.’ dediği toplantı geldi. Duydukları karşısında şaşkına dönen toplantıya katılanlardan biri, Genelkurmay, Cumhurbaşkanlığı ve MİT’e ihbar mektubu yazmıştı. Mümkün ki fişleme Doğan Paşa’dan beri yapılıyor. Kamuoyuna yeni yansıdı.

Türkiye Avrupa Birliği’ne doğru dolayısıyla çağdaşlığa yol alırken komünist dönemin karanlık ülkelerini hatırlatan köhne yöntemlerle kendi insanını takip ederek fişlemek doğrusu hiç yakışık almıyor. İstihbarat da bu değil. Büyük devlet olmak istihbaratın gücünden geçer. Ancak istihbaratın, yerinde ve sağlıklı yapılması gerekir.

Yorumlar kapatıldı.