MARMARA Grubu’nun düzenlediği iftar yemeği olağanın dışında bir olaydı.
Pazartesi günkü geleneksel iftarın özelliği, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen değişik dinlere mensup 17 ruhani lideri ve bilimadamını bir araya getirmesiydi.
Salonda oluşan mozaik gerçekten de ramazanın hoşgörü ve paylaşım felsefesine büyük bir anlam katıyordu.
Müslüman, Hıristiyan, Musevi dinlerini temsil eden ruhani liderler ile bilim adamları yaptıkları konuşmalarda günümüzde dinlerin düşmanlığın değil barışın nedeni olması gerektiğini vurguladılar.
Ve bunun örneğini ramazan duası yapılırken hep birlikte Tanrı’ya yönelerek gösterdiler.
Oruç tutmayan Hıristiyan ile Museviler Müslümanlarla birlikte iftar yaptılar.
İftar sonrasındaki konuşmalar ve dile getirilen dilekler, dinler arası barışın dünya huzuru için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Şurası bir gerçek ki, dini liderler aralarındaki diyalog yoğunlaştırabilirse dünya barışı için çok önemli adımlar atılabilir.
İftara katılımın beklenenin çok üzerinde olması, Marmara Grubu’nun ne kadar önemli bir görevi yerine getirdiğinin bir göstergesiydi.
Görülmesi, yaşanması gereken bir iftardı.
* * *
Ramazan ayı sürekli yinelendiği gibi gerçekten de on bir ayın sultanıdır.
Bu kutsal ay, insanların günlük yaşamlarını da etkiliyor. Çünkü ramazanda ruhlar derin bir dinginliğe bürünüyor.
İnsanlığın başını sürekli belaya sokan o gemlenemeyen hırslar, bu kutsal ayın etkisiyle sevgiye, kardeşliğe, hoşgörüye ve paylaşmaya teslim oluyor.
Kavgalar, gaddarlıklar, kıskançlıklar, kinler, ihanetler, kötülükler unutuluyor.
İnsanlar kötü alışkanlıklarından kısa bir süre de olsa kurtuluyorlar.
Ramazanda poliseye suçlarda, sosyal olaylarda ciddi düşmeler oluyor. Hatta boşanmalar hemen hemen duruyor.
Dikkat edilirse ramazanda gazetelerde cinayet ve felaket haberlerinin sayısı da azalıyor.
* * *
Marmara Grubu’nun bu anlamlı geleneksel iftarında bir şey daha dikkatimi çekti.
Hemen her gruptan, her dinden insan vardı ama bir tane bile politikacı yoktu salonda.
Bunun nedenini merak edip Marmara Grubu Başkanı Akkan Suver’e sordum.
Politikacıları çağırmadıklarını söyledi. Bunun nedenini de şöyle açıkladı:
‘‘Bu iftarlara siyasi bir görüntü egemen olsun istemiyoruz. O nedenle politikacıları davet etmiyoruz. Bu gece burada sadece iki parlamenter var. Ama onlar da potikacı kimlikleriyle değil, Marmara Grubu’nun yönetim kurulu üyesi oldukları için burada bulunuyorlar.’’
İftarın düzenlenmesinde TÜRSAB’ın (Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği) da katkısı olduğunu öğrendim. Bunu Başkan Başaran Ulusoy’a sordum.
İlginç bir yaklaşımı var:
‘‘Ben turizmciyim. Din adamları benim en büyük gücüm. Onlarla devamlı ilişki içindeyim. Dinler arasındaki hoşgörü benim işimi kolaylaştırıyor. Turist trafiğine çok olumlu katkılarda bulunuyor. Bunun için bu iftarı destekliyorum.’’
Akkan Suver, Başaran Ulusoy gibi akıllı insanların sayısı arttıkça Türkiye’nin kabuğunu kırıp atması zor olmayacak.
Yorumlar kapatıldı.