Hadi ULUENGİN
ASLINA bakarsanız, Başbakan’ın duyarlılığına ben de tamamen katılıyorum. Yani, ‘‘İslami terör’’ tanımlaması bu satırlar yazarını da çok rahatsız ediyor.
Çünkü, ister inançlı ister inançsız; ister imanlı ister agnostik veya ister sofu ister ateist olun, ‘‘mensubiyet’’ açısından bunlar hiçbir şeyi değiştirmez. Aslını inkar eden namerttir, Müslüman aidiyet taşıdığım ve ‘‘öteki’’ beni öyle algıladığı oranda, kimliğimin tedhişle bütünleşmesi tabii ki ‘‘nevrimi döndürüyor.
Ama heyhat, benim ‘‘nevrimin dönüyor’’ olması lugat sayfasını döndürmüyor.
* * *
YUKARIDAKİ satırda ‘‘lugat’’ kelimesini kasten kullandım, çünkü mesele dini, felsefi ve siyasi gözüküyor gibi olsa bile, öz itibariyle, son tahlilde bir ‘‘dil’’ sorunudur
Daha doğrusu, ‘‘semantik’’ denilen türden bir ‘‘dil kavramsallaşması’’ veya bir ‘‘dil işaretlemesi’’ boyunu içerir.
Başka bir deyişle, lisanda bir şeyi anlandırma o şeyin zihindeki yerini belirler ve tersine, söz konusu zihni belirleme de lisandaki anlamlandırmayı getirir. Bunların arasında müthiş bir bağlantı vardır ve birbirlerini tamamlarlar.
Hele hele, ‘‘medyatik çağ’’da!
* * *
TARTIŞMASINA dahi girecek değilim, malum, diğer bütün semavi dinler gibi genel olarak İslam da ‘‘öldürmek’’; hele hele masumu öldürmek fiilini suç addededer.
Fakat neyleyeyim ki katil bir meczup, cani bir hergele, ‘‘nihilist’’ bir uçuk, birey ya da grup olarak ortaya çıkıyor ve yine tüm dinler ve tüm din mitolojileri gibi elastiki yoruma son derece açık olan Muhammediği farklı biçimde ‘‘tesvir ediyor’’. ‘‘İslam’’ (!) adına katliam yapıyor ve bunun da ‘‘vacip’’ olduğunu haykırıyor.
Ve buradan itibaren de, Başbakanın ‘‘kanına dokunsa’’ ve benin ‘‘nevrimi döndürse’’ dahi, ‘‘sıradan fani’’nin; üstelik Müslüman olmayan ‘‘sokaktaki adam’’ın buna ‘‘İslami terör’’ veya ‘‘İslamcı tedhiş’’ demesini fazla yadırgamamak gerekiyor.
* * *
ÖYLE, zira her zaman ve her yerde, ‘‘etkin’’ olarak öne çıkan ‘‘aktivist’’ bir azınlığın kendisine yakıştırdığı ve genelden gaspettiği sıfat, ‘‘edilgen’’ olarak bunu izlemek zorunda kalan; üstelik de duruma yabancı olan çoğunluğa damga vurur. Bir anlamda, zorba, iddiasını taşıdığı kimliğini ‘‘öteki’’sine empoze eder.
Ve yukarıda söylediğimi tekrarlıyorum, hele hele, gazete manşetlerin punto hesabıyla, tv anonslarının da salise kronometresiyle yapıldığı ‘‘medyatik çağ’’da!
Nitekim geçmişten örnek verirsem, Musevilik pasifist bir din olarak bilinmesine rağmen, İsrail’in kuruluş döneminde ‘‘İrgun’’ tedhişçilerinin gerçekleştirdiği eylemler sırf İngiliz ceridelerine değil bütün dünya basınına ‘‘Yahudi terörü’’ diye yansıyordu. Bu ‘‘semantik’’ dili için sonradan değiştiren ‘‘Tenten’’ çizgi romanı dahi vardır. Aynı şekilde, felsefesi ‘‘barışçılık’’ addedilen Budist Hintlilerin Müslümanlara karşı uyguladığı katliamlar da daha dün tüm medyada ‘‘Hindu tedhişi’’ olarak geçti.
Peki ya biz? Kendi öz be öz yurttaşlarımızı da töhmet altına sokarak, o adiyet adına hareket etmek iddiasını taşıdığı için ‘‘ASALA’’ eylemlerini ‘‘Ermeni Terörü’’, ‘‘Ermeni Tedhişi’’, ‘‘Ermeni Kansızlar’’ diye yorumlamak gafletine düşmedik mi?
Son zamanlara kadar da, gayr-ı Müslim ekalliyete mensup bir yurttaşımız gazete sayfalarına yansıdığında, kimliğinin altını bilhassa çizmiyor muyduk?
Evet, Başbakan’ın ‘‘kanına dokunsa’’ da, benim ‘‘nevrimi döndürse’’ de, ‘‘İslami’’ ve ‘‘İslamcı’’ terör tanımlamaları ‘‘semantik’’ dil gerçeği olarak lugatte var!
Ve, onlar o lugatten ancak, terör ve tedhiş İslam’dan atıldığı ölçüde atılabilir.
Yorumlar kapatıldı.