İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

radikal: Askerli demokrasiye dair

Hakkı Devrim

Türkiye’de askerin Cumhuriyeti ve onun temel ilkelerini nasıl benimsediğini biliyoruz. Durumdan görev çıkarma anlayışı ve uygulaması hakkında fikir sahibi oluşumuz da kırk yıllık bir maceradır.

Türk halkının en güvendiği kuruma mensup olanların demokrasi anlayışı, sivil siyasete ve yönetime bakışı konusunda tereddütten öte endişelerimiz var.

Öteden beri «askerli demokrasi» diye ifadeye çalıştığım, batılı gerçek demokrasilerde örneğine pek rastlanmayan kusurlu düzenimiz, yıllar var ki açık yüreklilik ve cesaretle tartışılmaya muhtaç. Çok partili düzenin, sağlıklı partilerin ve gerçek demokrasinin ülkemizde de kurulup yerleşmesine engel bir meselemizdir, bu… Yeni bir hal değil. Yenilik, benimsemeye çalıştığımız AB ilkeleri ile Türkiye’ye özgü «askerli demokrasi» arasındaki uyuşmazlığın su yüzüne çıkmış olmasında.

KKK’nın fişleme talimatıyla demokrasi kusurumuzun adamakıllı göze batar hal aldığını söyleyebiliriz. Avrupa’sıyla, Amerika’sıyla dünyanın, Türkiye’de olup bitenleri alıcı gözle seyrettiği de cümlenin malumudur. Sanırım, meseleyi ciddiyetle ele alma noktasına gelip dayandık.

Açıklama adlı geçiştirme üzerinde uzun uzun durmanın bir anlamı yok. Askerin -ve dahi- siyasetin meseleye serinkanlılık ve ciddiyetle eğilmelerini beklerken, gazetecilerin de kendilerini bir özeleştiri süzgecinden geçirmeleri gerekir, gibime gelir.

Dün burada, fişleme talimatı üzerinde duran köşeyazarlarının dökümünü verdim. Yeni Şafak’ta «Kronik Medya» köşesi, bir adım daha atarak, ayrı ayrı gazetelerin hadise karşısında takındığı tavrı işaret etti. Basınımızda bir süredir, okur temsilcisi uygulamalarında ifadesini bulan özeleştiri cesaretinin yeni bir örneğiydi. «Kronik Medya» yılın haberine çok mesafeli duran üç gazetenin adını veriyordu: Sabah, Cumhuriyet ve dün 9’uncu sayfasında Kürşat Bumin ile Alper Görmüş’ün «Kronik Medya»sının da yer aldığı Yeni Şafak. Kıvançla kaydediyorum.

Gazete okurlarından köşeyazarlarını da bu gözle değerlendirmeleri beklenir. Bu çok önemli meselemizin kıyısına sandal yanaştırmak hiç işine gelmeyenler olacaktır. Benim ne diyeceğini merakla beklediklerim var. İçlerinden bu sıkıntılı konuda bizi neşelendirecekler bile çıkabilir.

«Ne kaa köfte, o kaa ekmek» diye bir Rumeli deyişimiz var. Basında da geçerli: «Ne kaa okur, o kaa gazete ve gazeteci!».

Yorumlar kapatıldı.