Servet Kabaklı
ÖNCE e-posta adresimize düşen bir basın açıklamasından başlayalım… THY Basın Sözcüsü dostumuz Recep Güvelioğlu, bir olayın içyüzünü kendisine yakışır incelikte ifadelerle açıklıyor.
Türk Ermenileri Patriği Mesrop II, üç beş gün önce, sabah 08.00 uçağıyla Van’a seyahat edecekmiş. Uçağın kalkışına 10 dakika kala, VIP (Çok Önemli Kişi) Salonu’ndaki THY Bürosu’na, yanındaki din görevlisiyle (!) birlikte müracaat etmiş. Görevliler de, yolcu alım işlemlerinin kalkıştan 20 dakika önce tamamlanır kuralını hatırlatarak, uçağa yedek yolcu alındığını, yer kalmadığını anlatmışlar.
Dünyanın bütün havayolu şirketlerinde, yerli yabancı, çok önemli kişi veya değil, her müşteriye uygulanan bir kural bu…
Buna rağmen THY görevlileri, Patrik Efendi’ye yardımcı olmaya çalışmışlar. Bir sonraki Ankara aktarmalı 08.50 uçağında, gecikme ve rezervasyon değiştirme bedellerini de tahsil ederek, ancak arka sıralarda yer bulabilmişler ki Bay Mesrop II mağdur olmasın. Ama
Patrik Efendi kızmış, lutfedip bizzat kendisi THY görevlilerinin yanına giderek, ‘yolculuk yapmayacağını ve şikayetçi olacağını’
bildirmiş.
Açıklamaya bakınız!..
TÜRKİYE Ermenileri Patriği Mesrop II Efendi bu hızla, üstelik gecikerek, yani kendi hatalarıyla kaçırdığı seferle, bir sonrakini
karıştırarak ‘resm” açıklamayı’ patlatmış…
‘Patrik’e uçakta yer olmadığı söylendi. Saat 07.50’de ise refakatindeki din görevlisinden ayrı olarak 27’nci sırada oturabileceği söylendi.’
Ermeni Patrikhanesi’nin yaptığı açıklamanın devamındaki, ‘çok özel tahr”k ve tahk”r edici’ yorumlara da bir bakalım…
‘Kıtalararası hizmet veren THY’nin bu gibi bir şey yapacağını anlamakta güçlük çekiyorum… Sayın Diyanet İşleri Başkanı’na aynı
muamele yapılır mıydı?.. Acaba birileri, Türkiye’de resmen tanınan dini cemaatlerden birinin ruhan” reisinin, T.C. vatandaşı bir
Patrik’in, bu ülkenin başka bir bölgesindeki kutsal bir mekanı ziyaretinden rahatsızlık mı duyuyor?’
İşte THY Basın Sözcüsü Recep Güvelioğlu dostumuz, Ermeni Patrikhanesi’nin bu yorum açıklamasını, gerçekten çok nazik bir
biçimde eleştirirken, ‘acizane kanaatimiz’ ifadesine de yer veriyor ve ‘THY’nin bir kusuru yok. Bunlar üzüntüden kaynaklanan ve
maksadını aşan ifadeler’ diye değerlendiriyor.
Hayır, maksatlı!..
EVVELå bütün Ermeni vatandaşlarımıza şunu söylemeliyiz. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşı olma ve bu ülkeyi sevme şuurunu taşıyan herkese saygılıyız. Bu insanların alt kimlikleri de bizi çok ilgilendirmiyor. Ermeni Cemaati’nden de Levon Panos Dabağyan ve Ohannes Bıçakçı başta olmak üzere, birçok vatansever, milliyetçi dostumuz olmuştur. Bu dostlarımız, geçmişte, dışişleri mensuplarımıza alçakça yönelen Asala terörünü lanetleyici, hatta dünya basını ölçeğinde tel’in edici tavırlarıyla, gönlümüze taht kurmuşlardır.
O devirde de Ermeni Patrikhanesi, bu cinayetler karşısında ya sins”ce sessiz kalmış, ya da yasak savar mah”yette, sevinçle karışık üzüntü bildirmekle yetinmişti.
Ama biz iddia ediyoruz!.. Ermeni Patriği’nin, ‘yolcu hatasından kaynaklanan’ bu olay üzerine takındığı tavır ve Patrikhane’nin
açıklaması, ‘maksadını aşan’ değil, ‘maksatlı’ bir tutumdur.
İşte gerekçelerimiz…
ABD’nin komisyonlarında, meclislerinde, Fransa’nın bilmem nerelerinde, daha dün İsviçre’nin bilmem hangi kantonunda, asılsız,
mesnetsiz, tarih” ve ilm” gerçeklere aykırı Ermeni soykırımı iddiaları oylanıp kabul edilirken, anıtlar dikilirken… Kapısında
yalvardığımız AB’nin fiil” lideri Almanya’da, Türk çocuklarının da devam ettiği okullarda, Türkiye’nin Doğu’sunun büyük bir
bölümünü Ermenistan’a katan, Karadeniz Bölgemiz’i ‘Pontus Rum Devleti’ diye ayıran, Güneydoğumuzu lutfedip ‘Kürt Federe
Bölgesi’ diye ikram eden haritalar kullanılırken… ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi ‘Mister Çokister’ Edelman, haddini aşıp;
‘Ermenistan sınır kapılarınızı açın, Kıbrıs’ta Denktaş geri dursun, Ege’de Yunan’a şirin görünün, asker gönderin ama sakın ha Irak’ın
kuzeyine girmeyin’ gibi, talimat gafları yaparken… Türkiye’yi idare eden ‘Teslimiyet’ten, ‘tıs’ bile çıkmamasından cür’et alan Ermeni
Patriği Mesrop II, aklınca ‘bir bardak suda fırtına koparıp’, şimdiye kadar geri planda tuttuğu esas davasına, açıkça hizmete başlamış
gözüküyor.
Aylar önce yazdık, ‘Türkiye’yi bekleyen en büyük tehlike, dikkatler Irak’ın kuzeyine yönelmişken, bir Yunan saldırısıdır. ABD’nin ve AB’nin menfaati buradadır’ dedik, kimseyi inandıramadık. Yunanlı’nın burnumuzun dibindeki 12 Adalar’a ordusunun yarısını yığdığı haberi, dünkü sürmanşetimizdeydi.
Şimdi de ‘Patrik Efendi, haddini bil!..’ demekle yetiniyoruz…
Yorumlar kapatıldı.