Ertuğrul ÖZKÖK
TAM 23 ay sonra ikinci defa Dubai’deyim. Birincisi yılbaşı gecesi içindi. Bu defa Şeker Bayramı dolayısıyla geliyorum.
Uçaktan iner inmez doğruca Saray’a gittik.
Yönetim Kurulu Başkanımız Aydın Doğan, Medya Grup Başkanımız Mehmet Ali Yalçındağ ve ben Saray’da bayramlaşma törenine katıldık.
Hayatımda ilk defa bir Arap bayramlaşma törenine katılıyorum.
Saray’ın hemen girişinin iki yanında birbirinin aynı çok büyük iki salon var.
Sağdakinin kapısı kapalı.
Soldakinin ise kapıları ardına kadar açık.
Salonun iki yanına yan yana koltuklar yerleştirilmiş.
Tam karşıda ise üç kişilik bir divan ile iki yanında ikişer kişilik divanlar bulunuyor.
* * *
Dubai Sultanı üç kişilik divanın en soluna oturuyor.
Gelenler alınlarını ve burunlarını birbirine sürterek bayramlaşıyor ve geçip salonun iki yanındaki koltuklardan birine oturuyor.
Özel önem verilen konuklar ise Sultan’ın yanındaki iki kişilik koltuğa oturtuluyor.
Şeyh Muhammed, Aydın Bey’i yanına oturtuyor ve uzun bir sohbet başlıyor.
Şeyh Muhammed’in daha ilk bakışta girişimci bir insan olduğu anlaşılıyor.
Üzerinde geleneksel Arap giysileri var, ama tam bir Batılı girişimciliği ile projelerini anlatıyor.
Bugünlerde en çok anlattığı proje, ‘‘Palmiye Adası’’.
Dubai’de sahile 1 km. mesafede, denizin ortasına palmiye şeklinde suni bir ada yapıyorlar.
Adanın üzerinde Şeysel veya Mauritus’a benzeyen yeşil bir dünya yaratacaklar.
Adanın deniz doldurma işi bitmiş. Şimdi inşaat ve yeşillendirme çalışmaları başlıyor.
Yapılacak evlerin tamamı şimdiden satılmış. O nedenle ikinci palmiye projesine başlıyorlar.
Şeyh Muhammed, denizin üzerinde 250 tane suni ada inşa edeceklerini söylüyor.
* * *
Bu ülke bana heyecan veriyor.
Çünkü Müslüman bir ülkenin hayal kurabileceğini ve bu mega hayalleri hayata geçirebileceğini bütün dünyaya ispatlıyor.
Bu arada Saray’a girerken dikkatimi çeken bir noktayı anlatmadan geçemeyeceğim.
Saray’a Pınar’ın Dubai Temsilcisi Arda Topbaş’ın arabasıyla gittik. Ne girişte ne de çıkışta özel bir güvenlik önlemine rastladık.
Bizden kimlik bile sormadılar.
* * *
Dubaili yöneticilerin en övündüğü özelliklerinden biri bu.
Ülkede suç işleme oranı sıfıra yakın.
Bizim terörden çektiklerimizi hatırladıkça itiraf edeyim içim acıyor.
Dubai öteki Arap ülkelerinden çok farklı. Sokaklarda çok sayıda başı açık kadın var.
Kaldığımız otelin 1 kilometrelik plajı bikinili yabancılarla dolu.
Konuştuğum kişiler, öteki Arap ülkelerinde de çok önemli değişmelerin başladığını söylüyorlar.
Zaten Türkiye ile buradaki mücadele arasındaki en büyük fark, değişimin istikametinde kendini gösteriyor.
Arap ülkelerinde ve İran’da kadınlar başlarını açmak için mücadele ediyorlar.
Türkiye’de ise bazı kadınlar örtünmek için mücadele ediyor.
Ve El Kaide terörü Türkiye’yi vuruyor.
Size biraz da burada gazetelerde okuduğum birkaç ilginç haberi aktarayım.
İngilizce yayınlanan Gulf News gazetesinin dünkü sayısında, ilginç bir tartışma vardı.
Son bir yılda aşırı kilo alan bir imamın işine son verilmiş. İmam 80 kilodan 200 kiloya çıkınca dini ulema, ‘‘Artık imamlık yapamaz’’ kararı almış.
İmam işsiz kalmış. Çoluk çocuk aç kalınca, şimdi mücadele bayrağı açmış.
Aynı gazetede Türkiye’deki son terör olayları ile ilgili iki sayfalık güzel bir yazı vardı.
El Kaide’nin Türkiye’yi Batı dünyasından koparmak için vurduğunu yazıyordu.
En ilginci ise bu teröristleri ‘‘aşırı dinci’’ olarak nitelemesiydi.
Demek ki, El Kaide’yi ‘‘aşırı dinci’’ olarak nitelemek, Dubai yönetiminin kanına dokunmuyor.
* * *
Ama kendi görüşüm olarak şunu belirteyim:
Bu terörü yapanlar İslam adına hareket ediyor olsa da, bunu bütün Müslümanlara mal etmek yanlış.
Tıpkı, PKK terörünü bütün Kürtlere, ASALA terörünü bütün Ermenilere mal etmenin yanlışlığı gibi.
Ama hepimiz bilelim ki şu an hem dünyayı, hem Türkiye’yi vuran El Kaide terörünün kullandığı temel motif ne yazık ki İslamiyet’tir.
Bu silahı onların elinden alma görevi de herkesten önce Müslümanlarındır.
Yorumlar kapatıldı.