Murat Belge
Gündüz Aktan, 1932 Tarih Kongresi’nden aktardığım ırkçı alıntılarla ilgili bir yazı yazmış, çarşambanın Radikal’inde; Kongre’de sergilenen ırkçı tavırları, Batı’nın baskın ırkçılığına bir savunma ve tepki olarak gösterip mazur gösteren bir yazı bu.
İlkin konunun bağlamını düzgün koyalım. Ben Türklerin dünyanın en ırkçı adamları olduğunu kanıtlamaya çalışmıyorum. Türk ırkçı söyleminde Avrupa karşısında kompleksli bir tavır olduğunu o yazılarda da belirtmiştim. ‘Türk’ veya ‘Türkiyeli’ tartışmasının başında, Türkiye’de hiçbir zaman ırkçılık yapılmadığı, dolayısıyla ‘Türk’ sözünün hiçbir ırkçı çağrışım taşımayacağı, dediği dedik edalarla, iddia edilmişti. Ben de durumun böyle olmadığını, Türkiye’de pekâlâ ırkçılık, hem de devletten gelme ırkçılık yapılan dönemler olduğunu söyledim. Anladığım kadar Gündüz Aktan da yapılmadığını ileri sürmüyor, niye öyle yapıldığını açıklıyor.
Şüphesiz, konu 1932 Kongresi’yle sınırlı değil. Onun öncesi de, sonrası da var. Bugün de, ırkçı siyasi hareketleri kastetmiyorum, devlet seçkinlerinin bakışında ırkçılık kalmadığını iddia edemezsiniz. Ederseniz de, önünüze, doğru söylemediğinizi kanıtlayan tomar tomar alıntı koyarlar.
Gündüz Aktan epey bir süredir Türk sağcılığı ve milliyetçi devletçiliğinin bilinçli ve bilgili sözcüsü olmaya karar verdi ve bu kariyerini devam ettiriyor. Batı (ve Avrupa) düşmanlığını, Batı’nın ırkçı olduğu hipotezi üstüne oturtmuştu. ‘Hipotez’den öte, kanıtlanmış bir olgu olarak görüyordu bunu. Dolayısıyla ırkçılığın yalnız Batı’ya özgü bir şey olmadığı söylenirse, hem de bizim dahi bundan bir miktar nasibimizi aldığımız anlatılınca, bu durum uygun teoriyle çelişiyor ve Gündüz Aktan da bundan hoşlanmıyor. Irkçılık yalnız ‘Batılı ırklar’a özgü bir kötülük olacak; biz de bunun yanından yöresinden geçmemiş olacağız.
Oysa bu doğru değil. Bütün Batılılar ırkçı değil ve ırkçılığa karşı en şiddetli direnç gene Batı’da, Avrupa’da. Buna karşılık Türkiye de bu konuda Gündüz Aktan’ın inanmak ve inandırmak istediği kadar masum değil.
Geçen gün Çingeneler konusundaki iğrenç yaklaşımları Türker Alkan yazıyordu. ‘Arap’ dendi mi sevgili halkımızın nasıl konuştuğunu çok iyi biliriz.
Bunlar Türkiye’yi, örneğin Nazi Almanyası ile kıyaslanır bir yere getirmez (ona bakarsak, o mertebeye çıkmak kimseye nasip olmadı -Almanya’nın o zamanki müttefikleri İtalya ve Japonya’ya bile). Ama bunlar hiç yokmuş gibi davranamazsınız. Her ülke, kendi sağ-milliyetçi ideolojisini, kendi yaşadığı tarihten çıkardığı öğelerle inşa eder. Bazı toplumlar hem düşmanlık gütmenin, hem de hegemonya kurmanın meşrulaştırıcı aracı olarak ‘ırk’ kavramını uygun bulmuşlardır. Dünyanın en özgün ‘mülti-etnik’ imparatorluğunu kurmuş Türkler arasında, bütün toplumu kucaklayacak bir ‘ırkçı teori oluşturmak, tutarlı ve safkan bir ırkçılık yapmak herhalde mümkün olmazdı. Ama içerdiği düşmanlık dozu bakımından ve yadırgamadan benimseyebildiği ulusal bencillik bakımından birtakım ırkçı ideolojilerden hiç de aşağı kalmayan bir ‘zenofobik’ ideoloji yaratmayı başardık. Bizim geçtiğimiz yollardan geçmiş bir topluma böyle bir ‘zenofobi’, aslında daha sofistike incelikleri olması gereken ırkçılıktan daha kolay benimsenir bir ideoloji olarak görünüyor.
Yazımı ‘Anlaşıldı mı?’ diye bitirmiştim. Aktan, ‘Hayır anlaşılmadı’ diye başlıyor.
Bu anlaşılacak konu, Ahmet Ağaoğlu’nun o zaman gerçekleşmiş ve bugün de devam eden talebiydi. ‘Ulusal bencillik’ yapalım ve eğitimde nesnelliği bir tarafa bırakalım. Talep bu. Kendimizi olduğu gibi değil olmak istediğimiz gibi gören bir ulusal resim çizelim, böyle bir kimlik oluşturalım. Buna yetiştirdiğimiz çocukları inandıralım. Böylece onları kendini hemen vatan uğruna feda etmeye hazır milliyetperverler olarak eğitelim.
Bunlar aynen gerçekleştirildi ve o gün, bugün, bunları yaparak ilerliyoruz. Şu yaşadığımız günlerin YÖK tartışmalarında bile temel sorun bu.
Gündüz Aktan’ın ‘Hayır anlaşılmadı’ dediği de son kertede aynı şey. Doğru, anlaşılmadı. Gündüz Aktan’ların egemen olduğu bir ortamda hiçbir zaman anlaşılmayacak.
Yorumlar kapatıldı.