İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

radikal: `Ararat´tan `Troya´ya

Haluk Şahin

Ayağımıza kadar gelmiş olan kısmeti teper miyiz dersiniz?

Olumsuz olasılıklar ortaya çıkınca ağlayıp sızlanmayı çok iyi beceriyoruz da, tersi olduğunda kılımız kıpırdamıyor. Bundan iki yıl kadar önce ‘Ararat’ filmi yapılırken gazetelerde çıkan haberleri anımsayınız? Ne korkunç felaket senaryoları dile getirilmiş, Türkiye’nin imajının bir kez daha nasıl yerle bir edileceğinden aylar boyu söz edilmişti. (Neyse ki film fos çıktı ve yanlış alarm verildiği anlaşıldı.)

Şimdi ise, olumlu bir olasılık söz konusu. Türkiye’nin turizm potansiyeline
kuvvet şurubu gibi gelecek bir film yapılıyor. Peki, biz ne yapıyoruz?

Wolfgang Petersen tarafından yönetilen ‘Troya’ (Troy) adlı filmden söz ediyorum. Çekimleri İngiltere, Malta ve Meksika’da tamamlanan film, şimdi post-prodüksiyon aşamasında. 14 Mayıs 2004 tarihinde dünyanın dört bir yanındaki binlerce sinemada aynı anda gösterime girmesi bekleniyor.

Filmin yıldızlarla dolu kadrosu gişe başarısını aşağı yukarı garantiliyor: Akhilleus rolünde genç kızların gözdesi Brad Pitt, Hektor rolünde ise son dönemin gözde aktörlerinden Eric Bana var. Troya kralı Priam’ı Peter O’Toole, çapkın oğlu Paris’i Orlando Bloom, karısı güzel Helen’i ise Diane Kruger oynuyor. Harcanan parayı (150 milyon dolar), girişilen büyük reklam kampanyasını ve konunun önemini düşününce potansiyelin büyüklüğü ortaya çıkıyor.

Bence en önemli nokta şu: Yepyeni bir kuşak Homeros’un ‘İlyada’sı ile tanışacak. Belki de tüm zamanların en büyük öyküsünü öğrenecek ve arkasındaki olguları merak edecek…

İşte işin bizi ilgilendiren kısmı burada başlıyor. Çünkü, Troya Türkiye’de.

Uzun yıllardır ünlü arkeologlarca kazılıyor, her yıl yeni keşiflerle
bilim dünyasını heyecanlandırıyor.

Ancak, örneğin Fransa’da olsa yılda en az 25 milyon insanın ziyaret edeceği ören yerini sadece 250 bin turist ziyaret ediyor.
‘Troya’ filminin sağlayacağı reklamdan yararlanılabilirse, bu rakam bu yaz dört misline, yani 1 milyon kişiye çıkarılabilir. Ayağa kadar gelen fırsattan yararlanmak için yeterli hazırlık yapılırsa Troya bundan sonraki yıllar için de Türkiye’nin başta gelen turistik
‘destinasyon’larından birisi haline gelebilir.

Nasıl mı? Bence, örneğin şunlar yapılarak:

Troya’nın Türkiye’de olduğu bir tanıtım kampanyasıyla tüm dünyaya duyurulabilir.

Birçok Batılı turist Troya’nın Yunanistan ya da İtalya’da olduğunu zannediyor. Gerçek Troya’nın İskandinavya’da bulunduğunu iddia edenler bile var. Türkiye’de olduğunu duyunca şaşırıyorlar.

Troya savaşı çoğu kez tamamen Yunanlılar arasında geçmiş bir çeşit iç savaş olarak anlatılıyor. Oysa son arkeolojik bulgular bu savaşın Yunanistan’dan ve adalardan gelen işgalcilerle, farklı diller konuşan Anadolulu direnişciler arasında geçtiğini kanıtlıyor. Troya kenti Doğu-Batı savaşlarının sınır noktası olarak çağdaş yorumlarla günümüze bağlanabilir. Avrupa uygarlığının köklerinin Anadolu’da bulunduğu savı somut olarak gösterilebilir. Bu konuda kitaplar yazdırılabilir, bilimsel sempozyumlar düzenlenebilir.
İnşaatına bir türlü başlanamamış olan Troya Müzesi en kısa zamanda bitirilebilir…

Troya filminin açılış gösterimi Çanakkale’deki ören yerinde, surların önünde yapılabilir. Dünyanın gözleri buraya çevirilebilir…

Daha neler neler yapılabilir… Yapılabilir de, yapılır mı dersiniz?

Yorumlar kapatıldı.