İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Koruyucu hekimlik X – Şişmanlık

Şişmanlık konusu, başta ABD olmak üzere, gelişmiş ülkelerin en büyük problemlerinden biridir. Şişmanların oranı seneden seneye artarak ABD de %25e ulaşmıştır. Şişmanlık, hem sağlık yönünden, hem de estetik yönden istenmeyen bir durumdur. Şişman olanlar bunu bilirler, fakat önleyememektedirler. Diyet hekimlerinin yardımı da fazla olamamaktadır. Konuya girmeden önce şişmanlığın rakamsal tarifini yapalım.

Şişmanlığı ölçmek için elde iki ölçü bulunmalıdır: kilo ve boy. Boy, metre cinsinden ifade edilmelidir (1.70, 1.85 gibi). Bunun karesi alınmalıdır. Örneğin boy 1.65 ise bunun karesi 2.72 eder. Bu rakamı kiloya bölmek gerek. Örneğin bu kişinin kilosu 76 ise, 76:2.72=27.94 gibi bir rakam çıkar. Buna “Vücut Kitlesi İndeksi” (Body Mass Index, BMI) denir (verdiğim örnek benim ölçülerimdir). Normalde BMI 18–25 arasıdır. 18 den düşükse kişi zayıftır, düşük kiloludur. 25-30 arasına “fazla kilolu” (“toplu”, “balık etinde”, “şişmanca” gibi deyimler de kullanılır) grubundadır. 30-40 arasına “şişman” denir. 40 ın üstü “marazî şişmanlıktır”. Bunların mutlaka tedavi altına alınmaları gerekir. ABD de marazî şişmanlara sıkça rastlanır.

BMI dışında ikinci bir şişmanlık ölçüsü de bel ölçüsüdür. Bel çevresi göbeğin iki parmak altından ölçülür. Kadında 88, erkekte 100 santimetreyi geçmemelidir. Bazı şişmanlarda BMI çok artmış değildir, fakat bel ölçüsü artmıştır. Sağlık yönünden bu tip risklidir, bunlarda diyabet (şeker hastalığı) gelişebilir. Bel çevresi geniş, fakat kalçaları geniş olmayan bu tip şişmanlığa “elma tipi şişmanlık” denir. Bazı şişmanlarda ise BMI artmış, fakat bel ölçüsü normal sınırlardadır. Yağlar daha çok kalçalarda, göğüste, memelerde, kol ve bacaklarda, ensede toplanmıştır, fakat beli daha incedir. Bunlara da “armut tipi şişmanlık” denir ve daha tehlikesizdir.

Şişmanlıkla birlikte tansiyon yüksekliği (hipertansiyon), kolesterol ve/veya trigliserid yüksekliği ve sigara iptilâsı yoksa yaşam üzerine etkisi fazla değildir. Yaşlılığını normal geçiren pek çok şişman vardır. Fakat yukarıda sıraladığımız risk faktörlerinden bir ikisi varsa durum değişir. Bundan ötürü şişmanlar mutlaka sigarayı bırakmalı, tansiyon ve kan yağlarını normale indirmeli, diyabetlerini çok iyi ayarlamalıdırlar.

Şişmanlığın yol açtığı veya arttırdığı rahatsızlıkları burada anlatmayacağız. En önemlilerinden biri diz eklemi kıkırdağındaki aşınmadır. Kilo fazlası olanlar, elli yaşını geçtikten sonra, dizlerinde, kalça eklemlerinde, bellerinde ağrı duymaya başlarlar. Artroz dediğimiz bu durum doğrudan kilo fazlalığına bağlıdır. Eklemler taşımaları gereken yükün 20-30 kilo fazlasını taşıdıklarından aşınırlar. Bu durumdaki şişmanlara, kilo vermeleri için, yürüme tavsiye edilemez. Yürüdükçe diz ve kalçadaki aşınma daha artacak, sonunda eklem protezi ameliyatı gerekecektir.

Her şişman, kendisinin fazla bir şey yemediğini, başkalarının neler yemelerine karşılık kilo almadıklarını söylerler, “su içsem kilo alıyorum” derler. Bu dediklerinde gerçeğin payı vardır. Bazı kimselerde metabolizma hızlıdır, yediklerini kolaylıkla yakmaktadırlar. Bazı kimselerde ise metabolizma düşük hızlıdır. Buna sebep bazen tiroid hormonu eksikliğidir. Her şişmanda tiroid hormonlarının (T3, T4, TSH) kontrol edilmesinin sebebi budur. Bu tip şişmanlığın tedavisi kolaydır, tiroid hormonu vermek yeterlidir. Fakat şişmanların çoğunda bu hormonda bir noksanlık bulunmaz. O zaman şişmanlığa “bünyesel” damgası vurulur. “Bünyesel” ne demek? İzah edemediğimiz pek çok şeye “bünyesel” deyip kurtuluyoruz. Bu gün, genlere bağlı olduklarını artık biliyoruz. Ebeveyninden şişmanlık genini almış olanlar şişmanlamağa mahkûmdurlar. Ya da, şişmanlamamak için ömür boyu mücadele etmek zorundadırlar. Diyette en küçük bir disiplinsizlikle hemen kilo alırlar.

Vücutta biriken yağ, bir fıçıya konmuş gibi birikmez. Vücutta her şey belli bir disipline uymak zorundadır. Yağların depolanması için vücut özel yağ hücreleri (liposit) yapar. Depolanacak yağ miktarına göre liposit imal eder. Yani yağ bir fıçıda depolanacağına, binlerce küçük kavanozlarda depolanır. Şişmanlık arttıkça liposit sayısı da artar. Diyetle zayıflanmaya başlayınca bu yağ hücrelerindeki yağlar da yavaş yavaş boşalır. Fakat yağ hücreleri artık yok olmazlar. İçleri boş olarak, bulundukları yerde kalırlar. Yeniden depolanacak yağ bulunduğunda hemen içleri dolar. Yani organizma artık yeniden yağ hücresi (yeni küçük kavanozlar!) imal etmek zorunda değildir. Kilo almaya başlayan küçük çocuklarda yağ hücreleri oluşmaya başlar, bir daha da kaybolmazlar. Küçük çocukları şişmanlatmamak gerekir.

Nasıl kilo verilecek?

Alması kolay, vermesi zor! Daha 1-2 kilo alındığında hemen vermek için gayret edilmelidir. 10-12 kilo aldıktan sonra işler daha zorlaşır, çünkü çok sayıda yağ hücresi yapılmıştır. Onlar tekrar dolmak için fırsat kollayacaklardır. Kadınlar menopozdan sonra, erkekler de emekli olduklarında hemen kilo almaya başlarlar. Eşleri vefat eden kadınlar da çok kere kısa sürede şişmanlamaktadırlar! Belki stres’ten veya mutfağa daha fazla zaman ayırabildiklerinden, veya daha sık akşam çaylarına gitme fırsatı bulduklarından. “Her şey dahil, açık büfeli” tatillerden de birkaç kilo alınarak dönülür.(Alması kolay dedim ama 1 kilocuk şişmanlayabilmek için hekim hekim dolaşan zayıf kimselerde almak hiç de kolay olmamaktadır. Onlarda alması güç, vermesi kolay olmaktadır!).

Yürüyüşlerle kilo vermek güçtür. Bir saatlik yürüyüşle yakılan kalori 100 gram ekmekle geri alınır. Yürüyüşlerle kilo verme azdır, fakat yürüyüşlerin, dolaşım sistemine, solunum sistemine, kaslara ve eklemlere yararı vardır. Ayrıca stres’i kaldırmak için de yararlıdır. Fakat diz veya kalça artrozu (kıkırdak aşınması) olanlara yürüyüş tavsiye edilemez. Yürüdükçe aşınma artar. Zaten yürümek isteseler bile, ağrıdan ötürü yürüyemezler.

Zayıflatıcı ilâçlar da vardır. Eskiden bunları ben de tavsiye ederdim. Fakat bir süre sonra yan etkilerden ötürü veremez olduk. 20 sene önce ticarette bulunan zayıflama ilâçları şimdi artık yok. Şimdi bulunanlar da belki ileride yasaklanacak. Zayıflama ilâçlarının bir bölümü “iştah kesiciler” dir, açlık duyulmasını önlerler. Bazı zayıflama ilâçları da yenen besinlerdeki yağların bağırsaktan emilip kana geçmesini önlerler. Alınan yağ dışkı ile atılır. Bu arada bazı vitaminler de emilmeyip atılırlar. Neticede ben ilâçlara fazla bel bağlamamaktayım.

Geriye kalıyor alınan kalorinin kısılması. İşin zor tarafı da bu. “Yemesem fenalık geçiriyorum, ayakta duramıyorum” deniyor. Ben de “ayakta duramıyorsanız gidip uzanın, 5 dakika içinde o şiddetli açlık hissi ve fenalık geçecektir” diyorum! Özellikle diyabet geni taşıyanlar, yani ileride şeker hastası olacak olanlar, sık sık tatlı yeme ihtiyacı duyarlar. Bunu yenmeleri gerekir. Aksi halde pankreaslarının iflasını hızlandırmış olurlar.
Şişmanlar arttıkça, bu konuyu ticarî bir konu gibi görenler de arttı. Klasik tıp kitaplarında, şişmanlık bahsinde hiç bahsedilmeyen, hiçbir tıbbî mecmuada yayınlanmayan, hiçbir tıp kongresinde konu edilmeyen yöntemleri doğrudan şişmanlara tavsiye edenler çıkmıştır. Satışı milyonları geçen “diyet” kitapları yayınlanmıştır. Bu kitaplar medyada geniş ses getirmişlerdir. Birbirinin aksini savunan “zayıflama” reçeteleri sunulmuştur. Şişmanlar kendi aralarında “ben falancanın yöntemini uyguluyorum”, “ben de filancanın” diye konuşmaktadırlar. Kimisi et yiyince pilavı yasak eder, kimisi çok az karbonhidrat tavsiye eder, kimi de eti, proteini azaltıp karbonhidratı serbest bırakır. Kilo vermek için akupunkturdan bile medet umanlar vardır. Bu yöntemler tıp fakültelerinde öğrenicilere öğretilmez, tıp kitaplarında da bulunmaz. “Alternatif tıp” veya “paramedik tedavi” gibi isimlerle şişmanlara hitap edilir.

İşin aslı, alınan kalorinin harcanandan fazla olmamasıdır. Hiçbir şey yapmadan, 24 saat istirahat eden kimsenin harcadığı kalori 1800-2000 kadardır. Normal günlük faaliyeti olan birinin sarfiyatı 2500-3000 e çıkar. Alınan kalori yakılandan fazla ise, bu fazlalık vücutta depo edilir. Karbonhidrat veya protein fazlalığı mevcutsa, karaciğerimiz hemen bunları yağa çevirir ve yağ hücrelerine gönderir. 1 gram karbonhidrat 4 kalori sağlar. 1 g protein de aynı sonucu verir. 1 g bitkisel yağ 8 kalori, 1 g tereyağı veya içyağı 9 kalori sağlar. Modern besi teknolojisi diyeti biraz kolaylaştırmıştır. Örneğin tatlıları sevenler için, hiç şeker içermeyen tatlılar imal edilmiştir. Marketlerin, eczanelerin “diyabetikler” köşesinden bunları temin edebilirler. Herhangi zararlı etkileri yoktur. Keza besin teknolojisi, yağı azaltılmış (light) mamûlleri (süt, yoğurt, peynir, vb…) ve diyet kolaları da ticarete vermiştir. “Etimek” de daha az kalori ile ekmek ihtiyacını karşılar. Kalori hesaplarını bilmek pek de işe yaramaz. Yediğiniz peynirli poğaçanın kaç gram karbonhidrat, kaç gram yağ ve kaç gram protein içerdiğini nasıl bilip kalorisini nasıl hesaplarsınız. “Kibrit kutusu kadar” beyaz peynirin, içerdiği yağ miktarından ötürü, farklı kaloriler sağladığı kesin. 100 g kuzu eti ile 100 sığır eti farklı kalori içerirler. Kuzu etinde, et liflerinin arasında, bol miktarda yağ vardır ve daha yüksek kalorilidir.

Pratikte ben şişman hastalarıma gram veya ölçü vermiyorum. “Madem ki bu beslenme tarzınızla kilo veremiyorsunuz, demek ki günlük alımınız günlük harcamanıza yetiyor, depodaki yağı kullanma gerekmiyor” diyorum. O zaman, yapılması gereken, şimdi yediğinizin %20 eksiğini yemektir. Bu eksik, yağ depolarınca tamamlanır. Bazı yanlış uygulamalar görüyorum. Örneğin günlerce 500 kalori civarı bir beslenmeye baş vuruluyor. O zaman günlük gereksinimi karşılamak için yağ deposundan çok miktarda yağ yakılacaktır. Yani kişi, günlerce sade yağla, hayvansal yağla beslenecektir. Kandaki yağ miktarı (trigliseridler) hızla artar. Zaten damarlarında problemleri olanlar için bu durum tehlikelidir. Ayda 2 kilo zayıflamak yeterlidir. Bu tempo ile 1 sene sonra 24 kilo verilmiş olur. Aslında böyle bir kilo kaybı da doğru değildir. Ayda 2 kilo üzerinden 10 kilo verildiğinde en az 6 ay o kilo muhafaza edilmeli, daha vermek gerekiyorsa ikinci bir kür yapılmalıdır.

Bunları söylemek yazmak kolay, uygulamak güçtür, biliyorum. Fakat gayret edilmelidir. Her şişman, hayatının hiç olmazsa bir döneminde, perhiz yapıp bir miktar zayıflamış, fakat verdiğini sonradan fazlası ile geri almıştır! Bernard Show’a sigarayı bırakmanın çok güç olduğunu söylemişler, o da cevaben “nasıl güç olurmuş ki, ben 100 kere bıraktım” demiş! Evet sigara da, şişmanlık da bırakılır, sonra yine buluşulur. Fakat ikisi için de gayret etmelidir. Yaşlandıkça, her ikisi de, çekilmesi zorlaşan “hayat arkadaşları” dır.

Yorumlar kapatıldı.