İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

milliyet: Çiçek Pasajı seni unutur mu?

ELİF KORALP / İSTANBUL

Madam Anahit kimdir? O, Beyoğlu’nun “akordeoncu kadın”ı. Yalnız canı istediğinde söyleyen, canı istemediğinde yüklü para önerenlere de eyvallah etmeyen kırmızı dudaklı kadın.

Akordeon çalan bir Rum’a âşık olunca başlamış akordeon çalmaya ve yine âşık olduğu bir adamın peşinden gelmiş Beyoğlu’na.

Çiçek Pasajı’nın “en ünlü” ve “en aşık” müzisyeniydi Madam Anahit. Bu yüzden de 40 yıl boyunca her gece Çiçek Pasajı’ndaki misafirlerine “Yıldızların Altında”lar söyledi. Son yıllarında ise Nevizade’yi mekân edinmişti.

Ta ki 29 Ağustos’ta siros ve kalp yetmezliği akordeonunu elinden alana dek. Ölümünden sonra Çiçek Pasajı çok sessiz kaldı.

Müdavimleri hep onun öyküsünü merak etti. Ama Madam Anahit tıpkı istediği zaman çaldığı gibi, ancak istediği zaman anlatırdı öyküsünü de.

Oğlu Onnik Varan, o öyküyü, herkesin merak ettiği kadını, Madam Anahit’i anlattı:

Seveni çoktu ama Üç Horan Ermeni Kilisesi’ndeki cenaze töreni tam anlamıyla “ıssızdı”. Neden? Evet. Hayranları çoktu. Ama annem azınlık içinde azınlıktı sanki. Kendi cemaati onu yalnız bıraktı. Cenaze için saat vermediler. Biz de duyuramadık. Onun da etkisi oldu. Oysa çok seveni vardı. Zaten Nevizade’ye küs öldü. ‘Sen yaşlandın artık. Burada ölüp başımıza kalacaksın’ deyip kovuyorlardı son zamanlarda. O da gitmek istemiyordu.

Tanınmış ve varlıklı bir ailenin kızıymış Madam Anahit. Ama gördüğümüz kadarıyla yoksul bir hayat sürmüş… Annemin ağabeyi çok saygın bir din adamıymış. Soylu ve varlıklı bir aileden geliyoruz. Ama satıp satıp yemişler. Yazları, Heybeliada’da geçirirlermiş. Boğaz’da yalıları varmış. Para tutmayan bir insandı. Bütün parasını tüm sanatçılar gibi elbiselerine, boyalarına harcar, dostlarına dağıtırdı.

Patrik Mutafyan’ın (Türkiye Ermenileri Cemaati Lideri) annesine özenirdi. ‘Benim oğlum da böyle olsaydı. Beni bir köşeye oturtsaydı. Mutafyan gibi’ derdi. Ben de üzülürdüm öyle söyleyince. Annemi daha iyi yaşatmak isterdim.

Yakınır mıydı parasızlıktan? Kendisine ‘Cebi delik şöhret’ derdi. Çok iş teklifini geri çevirirdi. Müşteri seçerdi. Hoşuna gitmedi mi iyi para verseler de çalmazdı. Paraya düşkün değildi. Kaset çıkarma hayalleri yoktu ama tanınmak hoşuna giderdi. Herkes de tanırdı onu. Hollanda televizyonunda hayat hikâyesini yayımlamışlardı. Aşkın Nur Yengi’nin ve Grup Gündoğarken’in kliplerinde ve pek çok filmde oynadı. Bu yaşında hâlâ kötü muamele gösterenler, rahatsız edenler oluyordu. Yine de bırakamadı müziği.

Nasıl başlamış akordeon çalmaya? Annem Büyükada’da Yorgo adında akordeon çalan bir gence âşık olmuş. Annesine yalvarmış ve bir akordeon aldırmış. Ölünceye kadar da çaldı.

Karadağlı’ya âşıktı

Tam dört kere evlenmiş. Çok mu âşık olurdu Madam Anahit? Çok âşık olurdu. Güzel olan her şeye âşık olurdu. Sanatçı olduğu için duygusal biriydi. Platonik aşklar yaşardı. En son Çocuklar Duymasın’daki Tamer Karadağlı’ya aşıktı. Çekici buluyordu kendisini. Fizik olarak beğendiğini söylerdi. Tanışmak istiyordu. Selami’yi oynayan sanatçıyla tanıştı, ama Tamer Karadağlı’yla tanışamadı. 78 yaşında hâlâ aşktan vazgeçmemişti. Son güne kadar da makyajını eksik etmedi.

Dört evlilik yaptı. İlk evliliğinden bir oğlu var. Ben ikinci evliliğindenim. Hep kızı olsun istemiş. Küçükken beni kızlar gibi giydirirmiş. Sonunda iki kız torun sahibi oldu. İstedi ama ailede müziğe ilgi duyan başka biri çıkmadı.

Yorumlar kapatıldı.