Raffi A. HERMONN
BİA (Paris) – Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Camii’nde kıldığı bayram namazının ardından vakfın geleneksel kahvaltısına katılan Başbakanın, “Şeker Bayramı öncesi art arda yaşanan saldırıların tüm insanlığı tedirgin ettiğini, herkesin uyanık olması gerektiğini” vurguladığını öğrendik.
Sayın Başbakanımız, “Son yıllarda İslam ile terörü bir arada anma gayreti var. Bu, teröre sıfat olarak, İslamı giydirmek gayretidir,” dedikten sonra “Terörü sıfat olarak, kutsal değerimiz dinimize giydiriyorlar, ki bu da kanıma dokunuyor. Tahammül edemiyorum,” diye eklemiş ve nihayet, “İslam dışındaki tüm dinlerin de teröre sıfat olarak giydirilmesine tahammül edemediğini” dile getirerek “bu çabaların altında neler yattığını herkesin çok iyi bildiğini,” ifade etmiş.
Bu çok isabetli ifadeyi, gecikmiş de olsa bir tür “özür” olarak kabul ediyoruz. Evet, bu güzel ülkede; Sünni Müslüman Türk kimliği dışında, herhangi bir aidiyete sahip vatandaşlarımızın, geçmişte, hepsine, top yekûn, resmî beyanlarla, gazetelerin birinci sayfalarına, iri puntolarla, atılan manşetlerle, potansiyel olarak giydirilen “terörist” sıfatından dolayı … bir özür (mü acaba?) !
“İslam dışındaki tüm dinlerin de teröre sıfat olarak giydirilmesine tahammül edemediğini” buyuran sayın Başbakanımıza, daha kalıcı, etkili ve dört başı mâmur bir mesaj verilebilmesi için, bir katkıda bulunmak olası…
Sadece “Tüm dinlerin” değil asıl “Herhangi bir aidiyete, teröristliği, sıfat olarak giydirilmesinin tahammül edilemeyecek kadar vahim bir şey olduğunu” buyurmanın, kimsenin itiraz edemeyeceği, sağlam ve doğru bir mesaj olacağını zannediyorum.
Yani bir bütün içinde bulunan bazı “tek”lerin, aralarında anlaşıp, herhangi bir eylemde bulunduklarında, bunun kesinlikle ve kesinlikle o bütün adına olamayacağı, bu eylem dolayısıyla o bütünün sorumlu tutulamayacağının, felsefi ve mantıki matematiksel gerçeği, nihayet anlaşılıyor, (anlaşılan) !
Daha geçen yıl ; “Ceviz Kabuğu” programında, Prof. Zekeriya Temiz, genel olarak Ermenilerden söz eden, Müslümanlıktan Hıristiyanlığa dönmüş, din adamı bir Türk Pedere “Ermenilerden söz ediyor, ama ASALA’yı unutuyorsunuz,” demesi, bu güzel ülkede, toplumun bilinçaltında yerleşmiş ve aslında günümüze dek süren “Ermenileri (ve çoğu “öteki”yi) potansiyel suçlu/tehlikeli görme”nin, ufak bir dürtüde dışarıya fışkırmasının bir örneğidir.
Bir başka programda, bir konuşmacının, kendi tezine, üstelik karşı çıkılması zor bir şekilde itiraz eden, sayın Etyen Mahçupyan’a, tam bir “Quelle alâkâ !” aymazlığıyla”ama ASALA” gibi bir tepki vermesi de, bunlardan bir başka örnek. Sıkıştık mı, hemen “bel altı”na atmaya çalıştığımız yumruklardır bunlar …
Ancak, globalleşen dünyanın cep telefonu, bilgisayar, İnternet, arka cebe sığan, koskoca ansiklopediyi yoğunlaştıran disket, çanak anten, dijital dünya v.b.nimetlerinden nasibini almış veya almakta olan, birçok sağduyulu Sünni Müslüman Türk kökenli vatandaşlarımızın, artık bu “bel altı”ları ayıpladıklarına göre, silah geri tepmektedir…
Yani, halk deyişiyle, benzeri haksız, ırkçılığa varan milliyetçi söylemleri “yiyenler” artık gitgide azalmaktadır bu ülkede. Toplumda yer etmiş refleksleri suçlamak gereksizdir. Zirâ bu reflekslerin oluşması için, hem yönetici hem sivil sorumlularca, ne ekilmişse o biçilecektir.
Patates ekmişseniz, yarın “Aaa niye domates vermiyor bu toprak” diyemezsiniz! Çünkü haksızlıktan önce, gülünç bir durum olur bu!
Basın, yönetim, toplumumuzla ASALA eylemleri nedeniyle, sabahtan akşama, radyo, t.v, gazetelerden : “Ermeni terörü”, “Ermeni teröristler”, “Ermeni köpekler” v.b. söylem ve manşetler üretmişsek, olumsuz okları çekmiş kişilere, Başbakan ve İçişleri Bakanımız “Ermeni Dölü” demiş, bir siyasi partimiz, “Ermeni piçleri” pankartıyla gösteriler yapabilmiş ve hele bir tek yönetici/sorumlumuz aynı radyo mikrofonlarından, televizyon ekranlarından veya gazetelerin sayfalardan, aynı iri puntolu manşetlerle “Ne yapıyorsunuz? Benzeri davranışlar kanıma dokunuyor!” gibi tepkiler vermemişse… Gün gelip de eylemlerinin, Müslümanlıkla (tabiî ki ) ilgisi olmayan teröristlere “İslamcı terörist” denilince, bunun “kanımıza dokunmaması” gerekir.
Veya Başbakanımız gibi (katkılarımızla genişletilen şekliyle, “Herhangi bir aidiyete terörün sıfat olarak giydirilmesine tahammül edilemez” denip, davranışını yöneticilerin beyanlarına göre düzenleyen topluma, “böyle söylemleri tahammül etmemelisiniz,” mesajı verilmelidir …
Bu kuşkusuz; Ermeniler, Rumlar, Yunanlılar, Kürtler, herkes ama herkes için de geçerlidir. Onlar da “Türkler” diye haksız, şoven, önyargılı genellemeciliklere tahammül etmemeli.
Ne acıdır ki, genelleştirmenin, bir ulusu, bir halkı, o aidiyete sahip bazılarınca edilmiş terör eylemleri nedeniyle, top yekûn suçlamanın ne denli “kanına dokundurucu” bir şey olduğunu anlamak için, ille ateşin bizlerin üzerine düşmesi gerekiyordu sanki!(RH/NM)
Yorumlar kapatıldı.