FENER Rum Patriği Dimitri Bartholomeos önceki gün Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e 45 dakikalık bir ziyarette bulunmuş.
Gazetelerin yazdığından öğrendik ki Sayın Patrik özellikle Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nun tekrar öğrenime açılması için Sayın Gül’den destek istemiş.
Buna karşılık Gül de Patrik Bartholomeos’tan kendisini ‘‘ekümenik’’ (evrensel konumda bir din otoritesi) olarak takdim eden yazışmalardan kaçınmasını, çünkü bunun Lozan Antlaşması’na aykırı olduğunu söylemiş.
Önümüzdeki günlerde göreceğiz ki Sayın Bartholomeous bu sıfattan vazgeçmeyecektir. Gerekçesi de vardır… ‘‘Beni sadece vatandaşı olduğum Türkiye Cumhuriyeti ekümenik olarak tanımak istemiyor ama tüm dünya bunu kabul ediyor’’ diyecektir.
Dediği doğrudur.
Ama Patrikhane Lozan’a göre Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına bağlı bir kurumdur. Bartholomeos da o kurumun başındadır. O nedenle Sayın Bartholomeos en azından kendisinden kaynaklanan hiçbir yazıda ve belgede bu sıfatı kullanma hakkına sahip değildir.
Öteki noktaya geçmeden değinelim:
Sayın Bartholomeos’un bu konuları neden örneğin İçişleri Bakanı’yla, Milli Eğitim Bakanı’yla değil de Dışişleri Bakanı’yla konuşmayı tercih ettiği de dikkati çekmiyor mu?
Sayın Patrik, Türkiye dışında bir kurumun temsilcisi değil ki…
‘‘Evet ama Sayın Gül’ün aynı zamanda Başbakan Yardımcısı olduğunu unutuyorsun’’ diyeceksiniz.
Doğrudur ama gerçek sebebin bu olduğuna siz inanıyor musunuz, diyen biri çıkarsa ne yanıt vereceksiniz?
İkincisi Patriğin her vesileyle dile getirdiği ‘‘Ruhban Okulu’’ meselesi…
Söz konusu okul, ‘‘tüm özel statülü yüksekokulların kamuya devredildiği’’ 1971 yılına kadar faal idi. Öteki özel yüksekokullarla birlikte ya devlet üniversitelerine bağlanması veya kapanması zorunlu oldu. Patrikhane bu okulun devlet üniversitelerine bağlanmasına o tarihte karşı çıkmış olmalı ki, okul zorunlu olarak kapatıldı.
Şimdi Patrik, -sadece Patrik değil, Patrikhane’nin etkilediği ne kadar yabancı kuruluş, din adamı, politikacı varsa hepsi- ‘‘İlla bu okulu açın. Okul üniversitelerinize bağlı olmasın. Bunu istemiyoruz. Patrikhane’ye bağlı olsun’’ diyor.
Bu bir imtiyaz talebi değil mi?
Biz Patrik Bartholomeos’a çareyi söyleyelim:
Neden bir üniversite kurup okulunuzu onun içine almıyorsunuz? Türkiye’de üniversite açmanın bakkal dükkánı açmaktan kolay olduğunu siz bilmiyor musunuz?
Kaldı ki Sayın Patriğin ‘‘istediği’’ var ama ‘‘vermeye yanaştığı’’ ne var, onu bilemiyoruz. Örneğin Sayın Bartholomeos, ‘‘Ben de İkinci Mahmud’un isyan teşvikçiliği yaptığı için o zamanki Rum Partriğini astırmasını protesto için kapattığımız kapıyı açtıracağım. İstanbul’dan söz ederken yazışmalarımda Constantinople değil İstanbul ismini kullanacağım’’ dese daha iyi olmaz mı?
Yorumlar kapatıldı.