İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Varlık Vergisi ve Kadıköylü Armenak ile Asadur Efendiler

12. Kasım.1942, bizlere çok şey ifade eden, çok şey anımsatan Varlık Vergisinin yürürlüğe girdiği tarihti. Varlık Vergisi neydi? Amacı, uygulanması, Aşkale kampları, elden çıkan mülkler, Kapanan işyerleri; acılar, göçler…

Hyetert Okurları bunları biliyorlar. O günleri yaşayanlardan biliyorlar, okuduklarından biliyorlar, geçtiğimiz yıllarda Hyetert’te yazdıklarımızdan, kaynaklar bölümündeki savunmamızdan biliyorlar.

Varlık Vergisinin tahakkukunda ön yargı hakimdi. Bunu Kadıköylü Asadur Efendinin başına gelen olay, çok güzel şekilde anlatıyor. Varlık Vergisi insanlara acı ve zulüm demekti. Mağdurlardan ve Aşkale sürgünlerinden Kadıköylü Armenak Efendinin buruk hikayesi bunu bizlere anlatıyor. Dönemin İst. Defterdarı Faik Ökte “Varlık Vergisi Faciası” isimli anılarında avcılar kulübünden av arkadaşı Kadıköy çarşısında çivici (ayakkabı malzemesi satıcısı) Armenak’ı ve Aşkale’ye gidişini ve Asadur’a vergisinin nasıl tahakkuk ettirildiğini bakın aşağıda nasıl anlatıyor.

“…Kadıköylü Armenak 60 yaşlarında, bütün renk ve hatlarıyla bozulmamış bir Osmanlı Ermeni’siydi. Musikiden anlar, ince nüktelerle herkesi güldürürdü. Onda eski rintlerden bir şeyler vardı. Ciddiyetine efendiliğine bütün arkadaşlar hayrandı. Bihaber bir arkadaşımız kaç sene evvel vefat eden eşinin sedef çekmecesini Armenak Efendiye bırakmıştı. Armenak Efendinin çekmecenin gizli bir gözünde bulduğu, arkadaşımızın vefat eden eşine ait tahvilleri getirip kahvede arkadaşımıza teslim ettiğini bütün Kadıköy avcıları bilirdi. Armenak Efendi üstad bir avcı idi de. Köpek yetiştirmede, terbiyesinde, av partilerinin sevk ve idaresinde daima fikrine müracaat edilirdi.”

“Varlık Vergisi uygulaması (mülklerin icrayla satılması ve Aşkale’ye gönderilme sırası) aşağı kademelere gelmeye başladığı günlerde bir sabah Armenak Efendi odama girdi. Yer gösterdim, kahve ısmarladım.”

“‘Yo Faik Bey’, diye tutturdu, ‘kapıda bir alay insan seninle görüşmek içim saat 8 den beri sıra bekliyor. Oturmaya hakkım yok. Şimdi beni dinle: … bana 10 bin lira vergi geldi. Bilirsin bende bunun onda biri yok. Sıra bana geliyor. Senin kudretin beni kurtarmaya kafi gelmez, biliyorum kural böyle. Dükkanımı satıp beni Aşkale’ye göndereceksiniz. Senden bir ricam var. Karım yatalaktır, ihtiyardır, evi sattırıp onu sokağa attırmamaya çalış. Evim ahşaptır, küçüktür, üç bin lira bile etmez. Bana söz verirsen gözüm arkada kalmadan Aşkale’nin yolunu tutacağım’ ”.

“Armenak’ın evini biliyordum…Tenha bir sokakta, harap, küçücük bir şeydi. Ak saçlı hasta karısını da hatırlıyordum. Bu yatalak kadını hasta yatağından sokağa mı atacaktık. İçimden bir şeylerin kırıldığını hissediyordum. Varlık Vergisi bunun için konmamalıydı her halde. Biz yanlış yolda idik. Bilmeyerek istemeyerek saplandığımız kaideler, tunç kalıplar yüzünden zülüm yapıyorduk. “

“Armanek’a söz verdim. Odamdan çıkarken kocaman burnundan damlayan iki damla yaşı siliyordu.”

“O günden sonra her gün imza için önüme gelen yüzlerce dosya içerisinde Gayrimenkul satışlarına ait olanları dikkatle tetkik ettim. Armenak’ın evine ait satış evrakları her elime geçişte onu kendi sırasından çıkartıp altlara sokardım… Böylece Armenak’ın ev eşyalarını evini Varlık Vergisinin tasfiyesine kadar sattırtmadım…. Verginin tasfiyesinden sonra arkadaşım Aşkale’den döndü. Şimdi tanrının mağfiretine kavuştu (vefat etti). Bu hikayeyi Armenak’tan dinleyen arkadaşlar her anlatışında ihtiyarın gözlerinin dolduğunu söylerler.”

Varlık Vergisi, yukarıdaki hikayenin yüzlercesi, binlercesi idi.

Takdir komisyonlarının kararları tamamen keyfiydi ve komisyondakiler özellikle Ermenilere karşı ön yargılı ve düşmanca bir tutum içerisindeydiler. İçlerinde İttihatçılar vardı ve komisyonda İttihatçı görüş hakimdi.

Kadıköy çarşısından Asadur Efendiye de bayağı yüklüce bir vergi gelir. Ondan istenen; gücünün, mal varlığının kat be kat üstündedir. Komisyonların takdir ettiği vergiye itiraz hakkı yoktur, ama Asadur Efendi yine de şansını denemek ister, itirazını yapar. Görüşürler, yeniden takdir ederler. “Komisyondaki İttihatçılar ‘Taşnakların başıdır’ diyerek vergisini dört katına tam 400 bin liraya çıkartırlar.” Asadur Efendinin de tüm mal varlığı elinden çıktıktan sonra Aşkaleye gitmekten başka yapacağı bir şey yoktur.

Bu ve benzeri ayrımcı olayların, tüm insanlardan ırak olmasını dilemekten başka ne yapabiliriz ki?

Yorumlar kapatıldı.