‘Ver kurtul’dan sonra, sıra herhalde ‘Kabul et kurtul!’a gelecek. Atatürk’ün evlatlığı Sabiha Gökçen sözde Ermeni asıllı imiş!
Mesele bir kadın dedikodusunun manşete taşınmasından çıktı.
İyi ki de çıktı.
Cumhuriyetimizin ilk kadın pilotu, bu dünyadan göçtüğü için, tartışmalara Genelkurmay da katılmak zorunda kaldı.
Mustafa Kemal’i ve kurduğu cumhuriyeti iyi anlayanlar onun ırk ve kan bağı takıntısı olmadığını çok iyi bilirler.
O türden takıntıları olsaydı zaten ‘Ne mutlu Türküm diyene’ değil, ‘ Ne mutlu Türk Olana!’ demesi gerekirdi.
Ama Atatürkçü millet ve milliyet anlayışı bazılarının işine gelmiyor.
Bu yüzden de, tartışmaların ucu hep götürülüp ‘ulus devlet modeli artık bitti’ lafına bağlanıyor.
Bundan kurtulmak için ‘ulus devlet’ten vazgeçmek gerekiyor.
Elbette bu da bir çıkış yolu.
Ama bu yola sapmadan şu soruyu da sormak şart.
Madem ulus devlet artık bitiyor…
ABD’siyle ve AB’siyle Batılılar neden Kuzey Irak’ta yıllardan beri Kürtler için ustalıkla bir ‘ulus devlet’in altyapısını hazırlayıp duruyorlar?
Atatürk’ün evlatlığıyla ilgili tartışmaların ucunda kimilerine göre başka hesaplar var.
Atatürk’ü o ‘sırrı’ herkesten sakladı diye suçlamak ve onun yerine bu ‘gerçeği’ birilerinin kabul etmesini ve dolaylı özür dilemesini sağlamak.
Sonrası ise malum:
– Küçük Sabiha’yı evlatlık veren o yetimhanedeki o yavruların ailelerine Türkler topluca ne yapmıştı?
Bundan kurtulmanın yolu ise, işin başında boşlukları doldurmaktan geçiyor.
Kısaca, ‘Kabul et kurtul!’
Yoksa Annanlar hazır bekliyor.
Vakit yazarı Hüseyin Üzmez yazılarında okurunu hiç üzmez.
Dün de üzmedi.
‘Türk mü-Ermeni mi’ tartışmasının kaynağında ‘iman zaafı’ olduğunu ilan etti ve ekledi:
‘İnsanın maymundan geldiğine inananlar için tartışılan kişi, ha Türk olmuş, ha Ermeni, ha da İngiliz. Ne fark eder?’
Alın size bir kutuplaşma daha:
Bir yanda maymuna, öte yanda
Annan’a inananlar!
Yorumlar kapatıldı.