İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

radikal: Fişleme, alt düzey bir işgüzarlık mı?

İsmet Berkan

Son olarak ortaya çıkan fişleme belgesinin üzerinde İstanbul’un Anadolu yakasında konuşlu 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı’nın ismi ve bu tugaydan kurmay başkanvekili bir binbaşının adı var.

Baştan beri bu belgenin Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na ait olduğunu, bu komutanlığın genel bir uygulamasının delili olduğunu söylüyoruz. Gerek Türkiye’de bürokrasinin ve gerekse Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yazışmaların nasıl yapıldığını bilenler için böyle bir sonuç çıkarmak son derece doğal ve kolay.

Ama dünkü iki köşe yazısına farklı iddialar yansıdı. Bunlardan birincisi Hürriyet’in Ankara Temsilcisi Sedat Ergin’di. Ankara’nın en güvenilir ve en dikkatli gazetecilerinden biri olan Sedat Ergin, tamamen kuramsal bir ihtimal olarak fişleme konulu genelgenin Ankara’daki Kara Kuvvetleri Karargâhı’ndan çıktıktan sonra yerel bazı komutanlar tarafından değiştirilmiş ya da içeriğinin belirlenmiş olabileceğini yazdı dün.

Tamamen mantık yürütünce ve pür mantık uyarınca elbette böyle bir ihtimal var ama acaba bu ihtimalin olabilirliği mevcut yazışma yöntemi bilgileri içinde yüzde kaçtır? Fazla yüksek olacağını sanmıyorum. Yazısından anladığım Sedat Ergin de buna fazla ihtimal vermiyor.

Aynı konuya eğilen ikinci bir köşe yazısı, Milliyet gazetesinin Ankara Temsilcisi Fikret Bila’ya aitti. Yine Ankara’nın titiz ve güvenilir gazetecilerinden biri olan, özellikle son dönemde askeri kaynaklı çok sayıda atlatma habere imza atan Fikret Bila, neredeyse kesin biçimde uygulamanın yerel olduğunu yazıyordu.

Fikret Bila’nın sahip olduğu bilgilere sahip değilim ama salt akıl yürütme yaptığımda bile nedense bana fişleme uygulamasının yerel olabileceğine pek ihtimal vermiyorum.

Nitekim Genelkurmay Başkanlığı’nın fişleme haberi Hürriyet gazetesine yansıdığı gün bir açıklama yapmış olması ve açıklamanın içeriği de, uygulamanın yerel bir uygulama olduğunu doğrular nitelikte değil. Tam tersine, açıklamanın hızından ben uygulamanın hem genel olduğu hem de ilk kez bu yıl yapılmadığı sonucuna varıyorum. Belli ki kişiler ve gruplar hakkında istihbarat toplama faaliyeti bir süreden beri yapılan hemen hemen rutin bir uygulama.

Belki de uygulama bu denli rutin olduğu için, hakkında istihbari bilgi istenenlerin arasında cinsellik gruplarının, felsefi grupların vb. olması artık bu yönergeleri onaylamak durumunda olan kimsenin dikkatini bile çekmemiş, “Böyle saçma şey olur mu” diyen kimse çıkmamış.

Yalnız, elbette ‘sosyete’nin ya da ‘sanatçıların’ veya ‘AB ve ABD yanlısı kişilerin’ fişlenecekler listesinden çıkarılması ya da listeye alt düzey bir inisiyatif ile girmesi, fişleme olayının kendisinin vahametini ve yasadışılığını değiştirmiyor. Fişleme, yönergenin baş kısmında olduğu gibi sadece bölücü terör örgütü ve irticai kesimlere karşı yapılacak olsaydı da yine yasadışı, yine demokrasi dışı olurdu.

* * *

Son bir not: Hükümet ya da İçişleri Bakanlığı dün de söz konusu Kara Kuvvetleri Komutanlığı fişleme genelgesinin iptal edilmesi ya da yerel mülki amirler tarafından yok sayılması yönünde bir resmi-gayriresmi açıklama yapmadı.

Yorumlar kapatıldı.