İsmet Berkan
Bir Şabat sabahı İstanbul’daki iki sinagoğa bombalı saldırı düzenlenmesi gündemi bir anda değiştirdi. Saldırıyı kimin yaptığını henüz bilmiyoruz, yakın gelecekte bilecek miyiz, o da meçhul.
Şu anda saldırganlar ve amaçlarıyla ilgili söylenecek her şey spekülatif bir nitelik taşıyacak, tahminden öteye geçmeyecek.
Ama öte yandan, sadece terörün değil her çeşit saldırgan eğilimin altında yatan bir konuyu, eldeki bilimsel veriler ışığında konuşabiliriz. O konu da hoşgörüsüzlük.
Aslında bu konuyu yazmamın nedeni dün sabahki terör eylemleri değil. Hafta içinde bu köşede yayımlanan ‘Mor kalemle yazmak isteyen kız’ başlıklı yazının ardından arayan bazı dostlarım ve okuyucularım, yazının ana fikrini doğru anladıkları için bana Prof. Dr. Yılmaz Esmer tarafından yürütülen ‘Türkiye Değerler Araştırması’nın hoşgörüyle ilgili bölümlerine göz atmamı önerdiler.
Prof. Dr. Esmer’in araştırması dünya çapında yürütülen bir araştırmanın parçası. Dolayısıyla Türkiye için çıkan sonuçları dünyanın başka ülkeleriyle kıyaslama imkânına da sahibiz.
Hoşgörüsüzlüğün ya da hoşgörü eksikliğinin çeşitli ölçütleri var kuşkusuz. Araştırmacıların kullandığı ölçütlerden biri, deneklere başka bir dinden komşu isteyip istemedikleri.
Türkiye’de 1990’da Hristiyan bir komşu istememe oranı yüzde 59’muş, aynı rakam 1996’da yüzde 61’e çıkmış, sonra 2000’de yüzde 45’e inmiş, 2001’de ise yeniden yüzde 51’e tırmanmış.
Oysa çeşitli Avrupa ülkelerinde 1999’da yapılan araştırmada deneklere ‘Müslüman bir komşu ister misiniz’ diye sorulmuş ve ‘İstemem’ diyenlerin oranı Türkiye’ye göre çok düşük çıkmış.
Rakamlar şöyle: Fransa yüzde 16, İngiltere 14, Almanya 11, İtalya 17, İspanya 11, Yunanistan 31, Hollanda 12, Bulgaristan 21, Rusya 14.
Avrupa’da Türklerin başka bir dinden komşuya gösterdikleri tahammülsüzlüğe oran olarak en çok yaklaşan ülke Yunanistan, onu da Bulgaristan izliyor. Yine de oransal olarak arada ciddi farklar var.
Türkler Hristiyan komşuları olsun istemiyor, peki acaba başka renkten/ırktan bir komşuları olsun istiyorlar mı?
İstemem diyenlerin oranı yıllara göre şöyle: 1990’da yüzde 39, 1996’da yüzde 42, 2000 yılında yüzde 31, 2001’de ise yüzde 34.
Yani yaklaşık üç Türk’ten biri başka bir renkten ya da ırktan komşuları olsun istemiyor.
Peki acaba ırkçılığın anavatanı sayılan Avrupa’da durum ne?
‘Başka renkten/ırktan komşu istemem’ diyenlerin 1999 araştırmasında ülkelere göre oranları şöyle: Fransa yüzde 9, İngiltere yüzde 9, Almanya yüzde 5, İtalya yüzde 16, İspanya yüzde 10, Yunanistan yüzde 24, Hollanda yüzde 6, Bulgaristan yüzde 26, Rusya 8, ABD 8, Arjantin 5.
Türkçede ‘Ev alma komşu al’ diye bir söz vardır ama araştırmanın sonuçlarına göre komşuları konusunda Türkler çok hassaslar. Aşırı solcu komşu istemeyenler yüzde 67, aşırı sağcı komşu istemeyenlerin oranı yüzde 68, kalabalık aile istemeyenler yüzde 41, sinir hastası komşu istemeyenler yüzde 77, eşcinsel komşu istemeyenler yüzde 90, Yahudi komşu istemeyenler yüzde 62, Çingene komşu istemeyenler yüzde 72.
* * *
Bizler çocukluğumuzdan beri Osmanlı’nın ve sonra da Cumhuriyet’in başka dinden ve ırktan olanlara karşı aslında ne kadar hoşgörülü olduğu efsaneleriyle büyüdük. Sanki aramızdaki azınlık vatandaşları kendimiz bu ülkeden kovmamışız, onların evlerini ve dükkânlarını defalarca yağmalamamışız gibi.
Ama galiba en kötüsü bu efsanelere inanmamız ve ‘Biz nasıl olsa hoşgörülüyüz’ diye düşünüp kendi eksiklerimizi gidermek için hiç çaba sarf etmemeye başlamamız.
Hiçbir farklılığa tahammülümüz yok.
Yorumlar kapatıldı.