Murat Belge
Basında YÖK’le ilgili tartışmaları okurken, MGK’dan hükümete ‘üniversite özerkliği’ni zedelememesi yönünde bir uyarı yapıldığını anlatan cümlelerle karşılaşıyorum.
Neymiş bu, el sürmenin sakınca yaratacağı ‘özerklik’? Yıllardan beri haberim olmamıştı, üniversitenin herhangi bir özerkliği olduğundan.
Haberi okuyunca, söz konusu özerkliğin, üç aşağı beş yukarı bu şimdiki YÖK
olduğu (‘kanun’ değil de ‘kurum’) anlaşılıyor. Bunu zedeleyecek hareket
de, o kuruma verilmiş bazı yetkileri hükümetin ve Eğitim Bakanlığı’nın kendi elinde toplaması.
Dün de yazmıştım: tasarının ayrıntılarını bilmiyorum, ama ciddi bir özerklik filan getirmediğinden şüphem yok. Bunun nedeni, kısmen, dün de söylediğim gibi, YÖK altında bunca yıldır devam eden felaketi bir tasarıyla yok etmenin imkânsızlığı.
Ama bir kısmı, gene dün dolaylı olarak söylediğim gibi, Türkiye’de var olan siyasi öznelerin zihninde, herhangi bir alanda, sahiden özerk bir işleyişin ne olduğuna, ne olması gerektiğine dair bir nosyon bulunmaması.
Onun için bizim tarihimiz Jakoben iradede cisimleşen totaliter anlayışla,
seçim kazanan iradenin plebisiter totaliter istekleri arasında gidip gelen bir pandül, bir sarkaç olmuştur.
Bir oraya, bir oraya. Sonra gene, bir oraya, bir oraya… Deneyimden ders alıp bir ileri aşamaya adım atıldığı görülmemiştir.
Bunları biliyorum. Gene de, ‘özerklik’ konusunda gösterilen bu ihtimam ve şefkat karşısında duygulanmamak elde değil.
Geçenlerde, Kara Kuvvetleri Komutanı’nın rektörlerle yaptığı tuhaf toplantı (herhalde ‘özerklik’ üstüne de konuşmuşlardır) hakkında yazılır çizilirken, Genelkurmay da yazılı açıklamasında bunun normal olduğunu gösteren öncüllerden biri olarak, YÖK’te Silahlı Kuvvetler temsilcisinin (20 küsur yıldır) bulunduğunu söylemişti.
YÖK’ün de, onun yönettiği üniversitelerin de, özerk olmadığını, olamadığını iddia etmek için kanıt arıyor da bulamıyor olsaydık, bu durum yeterli kanıt olurdu. Nerede görülmüş üniversitenin ne olacağına, ne yapacağına bir generalin karar vermesi?
Ama neyse ki öyle dolap-çekmece karıştırıp kanıt aramaya ihtiyacımız yok. Her yer kanıt dolu. Kanun metni ortada, uygulanış biçimi ortada, bütün tarihiyle duruyor bu uygulama.
Herkesin bildiği sırlardan biridir;
kim bilir kaç kaynaktan dinlemişimdir.
İkide birde YÖK’ten ‘gizli’ talimat gelir: ‘Ermeni kıyımı olmadığını, Ermenilerin Türkleri kestiğini kanıtlayan araştırmalar yaptırın’ ya da ‘Kıbrıs davasında Türkiye’nin niçin haklı olduğunu kanıtlayan tezler ve araştırmalar yapılmasını destekleyin!’
Biz yıllardır bunlarla ve beterleriyle koşullandık. Bu ülkede bir yığın insan bunu çok iyi bulabilir -zaten büyük trajedi burada ya! Ama dünyada ‘üniversite’ veya ‘özerklik’ veya ‘araştırma’ kavramlarından haberdar birine sorun. Bakalım ne diyor.
Bunları yapan bir YÖK oldukça, üniversite de özerk! Çünkü ‘özerk’liğin anlamı bu! Hükümetin yetkisi artınca ‘özerklik’ zedeleniyor. Oysa merak
etmeyin, hükümet de ortaokuldakilere ‘kıyım olmadı’ kompozisyonu yazdırıyor.
Yorumlar kapatıldı.