İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

sabah: Demokrasiye ve vatandaşa taciz ateşi!

Umur Talu

Genelkurmay “düzeltilecek” dedi ama, “düzeltilecek gibi” değil. CHP konuyu Meclis’e taşımaktan vazgeçmemeli, AKP de Meclis çoğunluğunu seferber etmeli.

Ve “Kara Kuvvetleri Komutanlığı” kaynaklı fişleme rezaleti için, bağlı olduğu Genelkurmay da, onun bağlı olduğu Başbakanlık da kamuoyunun önüne ciddi bir araştırma ve soruşturmayla çıkabilmeli.

* * *

Son zamanların en iyi, “iyiliği” vahametinden kaynaklanan en önemli haberlerinden biriydi, Necdet Açan’ın Hürriyet’teki manşeti.

Kara Kuvvetleri, askeri birimlerle kaymakamlıklara form göndermiş, insanların “AB, ABD yanlısı olup olmadıklarına, etnik kökenlerine, servetlerine, tüketimlerine, internet üstündeki gruplaşmalarına, sanatçı, yazar, düşünür kimliklerine, tarikat ilişkilerine, masonluk bağlantılarına… Cinsellik, meditasyon, uyuşturucu gibi eğilimlerine”, hatta “maksadı belirsizlik” hallerine göre fişlenmelerini talep etmişti.

İzlenmesi istenenler arasında, ABD’nin ırkçılık kalıntısı, zenci düşmanı “Ku Klux Klan” örgütü de vardı ki…

Tabii, biri yanlışlıkla “KKK”yı “Ku Klux Klan” diye açmamışsa… Yahut, başa çuval geçirme gibi küstah ABD tavırları böyle bir endişe yaratmamışsa!

* * *

Polemiğe girip “saçmalıklar” üstünde durmak da mümkün:

“ABD yanlısı” tezkere geçsin diye niyet belirten komutanlar, emekliliklerinde büyük şirket gruplarına intisap eden ve böylece sosyeteye de adım atan eski askerler, AB’den yana tavır beyan eden MGK üyeleri, Cumhurbaşkanı, bakanlar ve Genelkurmay yetkilileri de dahil, fişlenecek miydi?

Mesela, 600 küsur milyon dolarlık tank ihalesinin İsrail’e verilmesi için uğraşanlardan da şüphelenilecek miydi?

Ama asıl vahamet “saçmalık”ta değil, ciddiyetinde yatıyor.

Salt, İçişleri ve devlet temsilcisi olan kaymakamların “askeri istihbarat”a yazılmasında değil…

Birilerinin, rütbe ve güçlerinin saygınlığını ve askeri de olsalar “kamu görevlisi” niteliklerini istismar ederek, vatandaşlara karşı “sınır ötesi harekat” düzenleyebilmelerinde.

Kanıtlanmamış, yargıda mahkum edilmemiş, hatta yasalarda bulunmayan “suçlu, hain, şüpheli kişi” tanımları ve zanlarıyla, devlet görevlilerinin zamanını, aklını, korkusunu, ön yargılarını, toplumun ve bireylerin hayatının üstüne seferber edebilmelerinde.

Demokratik hak ve özgürlüklerini, demokrasi kültürünü ve olgunluğunu geliştirme aşamasındaki bir toplumu, hatta devletin ve hukukun yeniden yapılanma sürecini, “baştan kara bir bölücülük ve ayrımcılık”la gölgeleme cüreti gösterebilmelerinde.

* * *

Türkiye, 12 Eylül mirası anayasada dahi yazılı olduğu gibi, “demokratik hukuk devleti” ise; asıl üç kuvvetin, yasama (muhalefet de dahil parlamento), yürütme (hükümet) ve yargının, bu vahim girişimin üstüne gitmeleri…

Sivil toplum örgütleri ve medyanın tavır alabilmesi…

Anayasal görevinin idraki içindeki bir Genelkurmay’ın ise, Anayasa’daki birçok temel hak ve özgürlüğün ihlali olan fişlemenin sorumlularını ayıklayabilmesi gerekir.

Bunları söylemek için, insanın ABD ya da AB yanlısı, sosyete mensubu yahut diğer “şüpheliler” kapsamında olması da gerekmiyor.

Demokrasi ve hukuk aklı ile vicdanı kafi!

Not: Demokrasi kültürünün hazmının zorluğu; değişimin, çoğu zaman iyi haberciliğin, bazen çok sesliliğin örneklerinden sayılan Yeni Şafak gazetesinin, sorunları yüzünden iki gün eylem yapan doktorlar için “Sevimsiz eylem” manşeti atıp “ideolojik” suçlaması yapmasıyla, eyleme katılmayanların “hasta duası aldığını” ilan etmesiyle de kanıtlanıyordu ki, yazık!

Yorumlar kapatıldı.