Gündüz Vassaf
Kitap yazmaya heveslenen çok kişi ya ne yazacağını bilmez ya da bir türlü bu işe vakit ayıramaz. Ama insan hele bir kitap yazsın bu sefer de kendisini ileride yazacağı başka binbir türlü kitabın yazarı olarak görür, dosyalar çekmeceler ileride çoğu asla yazılmayacak kitaplara ayrılır.
İşte ileride yazmayacağım kitaplar ve yapmayacağım arastırmalardan iki örnek:
Kötü Öğretmenler Kitabı
Derleme cinsinden hazırlanacak bu kitapta herkesin başından geçen kötü öğretmen anıları bir araya getirilecek. Amaç ‘kutsal varlık’ diye baktığımız, ‘eti senin kemiği benim’ diye çocukları teslim ettiğimiz, bayramlarda elini öptüğümüz öğretmenin gizli kalan yüzünün teşhir edilmesi. Toplumumuzda sıradan sayılan dayak, rüşvet ve sık rastlanan cinsel taciz olaylarının yanı sıra, çocukların, nasıl öğretmenlerin aşağılık komplekslerine hedef olduğu kitapta özellikle yer almalı. Kendi ideoloji ya da inançlarına çocukları alet eden, ya da devlet ve din adına çocukların özgür düsüncesini tahakkum altına alan öğretmenler de kitabımızın baş konuklarından. Kitaba katkıda bulunmak isteyen öğrenciler bu konuda günlük tutabilir, ya da bir internet sitesinde başlarından geçenleri öğretmenlere de duyurulabilecek bir şekilde paylaşabilirler. Amaç, öğrencileri bilgilendirerek korumak.
Türkiye’nin Komşuları
Hiçbirini tanımıyoruz. Hiçbirini sevmiyoruz. Rus, Bulgar, Arap, Ermeni, Rum… Peki onlar bizim hakkımızda ne düşünüyor? Merak bile etmiyoruz. Bizi sevmediklerini fark ettiğimizde ise, dünyada bir-çok insanın neden kendilerine kötü gözle baktığına şaşan ve kendisini onların yerine koymaktan aciz bir Amerikalı’dan farkımız yok. Osmanlı geçmişleri hakkında ne düşünüyorlar? Romanlarında, filmlerinde Türk imajı ne? Cumhuriyet’in ilk yıllarında Osmanlı’yı yerin dibine batırıp nerdeyse tarihimizden silerken, şimdi de şöyle insancıldı böyle uygardı diye üstüne toz kondurmuyoruz.
İlkokuldaki bir Arap ya da Bulgar çocuğunun Türk imajı ne? Batı’yı abartıp, komşularımızı küçümsüyoruz. Türkiye’de yaşayan Batılılar basınımızda sık sık yer alırken, İslam Darbesi’nden sonra Türkiye’ye sığınan bir milyona yakın İranlının günlük yaşantımızdaki varlığını bile yok sayabiliyor, her gelen Rus kadınına ‘Nataşa’ diyor sonra da bu dünyada yapayalnızız diye karşılıklı ağlaşıyoruz. Türkiye’de herhangi bir gazeteci, üniversite hocası ya da politikacıdan Ermenistan ya da Suriye hakkında bildiklerini anlatmalarını istesek acaba kaç cümleyi yan yana getirebilirler? Bu kitapta bizim komşularımız hakkında bildiklerimiz bölümünün çok kısa olacağına şüphem yok. Onların bizim hakkımızda ne bilip düşündükleriyse eminim hepimiz için göz açıcı olacak.
İşte yazılmayacak iki kitap. Birincisi okul yılı başındaki hamasi müdür nutuklarına ibret, ikincisiyse Irak’a gönderilmesi düşünülen Türk askerinin Orta-doğuyu iyi bildiğini ileri sürenlere bir hatırlatma.
Yorumlar kapatıldı.