Yunan halkı kiliseye saygılı, kilise de bu kadar güçlü olunca mutlaka kapısını çalıp fikirlerini almak gerekiyor diyerek Yunan Ortodoks Kilisesi’nin merkezine gittik; ancak karşımızda muhatap bulamadık. Çünkü görüştüğümüz kilise papazları ‘kendilerinin yetkili olmadıklarını, yetkili kişinin Peder Epiphanius olduğunu, onun da hasta olduğunu ve birkaç gün içerisinde döneceğini’ söyleyerek görüşme taleplerimizi geri çevirdiler. Takip eden günlerde ısrarımız sonucu ulaşabildiğimiz Peder Epiphanius, ‘cami tartışması ile ilgili konuşmak istemediğini’ belirterek, güvenlik görevlisine “Arkadaşların çıkmasına yardımcı olun!” talimatı veriyordu.
Yunanlı tarihçi Herkül Millas ise bu tavırları kilisenin, cami ile Osmanlı’yı bir görmesine bağlıyor. “Kilise ve ‘şoven milliyetçiler’ camiyi Osmanlı ile bağdaştırıyor.” diyen Millas, Atina’da cami açılmasını istemeyenlerle, İzmir’de mavi görmek istemeyenlerin aynı zihin yapısına sahip olduğunu ifade ediyor. Fakat Yunanlıların etkili gazetelerinden Katemerini’ye konuşan kilise sözcüsü Peder Theoklitos, Ortodoks bir ülkede Müslüman din adamlarının yetiştirilmesinin mümkün olmayacağını söyleyerek, “Yapılacak olan cami Pienia’da. Uçaktan inen herkes camiyi görecek ve dolayısıyla buranın Müslüman bir ülke olduğunu düşünecek. Bu kabul edilemez bir durum.” şeklinde beyanat verdi. Meclisin açılışını kutsayan, protokolde başbakan ile yan yana durma yetkisine sahip kilise, caminin yapılmaması için politikacılara ve sivil toplum kuruluşlarına baskı yapıyor. Cami arazisi olarak belirlenen Peania kasabasının sakinleri cami arazisi olarak belirlenen yere dev bir haç dikerken inşaatın durdurulması için de Danıştay’da dava açtı. Aslında cami için belirlenen arazi ayrı bir tartışma konusu. Çünkü şehrin çok dışında ve tam anlamıyla ‘dağ başı’ olarak tarif edilebilecek bir yerde. Atina şehir merkezinden taksi ile 1,5 saatte ulaşabildiğimiz ve yoldan sonra 10 dakika yürüyerek çıktığımız bölge ibadet ihtiyacına ne kadar cevap verir tartışılır; ancak ülkede yaşayan azınlıklar için orada bir cami açılması ‘büyük bir adım’ olarak değerlendiriliyor. Avrupa Parlamentosu üyesi aynı zamanda Yeni Demokrasi Hareketi milletvekili Kostas Hatzidakis, cami tartışmasının çözülmesi gerektiğini; fakat Yunan toplumunun yüzde 99 oranında Ortodoks olması nedeniyle bir konsensüs sağlanmasının önemine işaret ediyor. Hatzidakis, “Nasıl çözülecek bilmiyorum; ama çözüleceğini umuyorum. Cami için seçilen yer uzak, gitmek zor. Ama bu da bir adımdır ve desteklemek gerekir. Provokatif olmadan, pragmatik yaklaşmak ve azınlıkların da desteğini alarak bu sorunu çözmeliyiz.” diyor.
Eğer Türk’seniz ve cami tartışması ile ilgili konuşmak için geldiyseniz aslında çok fazla muhatap bulamıyorsunuz. Atina Belediye Başkanı Dora Bakoyianni programının çok yoğun olduğu gerekçesi ile üç gün boyunca bize randevu vermedi. Sorularımızı sözcüsü Paul Anastasi aracılığı ile cevapladı. Bakoyianni, cami tartışmasının devam ettiğini hatırlatarak, inşası yönünde resmi bir karar alınması durumunda olimpiyatlara kadar camiyi yetiştireceklerini söylüyor. Cami inşaatından sorumlu kurum Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı ise görüşme taleplerimize “Dışişleri Bakanlığı’na başvurun” şeklinde karşılık veriyor. Aslında bulup konuşma imkanı yakaladığınız her kişi ve kurum teoride cami açılmasına karşı olmadığını söylüyor; ancak somut adımlar atmaya ve çözüme ulaşmaya gelindiği zaman tıkanıklık yaşanıyor. Ülkede yaşanan bu tartışmanın ‘saçma’ olduğunu düşünen Avrupa Birliği Parlamentosu üyesi aynı zamanda Synaspismos Partisi milletvekili Michalis Papagiannakis, ülkede yüz bine yakın Müslüman azınlık bulunmasına karşın, bu kişilerin ibadet ve din adamı ihtiyacı olmasını ‘anormal bir durum’ olarak nitelendiriyor. Papagiannakis, sadece Atina’da yaşayan değil, iş ya da gezme amaçlı ülkeye gelenlerin de ibadet ihtiyacının düşünülmesi gerektiğini, bunun uluslararası camia tarafından da kabul görmüş bir hak olduğunu söylüyor. “Cami inşası meselesini Yunanistan’ın kendisi çözmeli.” diyen Papagiannakis’e göre, din adamı ihtiyacını da, cami inşasını da Yunan hükümeti üstlenmeli. Papagiannakis, “Nasıl çözecekler, nereye, ne zaman ve nasıl yapacaklar bilmiyorum; ama bu sorun çözülmeli. Hem de Yunan hükümeti çözmeli. Çünkü bu camiyi başka ülke yapar, başka ülke burada görevli insanların maaşını verirse farklı amaçlara da hizmet edebilir. Burada bir cami olsun ve ibadetler yapılabilsin. Ama bazı ülkeler bu cami üzerinden rejim ve düşünce ihraç etmeye çalışırlarsa bu durum Yunanistan’da kabul edilmez.” şeklinde konuşuyor. Ülkede ‘demokrat kimliği’ ile tanınan Papagiannakis’e göre konunun bu kadar uzamasının altında Yunan halkının bilinçaltında yatan korkular yatıyor.
Adalet eski Bakanı Fotis Kouvelis de ülkede yaşayan tüm azınlıkların din ayrımı olmaksızın ibadet ve dinlerine göre yaşama hakkı olduğunu söylüyor. Kamuoyunda Filistin davasına verdiği destekle tanınan Kouvelis, Müslümanların Amerika tarafından özellikle 11 Eylül sonrasında geliştirilen ‘güvenlik kavramı’nın mağdurları olduğuna işaret ediyor. Bakanlığı döneminde de azınlıkların ibadet özgürlüklerini savunduğunu; fakat bir sonuca ulaşamadığını söyleyen Kouvelis, “İnsanların dinleriyle ilgili yerlerin açılmasını tartışmak yanlıştır. Bu, çok doğal bir haktır ve sınırlandırılamaz. Sanıyorum olimpiyatlar bahanesiyle bu sorun çözülecek.” diyor.
Normal şartlar altında herhangi bir dinin mensuplarının yaşadığı bir bölgede açılması düşünülen ibadethane problem olmaz. Ancak Yunanistan’da bu konuda ‘aşırı hassasiyet’ söz konusu. Kilisenin ve ‘şoven milliyetçilerin’ camiyi Osmanlı ile bağdaştırdığını anlatan Herkül Millas’a göre Atina’da cami açılmasını istemeyenlerle, İzmir’de mavi görmek istemeyenler aynı zihin yapısına sahip. Millas, “Olay dini ihtiyaçların giderilmesinden ziyade semboller çatışmasına dönüştü. Toplumda açılmasını şiddetle destekleyen kesimler de var; ancak büyük bir direnç de söz konusu. Tartışma, mecraından çıkmış durumda.” diyor. Tarihçi Millas’a göre; “Yunanistan’ın bağımsızlığı bir camiden yitirilecekse o ülke bitmiş demektir.”
Yorumlar kapatıldı.