HER şey küçük bir taş lahtin üstünde yazılı şu cümlenin keşfiyle başladı: ‘‘Ya’akov bar Yosef achui d’Yeshua…’’
Eski İsrail dili olan Aramice bu cümlenin anlamı şuydu:
‘‘Yusuf’un oğlu, İsa’nın kardeşi Yakub.’’
İlk bakışta insana sıradan gibi gelen bu cümle, belki de tarihin en büyük sırlarından birinin tanığıydı.
Bugün sizi işte bu esrarengiz cümlenin açtığı kapıdan geçirip, çok ilginç bir tartışmaya götüreceğim.
Ama önce bu cümlenin nasıl ortaya çıktığını anlatayım.
* * *
Dünyanın en ünlü eski Aramice uzmanlarından biri olan Andre Lemaire, 2002 yılının ilkbaharında, İsrailli bir koleksiyoncudan davet alır.
İbrani Üniversitesi’nin davetlisi olarak altı aylığına İsrail’de bulunan Lemaire, gittiği evde bir başka koleksiyoncu ile tanışır.
Hıristiyanlık tarihi araştırmacıları onu ‘‘Joe’’ kod adıyla tanır.
Joe, ünlü uzmanı evine davet eder ve ona bir fotoğraf gösterir.
İsa’nın yaşadığı dönemlerde Yahudiler ölülerini iki defa gömerlermiş.
Birincide gömülen ceset çürüdükten sonra mezar açılır ve kemikler alınır, taş bir lahte konup yeniden gömülürmüş.
Joe’nun gösterdiği fotoğraf işte bu lahitlerden birine aitmiş.
Kudüs çevresinde antikacılarda buna benzer çok sayıda lahit bulmak mümkünmüş.
Ancak fotoğraftaki lahtin üzerindeki yazıyı gören Andre Lemaire heyecanlanır.
Çünkü lahtin üzerinde şu yazmaktadır:
‘‘Yusuf’un oğlu, İsa’nın kardeşi Yakup.’’
Yusuf, Hazreti İsa’nın babasıdır.
Ve Hıristiyan inanışına göre, İsa’nın Yakup adlı bir yeğeni vardır.
Andre Lemaire, yan yana bu üç ismi okuyunca ‘‘Lahtin kendisini görebilir miyim’’ diye sorar.
Joe, ‘‘Tabii ki’’ der ve civarda bir depoda duran lahti ona gösterir.
* * *
Bu lahit İsa’nın kardeşine mi aittir?
İşte bu soru Hıristiyan dünyasını bir anda karıştırır.
Çünkü, Hıristiyanlık tarihinde İsa’ya ait ilk defa somut bir ize rastlanmaktadır.
Ayrıca, İsa’nın bir kardeşinin bulunması ihtimali şu soruyu akla getirir:
‘‘Bakire Meryem’in iki çocuğu olabilir mi?’’
Bu olay Hıristiyanlık dünyasında bir bomba gibi patlayınca, önce Joe’nun gerçek adı deşifre edilir.
Bu kişi, Oded Golan adlı bir koleksiyoncudur.
İddiasına göre bu lahti 15 yıl önce Arap bir defineciden satın almıştır.
Onun iddiasına göre de, lahit Falih Rıfkı Atay’ın kitabına adını veren ‘‘Zeytin Dağı’’ civarındaki bir gömütten çıkarılmıştır.
Bu lahit gerçek midir, yoksa sahte mi?
* * *
Bunun için lahit, İsrail Tabii Altyapı Bakanlığı bünyesinde jeolojik araştırma birimine gönderilir.
Orada yapılan incelemede, bu lahtin gerçekten de İsa’nın yaşadığı dönemde, bu bölgede rastlanan kalker özelliklerine sahip olduğu belirlenir.
Yani lahitte kullanılan taş o döneme aittir.
Yapılan bir başka analizde de, lahit üzerindeki yazının o döneme ait araçlarla yazıldığı anlaşılır.
Bakanlık bu konuda ‘‘otantik’’ raporu verir.
Bu raporlardan sonra Toronto’daki ‘‘Ontario Kraliyet Müzesi’’ bu lahti sergilemek için koleksiyoncuya başvurur.
O da kabul eder.
Lahit İsrail’de çok sağlam biçimde paketlenir ve en güvenilir nakliye şirketine verilir.
Ancak müzede lahtin basına gösterileceği gün çok ilginç bir gelişme olur.
Paketi açan müze yetkilileri dehşet içinde kalırlar.
Çünkü lahit boydan boya çatlamıştır. Altında ve üstünde çok sayıda kırık vardır.
Bunun esrarı da çözülemez.
* * *
Ertesi gün New York Times, Washington Post, Times gibi büyük gazetelerin birinci sayfalarında lahtin fotoğrafı vardır.
Ama bu lahitle ilgili esrar hálá çözülmüş değildir.
O lahitte hakikaten Hazreti İsa’nın kardeşinin kemikleri mi vardı?
Öyleyse Allah’ın bir oğlu göğe uçarken, o neden ölümlüler dünyasının soğuk taşları arasında kalmıştır?
Tabii cevap bekleyen bir soru daha vardır.
Sekiz yaşından beri koleksiyonculuk yapan Golan, nasıl olup da yıllar boyunca, elindeki bu kadar önemli bir kanıtın farkına varamamıştır?
Lemaire bu soruyu kendine sorar.
Aldığı cevap şudur:
‘‘Allah’ın oğlunun bir kardeşi olacağı ihtimali hiç aklıma gelmedi…’’
Bu kadar basit mi?..
Yoksa tarihin en büyük sahtekárlığı ile mi karşı karşıyayız?
Not: Hershel Shanks ve Ben Witherington’un, yeni çıkan ‘‘The Brother of Jesus’’ adlı kitabından.
Yorumlar kapatıldı.