Bugünkü konumuz diz ve kalça eklemlerinin korunması.
Diz ve kalça eklemleri beden ağırlığını taşıyan büyük eklemlerdir. Bilhassa diz eklemi ileri yaşlarda büyük problemlere neden olabilir.
Dizle kalça arasındaki kemiğin adı “femur”dur. Femur kemiğinin üst ucu top gibi yuvarlaktır (femur başı). Kalça kemiğinde bulunan bir çukurun içine gömülüdür. Bu yapı sayesinde bacak her yöne hareket eder. Femur başının femurla birleştiği yer kemiğin en zayıf yeridir (femur boynu). Sık olarak burası kırılır (kalça kırığı). Yaşlıların korkulu rüyasıdır.
Diz ekleminin daha karışık bir yapısı vardır. Dizle ayak arsında iki kemik vardır. Kalın olanının adı “tibia”dır ve esas yükü bu taşır. Tibianın dış kenarı boyunca uzanan “fibula” kemiğinin rolü ikinci derecededir. Tibia ve fibulanın alt uçları ayakbileğindeki kemiklerle eklemleşir. Tibianın üst ucu femurun alt ucu ile buluşur ve diz eklemini oluşturur. Fibulanın diz ekleminde rolü yoktur.
Kemiklerin eklem uçları kıkırdakla kaplıdır. Kıkırdak alttaki kemiğe sıkı sıkıya yapışıktır. Üst yüzleri ise parlak, pürüzsüz ve kaygandır.
Diz ekleminde, femur alt ucu ile tibia arasında “meniskus” adı verilen kıkırdak yapılı iki conta vardır. Bunlar amortisör görevini görürler (iç ve dış menisküsler). Büyük darbelerde bunlar yırtılabilirler ve yuvalarından dışarı fırlayabilirler.
Diz ekleminde, eklemi sağlamlaştıran dört adet bağ (ligament) vardır. Ön ve arka çapraz bağlar ve her iki yanda yan bağlar eklemin en büyük koruyucusudurlar. Büyük darbelerde bu bağlar kopabilir.
Eklemin ön yüzünde yuvarlak dizkapağı kemiği bulunur. Bu kemik, bağlar yardımı ile, femur ve tibiaya yapışmıştır. Önden gelen darbelerde eklemi bir kalkan gibi korur.
Dizdeki bu yapılar “kapsül” adı verilen bir kılıfla çevrilidir. Bu kılıfın içinde az miktarda sıvı bulunur. Bu sıvı eklemin kayganlığını sağlar. Hastalıklarda bu boşluk içinde büyük miktarda sıvı toplanabilir.
Bedene göre kemiklerin kalınlığı ve boyu nasıl değişikse, kemik uçlarını kaplayan kıkırdağın kalınlığı da kişiye göre değişiktir. 60 kiloluk birinin diz kıkırdakları ileri yaşlarda 80 kilo taşımak zorunda bırakılırsa problemler başlar. Gerçi kıkırdak dokusu çok sert ve dayanıklıdır, bıçakla bile kesilemez. Fakat yaşlandıkça sertliği ve esnekliği azalır. Bir de fazla yük taşımak zorunda bırakılırsa yer yer çatlamalar oluşur. Ufalanan kıkırdak parçaları eklem boşluğu içine düşer. Kıkırdak çatlaklarının bulunduğu yerlerde kemikte de değişiklikler oluşur. Kıkırdaktaki harabiyet vücut tarafından tamir edilmeye çalışılır. Fakat yeni yapılan kıkırdak da ağır yüke dayanamaz. Kıkırdak harabiyeti ile başlayan eklem hastalığına “artroz” denir. Olay diz ekleminde ise adı “gonartroz”, kalça ekleminde ise “koksartoz”dur. Artroza anglosaksonlar “osteoartrit” derler. Aslında bir aşınma hastalığıdır.
Şu halde diz ve kalça eklemlerini korumanın ilk şartı, o eklemlerin yükünü artırmamaktır, yani şişmanlamamaktır. Futbol, tenis, halter gibi ağır sporlar, geçirilen kazalar da artroz başlamasına neden olabilirler.
Yürüyüş yapmak her yaş için tavsiye edilen yararlı bir spordur. Fakat diz veya kalça ekleminde artroz başlamışsa eklemi daha fazla aşındırmamak için fazla yürümemeli, ancak ihtiyacı karşılayacak kadar yürümelidir. Dizdeki ağrının yürümekle geçeceğini düşünmek doğru değildir.
Kıkırdak dokusunun yapısında iki ana madde vardır. Biri “glukosamin”, diğeri “kondroitin”dir. Bunları verince vücudun yeni kıkırdak yapmasına yardım edilmiş olur. Bu imkândan tedavide yararlanılmaktadır. Bu maddelerle hazırlanmış ampulleri ortopedi uzmanları diz eklemi içine zerketmektedirler. 3-4 zerkten sonra ağrılarda büyük azalma olmaktadır. Bir süre sonra tedavinin tekrarlanması gerekir. Bu arada kilo verilebilmişse ağrısız dönemler daha uzun olur. Bu maddeler ağız yolu ile de verilebilir. “GLUCOSAMINE CHONDROITIN COMPLEX ” adı verilen tabletlerde 1500 mg glucosamine bulunur. Bu da günlük alınması gereken miktardır. Artrozlu hastalar her gün bir tableti bir sene süre ile aldıklarında hayli düzelme olur (tabi kilo da vererek). Birlikte mutat romatizma ilâçları da alınır.
Dizdeki şikâyet fazla ise ortopedi uzmanına baş vurmak gerekir. “Artroskop” adı verilen kalem gibi bir cihazla eklem boşluğuna girmek (artroskopi) ve eklem boşluğunu yıkayarak kıkırdak ve kemik parçacıklarını uzaklaştırmak gerekir. Meniskus yırtıkları da bu yolla tamir edilebilir. Bu işlem narkoz altında yapılır. S.P.hastanemizde bu müdahale mükemmelen yapılmaktadır.
Dizdeki veya kalçadaki tahribat çok fazla ise ve artık hastanın hareketi kısıtlanmışsa bu eklemleri çıkarıp atmak ve yerlerine protez eklem koymaktan başka çare yoktur. Modern cerrahinin sunduğu bu imkân sayesinde pek çok insan normal yaşamına devam edebilmektedir.
Yorumlar kapatıldı.