Ragıp Zarakolu
Başbakan Erdoğan’ın “İslami Terör” e ilişkin sözleri bende bir sürü şey çağrıştırdı. Hiçbir inancın, hiçbir kökenin, hiçbir kültürün, hiçbir milliyetin ya da cemaatin, toplu olarak aşağılanmaması, töhmet altında bırakılmaması gereğini aklıma getirdi. Ama Başbakan’ın kendisi de, “başka” alanlarda çok rahat kullanabiliyor dilini. Örneğin bir konuşmasında, “ırk”tan söz ediyordu, Rusya’da kendisine “Kürt Sorunu”na ilişkin bir soru yöneltildiğinde, rahatça “Böyle bir sorun mu var?” diyebiliyordu.
Böyle bir kolaycılığımız var maalesef. Ama biraz da “iğneyi kendimize” batıracak olursak. Örneğin, herkesi, her grubu, her hareketi bir çuvala doldurup, “Türk solu” diye tek renk bir boyadan geçirebiliyoruz. Ya da “birlikteliğimizin” temelini, birlikte “kan dökmeye” bağlıyabiliyoruz, böylesi söylemlerin kimi insanlarımızı rahatsız edeceğini düşünmeden.
Tam bu konuya değinmek üzereyken, gazeteci dostum Raffi A. Hermonn’un anında refleks verdiği bir yazısı ulaşmaz mı? Aynı duyguları tekrarlamak yerine, onu buraya misafir etmeye karar verdim. Raffi yazıya, şu soruyu yönelterek başlıyor: “Genelleştirmenin; bir ulusu, bir halkı, bu aidiyete sahip birileri tarafından organize edilmiş terör eylemleri nedeniyle, topyekün suçlamanın ne denli ‘kanına dokundurucu!’ bir şey olduğunu anlamak için, ille ateşin bizlerin üzerine düşmesi mi gerekiyordu?”
Yazı sonra şöyle devam ediyor: “Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Camii’nde kıldığı bayram namazının ardından vakfın düzenlediği geleneksel kahvaltısına katılan Başbakan: ‘(…) Şeker Bayramı öncesi art arda yaşanan saldırıların tüm insanlığı tedirgin ettiğini, herkesin uyanık olması gerektiğini’ vurgulamış olduğunu öğrendik.
Sayın Başbakanımız: ‘(…) Son yıllarda İslam ile terörü bir arada anma gayreti var. Bu, teröre sıfat olarak, İslam’ı giydirmek gayretidir!’ dedikten sonra’,. terörü sıfat olarak, kutsal değerimiz dinimize giydiriyorlar, ki bu da kanıma dokunuyor. Tahammül edemiyorum!’ diye eklemiş ve nihayet:’.İslam dışındaki tüm dinlerin de teröre sıfat olarak giydirilmesine tahammül edemediğini” dile getirerek’. bu çabaların altında neler yattığını herkesin çok iyi bildiğini!’ ifade etmiş.
Bu çok isabetli ifadeyi, gecikmiş de olsa bir tür ‘özür’ olarak kabul ediyoruz. Yani bir bütün içinde bulunan bazı ‘tek’lerin, aralarında anlaşıp, herhangi bir eylemde bulunduklarında, bunun kesinlikle ve kesinlikle o bütün adına olamayacağı, bu eylem dolayısıyla o bütünün sorumlu tutulamayacağının, felsefi ve mantıki matematiksel gerçeği, nihayet anlaşılıyor, (anlaşılan)!
Ancak, globalleşen dünyanın: cep telefonu, bilgisayar, internet, arka cebe sığan, koskoca ansiklopediyi yoğunlaştıran disket, çanak anten, dijital dünya v.b. nimetlerinden nasibini almış veya almakta olan, birçok sağduyulu Sünni Müslüman Türk kökenli vatandaşlarımızın, artık bu “bel altı”ları ayıpladıklarına göre, silah geri tepmektedir…
Yani; halk deyişiyle, benzeri haksız, ırkçılığa varan milliyetçi söylemleri ‘yiyenler’ artık gitgide azalmaktadır bu ülkede … Toplumda yer etmiş refleksleri suçlamak gereksizdir. Zir‰ bu reflekslerin oluşması için, hem yönetici hem sivil sorumlularca, ne ekilmişse o biçilecektir. Patates ekmişseniz, yarın ‘Aaa niye domates vermiyor bu toprak? diyemezsiniz! Çünkü haksızlıktan önce, gülünç bir durum olur bu! Basın, yönetim, toplumumuzla ASALA eylemleri nedeniyle, sabahtan akşama, radyo, tv, gazetelerden: ‘ERMENİ TERÖRÜ!’, ‘ERMENİ TERÖRİSTLER!’, ‘ERMENİ KÖPEKLER!’ v.b. söylem ve manşetler üretmişsek, olumsuz okları çekmiş kişilere, Başbakan ve İçişleri Bakanımız ‘Ermeni Dölü!’ demiş, bir siyasi partimiz, ‘ERMENİ PİÇLERİ!’ pankartıyla gösteriler yapabilmiş ve hele bir tek yönetici/sorumlumuz aynı radyo mikrofonlarından, televizyon ekranlarından veya gazetelerin sayfalardan, aynı iri puntolu manşetlerle ‘Ne yapıyorsunuz? Benzeri davranışlar kanıma dokunuyor!’ gibi tepkiler vermemişse gün gelip de eylemlerinin, Müslümanlıkla (tabiî ki) ilgisi olmayan teröristlere ‘Müslüman Terörü!’ denilince, bunun ‘kanımıza dokunmaması!’ gerekir. Veya Başbakanımız gibi (katkılarımızla genişletilen şekliyle): ‘Herhangi bir aidiyete terörün sıfat olarak giydirilmesine tahammül edilemez!’ denip, davranışını yöneticilerin beyanlarına göre düzenleyen topluma: ‘böyle söylemleri tahammül etmemelisiniz!’ mesajı verilmelidir…
Bu kuşkusuz; Ermeniler, Rumlar, Yunanlılar, Kürtler, herkes ama herkes için de geçerlidir. Onlar da ‘Türkler!’ diye haksız, şoven, önyargılı genellemecilikleri tahammül etmemeli, böyle durumların bu kez kendi kanlarına dokunması gerekir. Ne acıdır ki, genelleştirmenin; bir ulusu, bir halkı, o aidiyete sahip bazılarınca edilmiş terör eylemleri nedeniyle, topyekün suçlamanın ne denli ‘kanına dokundurucu!’ bir şey olduğunu anlamak için, ille ateşin bizlerin üzerine düşmesi gerekiyordu sanki!
Yorumlar kapatıldı.