Hadi ULUENGİN
Bizim patriğimiz!
e-posta
GAYR-I Müslim azınlıklara ilişkin bir soruyu Başbakan Brüksel’de, ‘farklı din mensuplarının ibadeti konusunda çok rahat bir partiyiz’ sözleriyle cevapladı.
Ben bu konuda ne AKP liderinden, ne de tabanından zerre kuşku duyuyorum.
Çünkü, eğer bin Ladin türü bir nihilist değilseniz, genel olarak İslamın, özel olarak da Osmanlı – Türk İslamının ‘serbesti’ üzerinde yükseldiğini zaten bilirsiniz.
* * *
AMA, statüko zaptiyelerine tetikçilik yapan ‘Karanlıkçı’ Maocular veya ‘laikçi ulusçu’lar birden ‘anti Patrik’ ve ‘anti misyoner’ kesilince insan, ‘bari dinime küfreden Müslüman olsa’ diye düşünüyor. Yahu zat-ı muhteremler, size n’oluyor?
Alnınız secdeye değmez; cami avlusunu cenazeden cenazeye görürsünüz; ‘Kurban Bayramı bu yıl Hac’ca rastladı’ diye haber yazarsınız, sonra da Türklerin Muhammediliğini sahiplenmek kisvesine bürünürsünüz. İş kala kala size mi kaldı?
Oysa, onlar inanç ve ülkelerinden emin, bizzat imanlı Müslümanlar ‘aman Hıristiyanlaşır mıyız; aman Patrikhane bizi Ortodoks mu yapar’ diye korkmuyor.
Ve ben bunlardan yola çıkarak şuna gelmek istiyorum.
* * *
NUR Batur’un manşet haberinde okudunuz, Selanik piskoposunu kimin tayin edeceği konusuna ilişkin olarak Fener Patriği Bartholomeos Hazretleriyle, Yunan Kilisesi Başpiskoposu Hristodulos arasında gayet vahim bir sorun yaşanıyor.
İlkin, Selanik ezelden beri, dünyadaki tüm Ortodoks kiliseler arasında ‘primus inter pares’, yani ‘eşitler içinde birinci’ addedilen Fener Patrikhanesi’ne bağlıdır.
Ama Yunani Ruhban, ‘cemaat yoksunu ve kaymakama susta Türk papazı’ dediği Patrik’i, o eşitler içinde birincilikten ‘eşitler içinde sonuncu’luğa itmek istiyor.
Peki biz, İmrozlu, yani Gökçeadalı, yani Konstaniyye’mizli Patrik Hazretleri böyle bir ‘eliminasyon’ operasyonuyla karşı karşıya kalmışken ne yapıyoruz?
* * *
HİİİÇ, çünkü bir; hala ‘Sevr kompleksi’yle yaşayan ‘statüko zaptiyeleri’nin laik değil ‘laikard’ anlamdaki ‘laikçi’liğinden ötürü, o ‘primus inter pares’ Fener’ in ‘ekümenik’, yani teolojik açıdan ‘evrensel’ olduğunu kabullenmek istemiyoruz.
Çünkü iki, Heybeliada ruhban okulunun tekrar açılmasını engelliyoruz.
Ve nihayet çünkü üç; kağıt üzerinde onaylı ‘AB uyum yasaları’na rağmen, vakfından kilisesine ve arsasından hastanesine, azınlık haklarına çomak sokuyoruz.
Neymiş, Fener bir Vatikan’a, Patrik de bir Papa’ya dönüşürmüş!
Ah ah, keşke dönüşebilse bre!
* * *
EVET, keşke Yunani iş adamınınkini kullanacağına, sen de Papalı ‘Alitalia’ gibi Patriğe uçak tahsis etsen de, ‘THY’ ablemiyle ülkenin prestijini yüceltsen.
Keşke Ruhban Okulunu uluslararası nitelikli dev törenle açsan da, bizzat ‘İslam toprağı’ndan ‘uygarlıklar savaşı’na meydan okuduğunu dünyaya duyursan.
Sonra biraz tarih okusan da, o daracık ufkunla ve o küçücük beyninle, devlet İmparatorluğumuzun örneğin Eflak ve Boğdan’a hep Fener aristokrasinden ‘bey’ tayin ettiğini; Atina bağımsızlığı sırasında Patrikhanemizin, ‘memalik-i Osmaniye’ye ihanet eden macera cehennemi günahtır’ diye tüm Yunan kiliselerine ‘ekümenik vaaz mektubu’ gönderdiğini; yahut, Dersaadet’in ‘Düvel-i Muazzama’ya yolladığı ‘sefir-i kebirleri’ Patrik Hazretlerinin tavsiyesiyle seçtiğini öğrensen ve anlasan.
İster dindar, ister laik, ister ‘laikçi’ ol ama, ah ah, sen bir ‘ev-ren-sel’ olsan.
Yorumlar kapatıldı.