Avni Özgürel
Bizde Bizans araştırmaları enstitü seviyesine taşınabilmiş değil. Tıpkı Ermeni, Rum, Ortodoks Hıristiyanlık, Kürt konusunda olduğu gibi, bu konuyla meşgul olmayı da hâlâ ‘kuşkulu faaliyet’
olarak görüyoruz… İstanbul fatihinin resmi yazışmalarında kendisini diğer sıfatları yanında ‘Bizans İmparatoru’ olarak tanıtmış olması dahi ilgimizi çekmeye yetmiyor.
Son çeyrek
Timur orduları karşısında Sultan Bayezid’in uğradığı Ankara Savaşı yenilgisinin Bizans’a soluk alma fırsatı sağladığına şüphe yok. Osmanlı birliğini sağlamayı hedef alan Çelebi Mehmet döneminde ise Bizans fırtınanın bir gün yeniden kopacağından emin olduğu için, ‘taşınmak’ dahil her kurtuluş önerisine sarıldı.
1415 baharında Bizans imparatoru 2. Manuel, başkenti terk ederek Yunanistan’a gitti. Uzun süre Selanik’te kaldı, ardından Pelepones’e geçti, Mistra’ya yerleşti. Her geçen gün kan kaybeden İstanbul’la kıyaslandığında Mistra cıvıl cıvıldı.
2. Manuel, Helenliğin bu topraklarda yeniden doğacağı ümidiyle, Eflatun’un Politeia’sını örnek alarak yeni bir devlet düzeni için model çizen hümanist Georgios Gemistos Plethon’un hayallerini yeşertmeye koyuldu. Ünlü düşünür, imparatora bir gün vergi düzeni konusunda, bir gün kurulacak yeni ordu konusunda raporlar sunuyor, zaman kâğıt üzerindeki projelerin tartışmasıyla geçiyordu. 2. Manuel’e göre Güney Yunanistan, hatta daha sınırlı bir ifadeyle Mora, “İstanbul’un düşmesinden sonra yeni Helenliğin kaynağı, merkezi ve kalesi” olacaktı… İmparator projeye öylesine bel bağlamıştı ki Mora’yı Yunanistan’a bağlayan Korinthos Boğazı’na güçlü bir sur inşa ettirdi. Ancak bu soluklanma Çelebi Mehmet’in ölümü ve Osmanlı tahtına 2. Murad’ın geçmesiyle sona erdi. 2. Manuel devlet yönetiminden
o denli soğumuştu ki Bizans’ın çöküşüne seyirci kalmayı istemediği için yerini oğlu Ioannes’e bırakıp tahttan çekildi ve Keşiş Matthaeos adıyla bir manastıra kapandı.
‘Düzmece Mustafa’ya destek
Ioannes bir süre, ‘Düzmece Mustafa’ olarak bilinen sahte Osmanlı prensinin tahtta hakkı olduğu iddiasına bel bağladı ve 2. Murad’a karşı onu destekledi. Ama bu hareketi de sadece imparatorun 2. Murad’ın öfkesini çekmesi sonucunu doğurdu. Selanik’i sıkıştırdı 2. Murad. 2. Manuel’in küçük oğlu Andronikos idare ediyordu kenti. Baskıyı o denli artırdı ki Osmanlı hükümdarı, sonunda Andronikos, Venedik Krallığı’na bir yazı yazarak şehri onlara terk ettiğini bildirip İstanbul’a döndü.
Venedik durup duruken kucağına düşmüş olan şehri ancak Osmanlı padişahıyla yapılacak barış anlaşmasıyla elinde tutabileceğinin farkındaydı. Nitekim yılda 300 bin Venedik ‘Aspa’sı vergi karşılığı askeri baskısını askıya aldı 2. Murad. Ama yedi yıl sonra Venedik’e sadece, ‘Anlaşmayı bozdum’ mealinde bir ‘name’ gönderip Selanik’i aldı Osmanlı padişahı. (1430) Orada durmadı, Güney Yunanistan’a yürüdü ve 2. Manuel’in hayallerini arkasına sakladığı Mora’yı koruyan surları yerle bir etti.
Bizans Roma’ya emanet
Çaresizlik içinde kıvranan İmparator Ioannes geçmişte akim kalmış olan ‘union’ yani kiliselerin birleşmesi anlaşmasını sağlamanın peşine düştü.
Bu sayede Papa’nın öncülüğünde Batı dünyasının Bizans’ın yardımına koşmasını sağlayabileceğini umuyordu. İmparatorluk halkının bu projeye nefretle baktığını biliyordu Ioannes, babası Manuel bunu denememesi konusunda kendisini uyarmıştı da, ama hem aklına başka çare gelmiyordu hem de Bizans’ın ayakta kalmasını kendi çıkarları için isteyen zenginlerin baskısına direnme gücü kalmamıştı. 1437’de Bizans İmparatoru yerine kardeşi Konstantinos’u bırakarak Roma’ya gitti. Yanına kardeşi Demetrios’u, Patrik Josephos’u, çok sayıda metropolit, piskopos ve başrahibi almıştı.
Katolik inancına dönüş ayinine onlarla birlikte katılmak istiyordu. İki yıl orada konsül toplantılarını izledi imparator.
İki kilisenin liderleri kıran kırana pazarlık etti. 1439’da Floransa Katedrali’nde Kardinal ve İznik Başpiskoposu tarafından ‘union anlaşması’ ilan edildi. Latince ve Grekçe yazılan metinde Roma’nın üstünlüğü muğlak ifadelerle dile getiriliyor sadece Grek kiliselerinin âdetlerini korumalarına izin veriliyordu. Anlaşma ‘dış düşman’a karşı Bizans’a koruma sağlanması düşüncesinin ürünüydü ama İmparator’un karşısına en ciddi sorun olarak Bizans halkını çıkardı. Bununla da kalmadı Patrikane’nin Slav kiliseleri üzerindeki sınırsız otoritesini yerle bir etti.
İstanbul kilisesinin sürekli Latin dünyasına kin aşıladığı Rusya bu nedenle ayaklandı. Knez 2. Vasil anlaşmayı, “İnanılmaz bir ihanet” olarak niteleyip hemen Bizanslı metropoliti azletti ve hapse attı. Bu iş sadece birkaç Bizanslı din adamının Roma kilisesi tarafından kardinallik unvanıyla ödüllendirilmesi sonucunu doğurdu. Ioannes’in beklediği askeri yardım gelmedi.
Bizans halkı imparatora inat Ortodoks inancına daha da sarıldı. Ioannes’in başında bir de Osmanlı’yı yatıştırmak sorunu vardı. İmparator, 2. Murad’ı “Bu iş sadece kiliseler arasında dini tartışma ve uzlaşma çabası, bunun ötesinde meraka değer bir şey yok” diyerek öfkelendirmemeye çalıştı.
Varna’da yıkılan ümit
Osmanlı yayılması Avrupa devletlerini de tedirgin ediyordu kuşkusuz.
Papa’nın Türk yayılmasının karşısına birleşilerek çıkılması çağrılarına Bizans’ı kurtarmak düşüncesiyle değil kendi güvenlikleri sebebiyle sıcak bakıyorlardı Avrupa kral ve prensleri. 2. Murad’ın on yıl süreli olarak aktettiği barış anlaşması Kardinal Cesarini’nin teklifiyle geçersiz sayıldı ve birleşik Hıristiyan ordusu Osmanlı topraklarında ilerlemeye başladı.
Anadolu’ya geçtiği öğrenilen 2. Murad’ın Avrupa yakasına geçmeye isteksiz olduğu dedikoduları da yüreklendirdi Batılı komutanları. Ama Macar Kralı Vladislav’ın liderliğindeki ordu 1444 Kasım’ında Varna’ya ulaştığında karşısında 2. Murad’ı buldu. Hıristiyan ordusu tamamen imha edildi. Çatışmalar sırasında Kral Vladislav ve Kardinal Cesarini de öldü. Batı dünyasında Niğbolu’ndan daha kötü sonuçları oldu bu yenilginin, Osmanlı karşısına çıkacak yeni bir gücün toplanması konusunu tartışma gündeminden çıkardı Varna.
Taç giydikten iki yıl sonra
İki sene sonra Ioannes arkasında çocuk bırakmadan ölünce yerine, annesi Sırp hükümdar ailesi Dragaş’ın yeğeni olan ve bu yüzden Dragazes olarak anılan prens Konstantinos geçti. Mora’da taç giyen Konstantinos iki ay sonra İstanbul’a geldi, tahtına oturdu. (1449) İki sene sonra da geleceğin İstanbul fatihi 2. Mehmed babasının ölümü üzerine yeni Osmanlı hükümdarı oldu. İlk iş olarak Rumeli Hisarı’nın inşası emrini verdi.
‘Union’ anlaşmasıyla Roma’nın girdiği taahhütleri yerine getirmesini beklemek dışında yapabileceği bir şey yoktu Konstantinos’un. Katolik inancını kabul ettiği için kardinal rütbesi alan İsidoros’u İstanbul’a gönderdi Papa. Halkın büyük tepkisine rağmen Ayasofya’da ordunun koruması altında bir Katolik ayini düzenlendi. 1453 Nisan’ında kuşatma başladığında İmparator, Roma’dan kendilerini kurtarmak için gelecek Hıristiyan ordusunu; Bizans halkı da içten içe şehri Latin Hıristiyanlığı’na karşı koruyacağından şüphe etmedikleri 2. Mehmed’i bekliyordu.
Yorumlar kapatıldı.