Ertuğrul Özkök
GEÇENLERDE Doğan Hızlan’la birlikte Fener Rum Patriği Bartholomeos’un davetlisi olarak Patrikhane’ye gittik.
Patrikhane’ye girerken ilk dikkatimi çeken şey, avludaki duvarın dibinde yatan bir kedi ve yavruları oldu.
Bizi önce bir salona aldılar.
ODADAKİ ATATÜRK
Duvarlarında, Osmanlı döneminden beri patriklik yapmış ruhani liderlerin portreleri vardı.
Oradan Patrik Bartholomeos’un makamına geçtik.
Orta boy bir oda. İki duvarın kenarına sandalyeler dizilmiş.
Karşı duvarın önünde ise patriğin masası var.
Patrik, yemeğe İstanbul’daki çeşitli kiliselerin başında bulunan metropolitleri de davet etmiş.
Bina 1941’de tamamen yanmış. 1989 yılında Yunanlı bir işadamının verdiği parayla yeniden yapılmış ve 1991 yılında faaliyete geçmiş.
Patrik’in odasında bir şey dikkatimi çekti.
Duvarda güzel bir Atatürk portresi vardı.
Bu portrenin ne zaman duvara asıldığını sordum.
Yangından sonra yeniden açıldığında koymuşlar.
Acaba makam odasına Atatürk resmi asılması kanuni bir mecburiyet miydi?
Patrik ‘‘Hayır, değil’’ dedi.
Ama yanılmıyorsam metropolitlerden biri ‘‘Burası resmi makam sayıldığı için mecburi’’ cevabını verdi.
Dün bu konuları iyi bilen başyazarımız Oktay Ekşi’ye sordum. O, ‘‘Hayır mecburi değil’’ cevabını verdi. Eski Büyükelçi Yalım Eralp de onun gibi düşünüyor.
Konu buradan Fener Patriği’nin ‘‘ekümenik’’ sıfatının kabul edilip edilmemesine geldi.
Fener Rum Patriği, Türkiye dışında herkes tarafından ‘‘Ortodoks dünyasının dini reisi’’ olarak kabul ediliyor.
Ancak Türkiye bu özelliğini tanımıyor ve patriğin yazışmalarında ‘‘ekümenik’’ sıfatını kullanmasını kabul etmiyor.
Patrik Bartholomeos bize, şimdiye kadar gizli kalmış çok ilginç bir olayı anlattı.
YAZIDAKİ İMZA
1993 yılında Başbakan Tansu Çiller, olimpiyatların İstanbul’da yapılması için ikna turları yaparken, Türkiye’deki bütün dini cemaat reislerinden birer destek mektubu istemiş.
Diyanet İşleri Başkanı, Yahudi Cemaati Hahambaşısı, Ermeni Patriği ve Fener Rum Patriği olimpiyatların Türkiye’de yapılmasını desteklediklerini ifade eden birer mektup vermişler.
Çiller bu mektubu, Monte Carlo’da Savarona yatında düzenlenen bir kokteylde Dünya Olimpiyat Komitesi Başkanı’na vermişti.
İSVİÇRE’DEKİ SÖZLER
Patrik Bartholomeos, ‘‘Ben o mektubu Ekümenik Patrik imzası ile vermiştim. O zaman kimse bana bir şey dememişti’’ diyor.
O gün ben de Savarona yatındaydım. Demek ki çok önemli bir haberi atlamışım.
Ben Çiller’in etrafındaki Dışişleri mensuplarının mektuptaki bu imzayı fark etmediklerini sanmıyorum. Nitekim dün Yalım Eralp’i arayıp sordum. Eralp o günlerde Çiller’in dış politika konusundaki etkili danışmanıydı.
‘‘Biz onun farkına vardık. Ama Patrik başka türlü yazamazdı ki’’ dedi.
Demek ki o gün işlerine geldiği için görmezden gelmişler.
Öyleyse, işimize geldiği zaman görmezden gelebilecek kadar önemsemediğimiz bir sıfatı tanımamakta neden bu kadar ısrarlıyız?
Bakın Fener Patriği, 1990’lı yıllardan beri Türkiye’nin AB üyeliği için kampanya yapıyor.
1995 yılında İsviçre’de yaptığı bir konuşmada aynen şunu söyüyor:
‘‘Türkiye mutlaka AB üyesi olmalıdır. Bunun için bir sebep bulamıyorsanız, Fener Patrikhanesi’nin İstanbul’da olmasını dikkate alabilirsiniz.’’
Nitekim Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, bu yıl 13 Haziran günü verdiği mütalaada Fener Patriği’nin ‘‘ekümenik’’ sıfatının bizi ilgilendiren bir tarafı bulunmadığını, ‘‘devletimizin bu açıdan en küçük endişe duymasına gerek bulunmadığını’’ söylüyor.
Öğle yemeğine Patrik Bartholomeos’un duası ile başladık. Yunanca duanın Türkçe karşılığını sordum. ‘‘Sizin yemek duanıza çok benzer sözler’’ dedi.
1830 RUM KALMIŞ
Yemekte öğrendik ki, bugün Türkiye’de kalan Rum sayısı sadece 1830’muş.
Ben de soruyorum, AB’ye girmeye hazırlandığmız şu günlerde, 6-7 Eylül’lere, Kıbrıs olaylarına rağmen hálá Türkiye’de kalmış 1830 Rum asıllı vatandaşımızın milli birliğimizi bozup, cumhuriyetimizi yıkmasından korkuyor muyuz?
Yorumlar kapatıldı.