Alp ULAGAY
Armando ve Kristina iki yıl önce Erivan’da bir spor salonunun tribünlerinde tanıştılar. İlk görüşte birbirlerinden etkilendiler. Aşkları uğruna iki yıl boyunca İstanbul ve Erivan arasında mekik dokudular. Nihayet bu yıl İstanbullu Armando, Erivanlı Kristina’nın ailesini ikna etmeyi başardı. Bu yılki Pan-Ermeni oyunları sırasında evlenmeye karar verdiler.
İki hafta içinde üç nikah töreni ve iki düğün yaptılar. Şimdi İstanbul’da yeni yaşamlarına alışmaya çalışıyorlar. Kristina çok büyük bulduğu İstanbul’un birbirine benzeyen sokaklarında kaybolmamaya çalışıyor. Armando ise eşine ilk Türkçe derslerini veriyor.
İstanbullu Armando Cosentino’yla Erivanlı Kristina Musaelyan’nın aşklarının hikayesi bu.
Hikayeleri iki yıl önce başlar. Dünya Ermeni spor oyunlarına katılmak için İstanbul’dan bir kafileyle Erivan’a gider Armando Cosentino. Bir yandan oyuncusu olduğu erkek voleybol takımını finale taşımaya çalışır, bir yandan da kadın voleybol takımının antrenörlüğünü yapar. Bu uğraşlardan geriye kalan vakitte de diğer maçları ve yarışmaları takip eder.
Bir gün tribünde otururken gözüne güzeller güzeli bir kız ilişir. Gülüşünden o kadar etkilenir ki kendini tutamaz, tanışmak için yanına gider. Armando, Ermenice bilmez, kız da Türkçe. İngilizce anlaşmaya çalışırlar ama olmaz. Ama Armando ismini duyan Kristina İtalyanca bildiğini söyleyince ortak dili bulurlar. Oyunlar süresince, iki hafta boyunca Erivan sokaklarında gezip tozarlar.
Armando daha Türkiye’ye dönüş yolundayken Kristina’yla evlenmeye karar vermiştir bile: ‘‘Altı yıllık ilişkimi yeni bitirmiştim ama Kristina’dan o kadar etkilendim ki İstanbul’a dönünce anneme ‘Bana bu kızı iste’ dedim. O da telefon edip annesiyle konuştu. Kristina’nın ailesi bu kadar acele etmeme şaşırdı. Biraz düşüneceklerini söylediler. Bir yılı telefonla konuşarak geçirdik.’’
Armando bir sonraki yazı iple çeker. 2002 Haziran’ında, beden eğitimi dersi verdiği ilköğretim okulları kapanır kapanmaz soluğu ilk uçakla Erivan’da alır. Niyeti Kristina’nın ailesiyle tanışmaktır. İki hafta Musaelyanlar’ın evinde kalır. Sonra da onları İstanbul’daki evine, daha doğrusu evliliği kafasına koyduğu için çarçabuk kiralayıp döşediği yeni dairesine davet eder. ‘‘Beni daha iyi tanımalarını, ailemi, çevremi, arkadaşlarımı da görmelerini istedim. O iki haftalık ziyaret gayet olumlu geçti.’’
Kristina annesiyle İstanbul’a gelip Şişli’deki evde iki hafta geçirir ve geri döner. Araya hasretle, telefon görüşmeleriyle geçen koca bir öğrenim yılı daha girer. Nihayet bu yılın 28 Mayıs’ında, hem de doğum gününde Kristina, Armando’nun evlenme teklifini kabul eder. Haziran’da söz kesilir.
Armando 2003 Ağustos’unda, 3. Dünya Ermeni oyunları için 80 kişilik İstanbul kafilesiyle birlikte bir kez daha Ermenistan’a gider. İki önemli hedefi vardır: İstanbul’u başarılı bir şekilde temsil etmek ve Kristina’yla evlenmek.
NİKAHINDAN İKİ SAAT ÖNCE GÜMÜŞ MADALYA
24 Eylül pazar günü yaşadıklarını hiç unutamaz. Öyle bir koşuşturmaca yaşar ki o gün… O gün iki haftalık mücadele sonunda İstanbul erkek voleybol karmasıyla final maçına çıkar. Bir yandan da öğlen saatlerinde oynanan maçın çabuk bitmesi için dua eder. Çünkü nikah törenine sadece iki saat kalmıştır. Maçtan boynuna ikincilik ödülü olan gümüş madalyayı takarak ayrılır.
İstanbul kafilesi, arkadaşlarını yalnız bırakmaz. Bir otobüs ve 10 otomobille 100 kişilik kafile Armando’ya eşlik eder. Ermeni geleneklerine uygun şekilde yanlarında beş kişilik bir bandoyla kız evinin olduğu mahalleye giren kalabalık ortalığı ayağa kaldırır: ‘‘Biz öyle kalabalık şekilde mahalleye girince, bir de bando müziği etrafa yayılınca insanlar camlara çıktı. Bizim kafiledekiler evin önünde halay çektiler. Yukarı çıkıp kızı odasından aldım. Geleneksel Ermeni konyağını yudumladıktan sonra kiraladığımız limuzine bindik ve kiliseye doğru yola çıktık. İki hafta içinde yapılacak üç nikah töreni ve iki düğünün ilk adımıydı bu. Bu oyunların asıl amacı tüm dünyadaki Ermeni topluluklarının kaynaşması ve tanışmasını sağlamak olduğundan aşkımız adeta oyunların sembolu haline gelmiş, yerel medyanın da ilgisini çekmişti.’’
Genç çiftin nikahı Echmiadzin’daki 1300 yılık Surp Hripsime Kilisesi’nde kıyılır. Akşam Türk kafilesinin Erivan’ın en lüks oteli Armenia’da düzenlediği baloya katılırlar. Ertesi gün mutlu çift Türkiye’ye dönen İstanbul kafilesiyle beraber uçaktadır. Ama Armando’nun ailesi Ermenistan’daki nikaha ve düğüne katılamamıştır. Bu nedenle İstanbul’daki düğün hazırlıklarına başlanır. 7 Eylül’de Harbiye’deki St. Esprit kilisesinde ikinci nikah töreni yapılır. Bu kez ağırlık Armando’nun akraba ve dostlarındadır. Ertesi günü kıyılan resmi nikah iki haftalık evlenme maratonuna nokta koyar.
Şimdi Kristina ‘‘çok büyük’’ dediği İstanbul’a alışıp Türkçe öğrenmeye, bir aylık kocası Armando ise ona yardımcı olmaya çalışıyor.
İSTANBUL NE KADAR BÜYÜK
Kristina Musaelyan (23) Erivan doğumlu ama ailesi Bakü kökenli. Aile 10 yıl boyunca iki şehir arasında mekik dokumuş. İlkokula başlamak için 1987’de Erivan’a dönmüş. 1990’da Karabağ’da yaşanan olaylardan sonra bir daha Bakü’ye dönememişler. O da okul yıllarında voleybola ilgi duymuş. Beş yıl voleybol oynayıp genç milli takıma kadar yükselmiş. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra Ermenistan’ın içine girdiği ekonomik krizi izleyen 10 yıl içinde ailenin fertleri Moskova’ya, Odessa’ya, Donetsk’e ve Los Angeles’e dağılmışlar. Bu göç dalgası sırasında Erivan’dan ayrılmayan Kristina İtalyan dili ve edebiyatı okumuş. Tabii bunun müstakbel eşiyle aralarındaki ortak iletişim dili olacağını bilmeden.
İstanbul’u gördüğünde ilk tepkisi ‘‘çok büyük’’ demek olmuş: ‘‘Bütün sokaklar birbirine benziyor. Sokakları öğrenmekte zorlanıyorum. Bir de her yer dükkan dolu. Ama iki şeyi çok güzel İstanbul’un: Denizi ve tarihi dokusu.’’ Evde geçirdiği vakitlerde Eurosport izlemeyi seviyor. Özellikle İtalya Ligi’ne bayılıyor. Armando’nun söylediğine göre İtalya’daki tüm oyuncuları boyu ve kilolarına kadar tanıyor. En çok sevdiği oyunculardan biri Inter forması giyen Emre Belözoğlu.
ÖĞRETMEN ANTRENÖR SPORCU
Armando Cosentino (31) İstanbul doğumlu. Baba tarafından kökleri İtalya’nın Bari kentine kadar gidiyor. Dedesi 20. yüzyılın başında Türkiye’ye ticaret amacıyla gelmiş. Annesi ise Ermeni. Babasından uzakta büyüyen Cosentino’nun çocukluğu Ermeni cemaatine daha yakın geçmiş. ‘‘Anadilim Türkçe, zaten babamın ailesiyle görüşmüyorum. İlkokulu ve ortaokulu o zaman yaşadığımız Yeşilköy’deki devlet okullarında bitirdim. Voleybola da 15 yaşında Eczacıbaşı’nın 4. Levent’teki salonunda başladım. Ama keşke daha önce başlasaydım. Belki milli takıma kadar yükselirdim. Daha sonra Ankara’da TED Kolej’de ve ENKA’da oynadım. 1999’da askerliğimi yapmak için İtalya’ya gittim.’’
Askerlik dönemi öncesi Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu’ndan diplomasını alır. Pangaltı Ermeni İlköğretim Okulu ve Lisesi’nde öğretmenliğe ilk adımı atar: ‘‘Voleyboldan hiçbir zaman çok para kazanamadım. Geleceğimi düşünerek 24 yaşında yüksekokula girdim. Zaten ekonomik krizden sonra voleybol çakıldı. 15 kadar oyuncu dışında kimse iyi para kazanamıyor. Profesyonel gibi antrenman yapıyorduk ama kazandığım para yıllık 15 milyarı geçmiyordu.’’ Cosentino 2000-01’de Yeniköyspor’da sıkıntılı bir yıldan sonra geçen sezon İstanbul Büyükşehir Belediyespor’da forma giydi. Bu yaz sporculuğu bıraktı ve Şişli Spor Kulübü’nde antrenörlüğe başladı. ‘‘Yıllar önce aldığım bir antrenörlük diplomam vardı. Geçen ay Ankara’da uluslararası bir seminere katılıp oradan da sertifika aldım. Sabahları okula gidip dersimi veriyorum. Haftanın bir günü de Moda’daki Aramyan-Uncuyan İlköğretim Okulu’na gidiyorum. Şişlispor’un 17.00’deki akşam idmanına yetişiyorum.’’
Yorumlar kapatıldı.