İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

radikal: Fişleme

Murat Belge

Çarşamba sabahının Hürriyet’inde yayımlanan Kara Kuvvetleri haberi olağanüstü bir haberdi.

Bazı şeyler vardır, anlatmakta güçlük çekersiniz, çünkü olayın gerçeküstü boyutları vardır. Siz olduğu gibi anlatmaya çalışırsınız, ama sizi dinleyen abarttığınızı sanar. Zor bir durumda bulursunuz kendinizi. Ama şansınız yaver giderse, o anlattığınız nesne bir davranışta bulunur ve sizin göstermeye çalıştığınız şeyi solda sıfır bırakır. Hayal gücünüzü ne kadar zorlasanız bir araya getiremeyeceğiniz her şey birdenbire pırıl pırıl bir ışığın altında açık seçik görünür.

Türkiye’de 1960 ile 1980 arası (tam ‘arası’ da sayılmaz ya) darbelerle geçti. Bunların birincisi demokrasiyi çiğneyen ve diktatörlüğünü ilan etmeye hazırlanan bir hükümete karşı yapıldı. Sonraki ikisi öncelikle komünizme karşıydı; ama onun yanında, ikincisinde daha belirgin, Kürtçü bölücülük tehlikesine karşı bir tedbir alma girişimi de vardı (nitekim bu ‘tedbir’ler sonucunda Türkiye tarihinin en şiddetli silahlı Kürt hareketi yıllarca gündemi belirledi).

Bu üç darbeden sonra, bu sefer irticaya karşı, 28 Şubat’ın ‘postmodern’ darbesini de idrak ettik.

Yani çeşitli tehditler, tehlikeler, zararlı ve yıkıcı akımlar, anarşi ve terör örgütleri oluşuyor. Durmadan bunlar oluşuyor. Silahlı Kuvvetler bunlara karşı ülkeyi korumak ve kollamak üzere yönetime el koyuyor (yani bu arada seçilmiş yönetim de gidiyor). Sıkıyönetim altında bu tehditlerle mücadele ediliyor.

Ama şimdi Hürriyet’te yayımlanan istihbarat belgesinde tehditlerin değiştiğini, değişirken de genişlediğini görüyoruz. Örneğin, ‘AB ve ABD yanlısı kişilerin organize bir grup olup olmadığı’nın istihbar edilmesi isteniyor. Oysa eskiden ABD’ye ve lakırdısı geçtiği kadar AB’ye ‘düşman’ olanların örgütlü olup olmadığı incelenirdi. Basına yansıyan anketlere göre ‘AB yanlıları’ yüzde 70’i geçiyormuş. Demek sayıca artış da var.

Ama izlenmesi gerekenler bunlardan ibaret değil. Yüzde 70 bir çoğunluktur.

Onun yanında ‘azınlıklar’ ve ‘kendini azınlık olarak görme eğiliminde’ olanlar da pertavsız altında tutulacak.

Daha sonra bazı daha ilginç topluluklar sıralanıyor: örneğin ‘sanatçılar’, o kadar ilginç sayılmayabilir, çünkü hiçbir zaman devlete güven veren bir halleri olmamıştı.

Ama ‘yüksek sosyete grupları’ ve ‘zengin ailelerin çocuklarının oluşturduğu gruplar’ da devreye girmiş. ‘ABD yanlıları’ kategorisi gibi, eskiden bunların da ‘yanlısı’ değil ‘kanlısı’ olanlar gözetim altında tutulurdu.

Şimdi bu eski ‘zanlı’ların esamisi okunmuyor: Satanistler ve Ku Klux Klan (tuhaf!) var da, ‘komünist’ yok. Masonlar, internet grupları (dehşet!), cinsellik, uyuşturucu, meditasyon, ruh çağırma grupları (sıralama ve yan yana getirme ilginç) listeye alınmış da, hâlâ komünist yok. Ama onlar belki ‘Türkiye aleyhine çalışan yazarlar, düşünürler’ kategorisi içinde mütevazı bir kulübede oturuyorlardır.

Grupların arasında şaşırtıcı sıfatlar çıkmakla birlikte, ‘internet grupları’, ‘zenginler’ veya ‘AB yanlıları’ gibi belli başlı kalabalıkları ele aldığımızda aşağı yukarı bütün toplum hassasiyetle izlenmesi gereken potansiyel tehdit unsuru haline geliyor.

İşte, insanın anlatmakta zorlanacağı konu buydu: bu güvenlik zihniyetinin, aslında komünizmi, Kürtçülüğü, irticayı filan değil, toplumun kendisini bir ‘potansiyel güç’ gibi görme ve değerlendirme eğilimi! Kara Kuvvetleri belgesi de herhangi birimizin belagatinin erişemeyeceği bir açık seçiklikle tam bunu yapıyor. ‘Hedefteki kişiler’ (ne demekse- korkunç bir deyim aslında) ve ‘onları destekleyen’ler; Türkiye aleyhine yazanlar ve onları okuyanlar ve hele bu arada ‘maksatları tam tespit edilemeyen düşünce grupları, felsefi gruplar’ deyince, toplumda var olan herkes bu zanlı kitlesine katılıyor. Önümüzdeki dönemde tehdit, toplumdur.

Yorumlar kapatıldı.