İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

hürriyet: Fişleme skandalı üzerine sorular

Sedat Ergin

İSTANBUL’daki İkinci Zırhlı Tugay Komutanlığı tarafından kaymakamlıklara gönderilen ve çok değişik kategorilerdeki vatandaşların izlemeye alınarak, fişlenmesini ‘‘arz eden’’ yazı, nereden bakılırsa bakılsın vahim boyutlarda problemli noktalar içeriyor.

Olayla ilgili kesin bir değerlendirme yapabilmek için, kuşkusuz Genelkurmay Başkanlığı’nca yapılmakta olan ‘‘inceleme’’nin sonuçlanmasını beklemek gerekiyor.

Genelkurmay’ın incelemesi herhalde öncelikle şu noktaları aydınlatacaktır:

YAZI HANGİ KADEMEDE TETİKLENDİ?

Kritik soru, söz konusu yazının, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bürokratik düzeni içinde hangi noktada tasarlanarak, kağıda dökülüp dolaşıma sokulduğudur.

Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği tarafından önceki gün yapılan açıklama, Genelkurmay karargáhının bu yazışma ile bir ilişkisinin bulunmadığını hissettiriyor.

Bu durumda projektörler, doğrudan Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na çevriliyor.

Bu noktada, şu iki şıktan birinin geçerli olması gerekiyor:

A) Bu, emir-komuta silsilesi içinde yukarıdan tasarlanıp, aşağı kademelere doğru yolculuk eden bir yazı olabilir.

B) Ya da, yukarıdan genel bir talimat olarak verildikten sonra, alt kademelere doğru inerken orta, ya da daha alt kademede bu talimatın bir işgüzarlıkla detaylandırılması sonucu ortaya çıkmıştır.

İÇTE ERKEN UYARI SİSTEMİ YOK MU?

Birinci şıkkın geçerli olması halinde, yazının yukarılarda bir yerden, tugay komutanlığı istihbarat şubesinin başındaki bir binbaşıya kadar, kademe kademe indiğini varsaymamız gerekiyor.

Bu durumda, gerek tasarım aşamasında, gerek daha sonraki hiyerarşik akışta Ku Klux Klan benzeri oluşumların, hatta ruh çağıran vatandaşların bile fişlenmesini öngören bir yazıdaki problemli durumun atlanmış olabileceğini düşünmek dahi istemiyoruz.

Bu durumda, ‘‘emir demiri keser’’ anlayışıyla hareket edilmiş olunabilir. O zaman, sistemin işleyişinin çok vahim bir yazışmada bile, içte bir erken uyarı, ya da denetleme mekanizmasının işlemesine izin vermediği sonucu çıkar.

Rasyonel çalışan bir yapıda böyle bir durumun yaşanmaması gerekir.

ALT KADEMENİN İŞİ OLABİLİR Mİ?

İkinci şık olarak geride, yukarıdan gelen talimatın, daha alt kademelerde işlenerek genişletilmesi kalıyor.

Sistemin işleyişinde bu imkansız değil.

Ancak, bu şıkkın geçerli olması halinde de, malum içerikteki son derece hassas bir yazının, ‘‘Tugay Komutanı’’ adına ‘‘Kurmay Başkan’’ da değil, ‘‘Kurmay Başkan Vekili’’ konumundaki bir kurmay binbaşı tarafından imzalanabilmiş olması, yine düşündürücü bir tablo yaratıyor.

İşte bütün bu soruların yanıtları Genelkurmay Başkanlığı tarafından yürütülen inceleme sonuçlanıp, gerçek durum ortaya çıktığında alınabilecektir.

Bu inceleme, kuşkusuz Genelkurmay Başkanlığı’nı sistemin işleyişinde bu tür hataların tekrarını önleyecek bir dizi kurumsal düzenlemeye yöneltecektir.

ORDUDA BATI KARŞITLIĞI NE KADAR YAYGIN?

Ancak, bu dosyada ‘‘kurumsal işleyiş’’ ile ilgili sorunun çok daha ötesine giden ve doğrudan ‘‘kurumsal bakışı’’ ilgilendiren başka problemli alanlar var. Yalnızca birini ele alalım.

Bu alan, AB ve ABD yanlılarının fişlenebilmesinin istenmiş olmasıdır.

Bu durumda MGK’nın, AB’ye tam üyelik çalışmalarına destek veren kararlarına imza atan orgeneral rütbesindeki pek çok komutanın da ‘‘tehdit unsuru’’ olarak değerlendirilmesi gerekiyor.

Türkiye’nin yüzünü Batı’ya çevirmiş olan Mustafa Kemal’in ordusunda, keskin bir Batı karşıtlığının belli ölçülerde rağbet görebiliyor olması, üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken bir durumdur.

İzlemeye alınan ruh çağırma seanslarından birinde, aşağıdan gelen çağrıya kulak verip gelse ve bütün bu olanları görseydi kimbilir nasıl dehşete düşer ve neler düşünürdü?

Yorumlar kapatıldı.