AHMET HAKAN
Ruhban Okulu olayı
* Sözü hiç eğip bükmeden tavrımı net bir şekilde ortaya koyuyorum Heybeliada Ruhban Okulu açılmalı!
* Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasına karşı çıkanlar arasında bazı İslamcı aydınların da bulunması beni hayli şaşırtıyor. Şaşırıyorum çünkü “İmam-hatip liselerine karşı geliştirilen ayrımcı ve kısıtlayıcı uygulamalar”a karşı çıkan ve tutarlılık kaygısı taşıyan herkesin, öncelikle Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasını savunması gerektiğine inanıyorum ve bunun bir ahlaki zorunluluk olduğunu düşünüyorum.
* Saf değilim Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasını şiddetle savunanlardan bazılarının, iş imam-hatip liselerine gelince nasıl ‘yasakçı’ kesildiklerinin tabii ki farkındayım. Ayrıca bu ülkede Müslümanlığın yaşanması konusuna kuşkuyla yaklaşanların, konu İslam dışı dinlere geldiğinde, alabildiğine özgürlükçü bir tutum sergilediklerini de biliyorum. Bunu sinir bozucu da buluyorum. Ama bu ikiyüzlü ve çifte standartlı tutum, beni doğru bildiğimi savunmaktan alıkoymuyor.
* Türkiye’de İslami yaşam tarzına karşı geliştirilen kısıtlamalar konusunda hiçbir itirazının olmadığını ve olmayacağını bildiğim Avrupa Birliği’nin, konu Heybeliada Ruhban Okulu’na geldiğinde nasıl aslan kesildiğini de görüyorum. Bu durum, benim Avrupa Birliği’ne bakışımda tabii ki rol oynuyor, AB’yi nereye oturtacağım konusunda bir fikir veriyor. Ama sadece bu kadar. Öfkeye kapılmıyorum, duygularıma teslim olmuyorum.
* Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Fener Rum Patriği’ni kabul etmesini ve Ruhban Okulu’nun açılması görüşüne yakın durmasını sonuna kadar destekliyorum.
* Patrik ‘ekümenik’ olacakmış, Patrikhane Vatikan benzeri devlet içinde devlet haline dönüşecekmiş, iki bin kişi için Ruhban Okulu olur muymuş? Bırakalım bu tezleri, imam-hatip liselerini kısıtlayanlar savunsun! Kısıtlamalardan şikayetçi olanların yapması gereken, sadece kendi özgürlüklerini savunmak değil, başka inançların özgürlüklerini de savunabilmesidir.
* Fener Rum Patrikhanesi’nin faaliyetlerini tehlikeli bulanların, bu konuda toplumu uyardıklarını düşünenlerin, iyiniyetlerinden kuşku duyuyorum. Kuşku duyuyorum, çünkü bu tehlike konusunda bu zamana kadar ikna edici tek bir kanıt bile ortaya koyamadıklarını görüyorum.
* Fener Rum Patrikhanesi’ne karşı geliştirilen tezlerden biri de Patrikhane’nin siyasi faaliyet yaptığı iddiasıdır. Eğer bu iddiaya hak vereceksek, Türkiye’de din alanındaki kısıtlamaların gerekçesi sayılan “İslam’ın siyasallaşması” konusunda söylenenlere de hak vermek zorundayız.
* Ruhban Okulu açılmasın diye faaliyet gösterenler arasında Fatih Sultan Mehmet’i hayırla ananların ne kadar çok olduğunu görüyorum ve onlara şunu sormak istiyorum “Söz sırası geldiğinde Osmanlı’nın, Fatih’in eşsiz hoşgörüsünden söz ediyorsunuz. İstanbul fethedildiğinde kiliselerin kapatılmadığından, Hıristiyanlar’a din özgürlüğü tanındığından dem vuruyorsunuz. Peki Ruhban Okulu’nun açılmasına karşı çıkmak, o çok övünülen geçmişimizle çelişki oluşturmuyor mu?”
* Yıllar önceydi. Kamuoyunun yakından tanıdığı bir İslamcı aydın, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmaması gerektiğini savunuyor ve şöyle diyordu “Onlarınki dini değil siyasi faaliyet.” Ona “Sizin yaptığınız için de böyle diyorlar. Dini siyasete alet ettiğinizi söylüyorlar” dememiştim.
Yorumlar kapatıldı.