İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

azg: ERİVAN MOZAYİĞİ

Erivan; düzensiz, yorucu ve ilgisiz bir büyük köye dönüşmüş. Varoşlarda oturanlarda bir zamanlar kıskançlık yaratan kent merkezi, şimdi ikamet için uygunsuz ve trafik olarak uygunsuz hale gelmiş durumda. Yürümek hernekadar sağlık için yararlıysa da, sokaklarımızın durumu insanda bu isteği bırakmıyor. Şimdi kent merkezine ulaşmak o kadar da kolay değil. Ör. Kasyan sokağından, Erivan Sinemasına veya AZG gazetesi editörlüğüne (Hanrabedutyun Sokağı)ulaşmanın 15-20 dak. iş mi olduğunu sanıyorsunuz? O zamanlar geçti.

Barekamutyun Sokağı, tramvay raylarının kaldırılmasından ötürü 2 hafta kapalı. Bize tramvay lazım değil, tramvay emekliler için, bize emekliler de lazım değil, hele bir de bir bir ücretsiz seyahat etme hakkından faydalanmıyorlar mı…

Metro, en güvenli ve en umut verici olanı, dosdoğru. Ne eğiliyor ne de tehlike yaratıyor. (Birkaç gün önce metroda grev ilan edilmişti, umutsuzluktan evden dışarı çıkmak istemiyordum). Erivan’ın yıpranmış minibüsleri. Onların ne “günahı” var, tekerleklerini tıslatıp, uçarak, kentin çukur yollarında ve dar sokak aralararından geçip Erivan Sinaması’ndan Amiryan Sokağına ulaşıyorlar.

Minibüslerde yer yok. Bazen oturanlar eğilmiş vaziyette seyahat eden ayaktakilere yardım etmeyi isteyerek ellerindeki çanta, video veya fotograf makinalarını tutuyorlar. Tabii kalabalıktan istifade cüzdan vb. yürütenler de olmuyor değil. Soyulmuş, yaralı ve 1-1.5 durak ötede iki büklüm iniyor, şansına küfrederek ayakkabını fazladan eskitiyorsun. İşte minibüslerin durumu. Şimdi bir öneri:

Minibüslerin eskiliği ve yolcuların sağlığına zararlı yoğunlaşma ve gürültü sebebiyle seyahat ücretini yarıya indirmek, diyelim 50 dram, veya kentteki inşa faaliyetleri bitene kadar hayri ilkeyle, ücretsiz. (Sonuçlarından biz sorumlu değiliz).

Bütün bunlar hakkında yazdığında, Tvler basinla ilgili yorumlarında, bütün bu inşa faaliyetlerinin hepimiz için olduğunu açıklıyorlar. Sanki biz, Proşyan’ın görkemli restoranlarının ve kentin diğer otellerinin, gazino ve striptiz kulüplerin, diskotek ve gece barlarının, sauna ve en nihayet her keseye uygun kafelerin, bizim için inşa edildiğini anlamıyoruz. Hepimiz günde birkaç kere girip çıkıyoruz değil mi? Bir soran olsa, acaba bu inşa faaliyetlerine katılanlar, Erivan’da gündüz gözüyle yürüdüler mi? “Avrupa standartlarında” ve düzeyinde evler ve eğlence yerleri inşa eden bizim; yemiş-içmiş, ensesi kalın, diyelim Samo, Artuş, Gago, Sako, ingilizcesini bilmedikleri ancak yabancı isimlerle adlandırdıkları işletmeleri; Elf, Marsel, Mişel, Şarlot, Pioneer, Cactus, Metelitsa, Kiso…

Erivan varoşları unutulmuşluğa terkedilmişken, merkez;zevksiz, garip ve renkli yamalarla zenginleşiyor. Parası ölçüsünde, kimin kafasına ne eserse onu inşa ettiği binalar, kentin yeni mimari stilini belirliyor. Bütün bunlar bize, modern ermeni kültürü, avrupa, doğu (cami biçimli) ve ermeni (belirsiz) karışımı bir biçimde sunuluyor. Minibüslerde rus, pazarlarda doğu (türk-İran), avlularda ermeni arabeski, “elit” yerlerde caz, diskoteklerde rep müziği çalıyor. Böylece, kültürü,sokağı, ahlakı ve evi hummalı bir şekilde tahrip etmeye devam ediyoruz.

Siyah camlarla kaplı yeni tarz bir binanın önünde, yorulmuş, yıpranmış, düşünceli veya alakasız, sönük insanlara bakıyorum. Aynı zamanda bu insanlar için de yapılıyor kent. Ama aynı zamanda, umutsuzluktan yurtdışına gençlerin göçü devam ediyor. Kalanlarsa ya aile kurmak istemiyor veya kahramanca bir çocuk yapıp, onun geleceğinden de endişe ediyorlar.

Soru, kim için inşa ediyorsunuz?

Melanya Badalyan

Yorumlar kapatıldı.