Semih İdiz
Rusya’nın geniş abone ağı olan Rosbalt Haber Ajansı’nda önceki gün yer alan Samvel Martirosian imzalı bir yorum-haber, Erivan’ın Türkiye konusunda yeni beklentiler içine girdiğini gösteriyor. Ancak Ermeniler bu beklentilerin gerçekleşmesi için Ankara’dan çok Washington’a bakıyorlar. ABD’nin Türkiye’ye baskı uygulayarak bazı şeyleri yapmasını sağlayacağına inanmışlar. Bu beklentilerin başında Kars-Erivan demiryolu hattının açılması geliyor. Martirosian’a göre Ermeni Ulaştırma Bakanı Andranik Manukian, yalnız Türkiye ile değil, aynı zamanda Gürcistan, hatta Azerbaycan ile sınırların açılması için bugünlerde büyük çabalar gösteriyormuş.
Nedenine gelince, bu sınırlar açıldığında gerçekleşecek ticaret sayesinde Ermenistan’da fiyatların yüzde 30 kadar düşeceği hesaplanmış. Şayet doğruysa bunun, Ermenistan’ın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardan büyük ölçüde kurtulması açısından önemi ortada.
Fakat, dediğim gibi, Erivan’daki gözler Ankara’dan çok Washington’a dönmüş. Washington da aslında burada ‘cesaretlendirici’ olmuş. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Paul Kelly, Ermeniler’e, ‘Türk-Ermeni uzlaşmasının Washington’un temel dış politika amaçlarından biri haline geldiğini’ söylemiş. Aynı şeyi ABD’nin Erivan Büyükelçisi John Ordway de Ermeni tarafına iletmiş. Öte yandan, Amerika’nın bu arzusunun, kısa bir süre önce Washington’u ziyaret eden Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e en üst düzeyde iletildiği biliniyor.
Ancak, Martirosian’ın haber-yorumunun asıl teması Türk-Ermeni ilişkileri değil. Irak savaşı sonrasında oluşacak bölgesel dengelerde Ermenistan üzerinde Rusya mı, yoksa Amerika mı etkin olacak? Yanıtı aranan soru bu. Fakat Türk-Ermeni ilişkilerinin bu çerçevede gündeme gelmesi kaçınılmaz.
Yazıya göre, Azerbaycan ile Gürcistan’ı ‘cebine koymuş olan’ ABD şimdi, ‘Kafkas çemberini’ tamamlamak için, Ermenistan’ı da Rus etkisinden kurtarıp kendi etki alanına çekmeye çalışıyor. Aslında bu yeni bir şey değil. Ancak Washington’un bu sıralarda bu konuya biraz ‘taze enerji’ vermeye çalıştığı anlaşılıyor. Çünkü Bush yönetiminin Ortadoğu için oluşturduğu ‘master plan’ Kafkasya’yı da içeriyor.
Kafkasya’da istikrarın her şeyden önce ‘üçlü uzlaşmaya’ baktığı ise ortada. Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan arasındaki ilişkiler buradaki temel taşları oluşturuyor. İkinci en önemli faktör ise Rusya, Türkiye ve İran’ın bölgedeki ağırlıkları. ABD’nin de şimdi bölgeye girmiş olması beraberinde yeni arayışları da getirmiş bulunuyor.
Rusya ABD’nin bölgedeki potansiyel rakibi. İran ise ezeli global hasmı. Bu arada Washington, Kafkasya’nın üçte ikisini kendisine çekmiş, ama Ermenistan hala Rus kampında. Nedeni de Türkiye ile ilişkileri. Bu basit denklemden Washington’un niçin Ankara ve Erivan’ı uzlaştırmak istediği anlaşılıyor.
Ancak çözüm kolay görünmüyor, çünkü ‘blokaj’ yaratan konular çok karmaşık bir şekilde içiçe girmiş. Karşılıklı soykırım iddialarından tutun Karabağ meselesine kadar uzanan bir açmazlar zinciri var elde. Başka bir ifadeyle fiili durum Rusya’dan yana.
Moskova, bölgedeki istikrarsızlığı kendi lehine kullanmayı çok iyi biliyor. Ne de olsa yüzyıllara dayanan deneyimi var. Bu istikrarsızlıktan yararlanarak bugün Türk-Ermeni sınırını Ermeniler adına koruyor. Fakat Rusya’nın Ermenistan’a bugüne kadar bir şey veremediği de biliniyor. ABD ise kalkınma ve ekonomik gelişme vaat ediyor. Washington, Ermeniler’in Amerika’ya olan doğal meyillerini şimdi avantaja çevirip ‘Kafkasya çemberini’ tamamlamaya çalışıyor.
Bu da Ermeni tarafında Türkiye’ye dönük beklentiler beslemiş bulunuyor. Türkiye’nin bu beklentileri ne kadar karşılayacağını göreceğiz. Ankara’daki havaya bakılırsa hükümet çevreleri esneklikten yana. Bu arada ABD yanlısı Azerbaycan’da da zaten yeni bir dönem açılıyor.
Fakat burada Erivan’a da düşen görevler var. Her şeyden önce geçmişten kurtulup günümüze gelebilir. İlerde geçmiş zaten çok konuşulacak. Ama bir de bugünün ihtiyaçları var. Her ne olursa, önümüzdeki aylarda Kafkaslar’da ilginç hareketliliğin yaşanacağı kesin.
Yorumlar kapatıldı.